..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Yazar Portresi - Bayram Kaya
Bayram Kaya - Bağlamıyla
Site İçi Arama:


Şiir
  Küsmem Gam Elinde (Bayram Kaya) 9 Mayıs 2020 Soyut 


  Sıradakinin Yıkılışı (Bayram Kaya) 28 Nisan 2021 Soyut 


  İçimizdeki Yabancı (Bayram Kaya) 30 Nisan 2021 Didaktik 


  Darmadumanında (Bayram Kaya) 2 Mayıs 2021 Soyut 


  Yaşamını Hiç Eden (Bayram Kaya) 5 Haziran 2021 Soyut 


  Yitik Dizeler (Bayram Kaya) 13 Mart 2022 Yaşam 


  Borç Namustur (Bayram Kaya) 15 Ekim 2022 Toplumcu 

Kulluk borcundur(!) Kölelik sömürülen namus

  Müjdelenmiştir Ekim 1 (Bayram Kaya) 30 Ekim 2022 Öyküsel 

Ne Türk dili, ne Türk Tarihi Osmanlı ile başlamadığı gibi Osmanlının dili de Türk dili değildir. İkinci paragraftaki söylem, Türk dili sanki Osmanlı ile başlamış gibi bir zımdan hareketle böylesi bir karartmayı yapmaktadır. Aksine Osmanlının Osmanlıcası Türk dilinin geçmişle olan her bir tarihi bağlarını koparmıştır. Şimdi bu basit ve maksatlı söyleme geçelim. "Cumhuriyet bizim düşünce setlerimizi yok etti. Bu nedenle mezar taşlarını dahi okuyamıyoruz!" diyen bir terane hayatımın her döneminde duyduğum kof bir sakızdı. Cumhuriyete bağlam olan Osmanlı noktasında halkın %96’sının bilimden, bilgiden, okur yazarlıktan mahrum bırakıldığı ve halkın Türkçe konuştuğu ortamda zaten mezar taşları halk tarafından okunamıyordu. Osmanlıca kavuklular diliydi. Bu tenakuz böyle olduğu için fıkralara bile konu olmuştur. Arapça harf ve Osmanlıca dil ile yazılan mektubu okuyamayan halk adamı ve halk mütefekkiri Nasrettin Hocaya mektubun sahibi; "Hoca Hoca benden utanmıyorsan şu başındaki kavuğundan utan" der. Hoca Osmanlıdaki kavuklu meşrebini ifade eden alaycı bir dil ile taşı gediğine kor. "eğer marifet kavuktaysa al kavuğu, sen oku" deyip kavuğu mektup sahibinin başına kor. Üstelik düşünce setinden kopmuş olsaydık saray gibi ne Nasrettin Hocayı anlardık. Ne Pirsultanı anlardık. Pir Sultanı, Nasrettini anladığımıza göre düşünce setlerimiz yok olmamış demektir. Osmanlıca sarayın ve bir kısım divan edebiyatının iletişim diliydi. Öncelikle ben "bizim düşünce setimizi yok etti" söyleminin kapsama alanında değilim. Bizim düşüncemiz yok. İnsanıni insanlığın düşüncesi var. Bize unutturulan düşünce, insanlık aleminde tekrar bize dönüş yapar. Düşünce setlerimiz yok edildi demek, hali hazırda olup biten gerçek oluşa göre temelde cehalete davetiyedir. Geçmişin bilmesinlercilik halini kutsamaktır. “Merhumun ruhuna Fatiha” diyen bir mezar taşını okumakla yücelen bir toplum yoktur. Olacaksa tek eksiğimiz bu olsun. Geçmişin düşünce seti içinde ve dünya ölçeğinde bugünkü bir Cahit Arf, bir Aziz Sancar Bir Fazıl Say, Bir Suna Kan vs. çıkamazdı. Tıpkı Osmanlının düşünce setlerine sahip güncel İslam toplumları içinde hala bu muadillerin çıkamadığı gibi. Korkularımın zail olması gibi Cumhuriyetin kazanımıyla köleci biate, taate, itaate dair düşünce setim de yok oldu. Köleci biat benim için bir kayıp değil, bir kazançtır. Eğer illa mezar taşı okuyacaksam mezar taşı okuyacak kadar Osmanlıca öğrenirim. Bu hiç te zor değil. Sırf mezar üfürükçülüğünü belirten istek düşünce setinin yok olmasını dile getirmek, akıl almazlık değilse, kasıttır. Salt mezar taşı okuyacağım diye dil telaffuz fonetiğimize uygun olmayan Arap alfabesini; anlaşılmaz ve ana dilimiz olmamakla Arapça, Farsça sözcükleri; Türk diline karşı olmayı; sarayın kendisini Türkçe konuşan halktan Osmanlıca gibi uyduruk bir dil ile izole etme çelişkileri içinde var edilen dört bilinmeyenli Osmanlıcayı sırf taatin, itaatin ve kapı kulu olmaya yatkınlaştırıcı öğretisini düşünme seti diye sindirmek durumunda olmam, neyin nesi ki? Her gelişme bir mahrum kalışın üzerine daha gelişkin ve lüks bir gelecektir. Siz bile büyümekle; bebekliğinizden, çocukluğunuzdan, delikanlılığınızdan yoksun kalırsınız. Bilgiyi inşa ettiğinizde, cehaletinizden mahrum olursunuz. Tarihsel olarak sürece baktığınızda; göl üzerine ağaç kulübeler inşa edilmişse, mağara yaşamından mahrum kalınmıştır. Üreten ilişki nedenle ön ittifakları yapıp şehir devletleri oluşturulduğunda, totem alanın kabile yaşamından yoksun kalınmıştır. Demokrasiye geçtiğinizde monarşiden, feodal yaşamdan ve bir kısım köleci ilişkilerden yoksun kalırsınız. Eh ne yapalım bu çelişki Mustafa Kemal Atatürk’ten İleri gelmiyordu; doğanın, sosyo-toplumların ve hayatın işleyiş yasası buydu. Her yeni eskir ve her eski ölür. Yerini yeni alır. Eski ölümden korktuğu için yeni olur....

  Müjdelenmiştir Ekim 2 (Bayram Kaya) 26 Kasım 2022 Umut 

Şiirin Hikayesi Müjdelenmiştir Ekim 2 Açıklama "Kardeşim Mustafa Kemal ve arkadaşları ile kurtuluş savaşına katılanlarla Türkçe konuşan "halk", canlı kanlı Osmanlı lügatli kültürün bakiyesi dahilinde değiller miydi? " Eş deyişle Kurtuluş Savaşına karşı olan canlı kanlı saray ve çevresi ile kolluk kuvveti Kuvayı inzibatiye, Anzavur Ahmetler, Delibaşlar gibi onlarca ayaklanmanın failleri "Osmanlı kültürünün bakiyesi olan Osmanlıca lügatin(!)" kullanıcıları değiller miydi? Bu iki tür üzerinde kaybolan "hangi Osmanlı düşünce setinden bahsediliyordu? Mesela canlı kanlı bir Osmanlı bakiyesi olan Mustafa Sabriler, Anzavur Ahmetler peşine düşülecek hangi düşünce setini oluşturmuştular? Zaten Türkçe konuşan Halk, devrimle hangi dilin hangi tür düşünce setinden kopup, hangi boş düşünce setinin peşine düşmüştü? Köroğlu destanı olan direnişçi düşünce seti ve Anadolu aydınlanması olan Celali, Hacı Bektaşi, Aşık Paşa, Yunus gibi düşünce setleri Osmanlıca mıydı ki halk düşünce yazma seti olan Osmanlıcadan kopuklukla travma yaşasındı? Yoksa peşine düşülen ve ürküten düşünce seti, Börekçi Rıfat Efendinin saray şürekasına karşı ürettiği düşünce seti miydi? Bu sözü söyleyenin amacı bu iki paragraf içindeki farktan gizliydi. Kaybedildiği söylenen düşünme seti içinde; ezilmiş, geri bıraktırılmış ve hemen hemen yaşadığı Anadolu'ya hiç bir yatırım yapılmamış olan mahrumiyeti, insanlara kul olmayı öğretmişti. Biat etmesi öğretilmişti. Sorgulamama tabiiyeti öğretilmişti. Destursuz padişahın adını anmama, padişahın adını "padişahım çok yaşa" diyen zikirle anma öğretilmişti o eski düşünce seti içinde. Eski düşünce seti içinde saray soytarılığını dışa vurmayan eyyamcılar ve onun düşünce torunu olan aveneleri vardı. Bu bayatı kişiler kulluğa karşı vatandaşlık öğretisi karşısında hep bu "düşünce seti" türü gizlemece teranelerle karşımıza çıkarlar. Üstelik bu bakiyeler cumhuriyet içine girmezden öncesi geçmişlerinde kul olma, biat etme dışında hangi düşünce setini ortaya koydular da cumhuriyet yönetimi içine girer girmez köksüz kalıp unutkan olmuşlardı? Cumhuriyet devrimleri kişilerin beyinlerinin içindeki düşünce oluşturmanın köklerini kazımadı ki eski düşünme setinden kopulsundu! Esasen böyle bir şey olası da değildir. Osmanlıca düşünce setine tabii canlı kanlı askeri ve sivil bakiyeler ömürlerini 1980'lere kadar sürdürdülerse 1980'lere kadar kafalarının içinde olan hangi gelişmeci, bilişici, buluşçu düşünce setini ileri sürememişlerdi? Bu bakiyeler Osmanlı ve cumhuriyet dönemi içinde yaşadıkları hatıralarını ya da kendi deneyimlerini yazamayıp ta düşünce üretecek kuşağımızı bu anı setlerinden yoksun mu bırakmışlardı? Ya da Osmanlı kültür setiyle ortaya konmuş olup ta Türkçeye çevrilemeyen hangi meşhur düşünme setleri vardı? Dünya klasikleri mi Türkçeye çevrilememişti? Dünya bilimi mi Türkçeye aktarılamamıştı? Osmanlıca kuantum mekaniğini, kalp ameliyatını, görelilik teorisini vs. öğrenecektik de Türkçe mi buna engeldi? Kuran Osmanlıcaya tefsir ediliyordu da Türkçeye mi tefsir edilememişti? Bu durum da Elmalı Hamdi'nin Kuran tefsiri ne oluyordu? Dahası Osmanlı devleti kurulmadan önce ve Osmanlı devleti kurulduktan bir süre sonra ortada Osmanlıca diye Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca, Türkçe karışık bir " seçkin saray dili" de yoktu. İyi de Arap kültürü etkisine girdikten ve Osmanlıca dili oluştuktan sonra "Kamus-i Türki dilimiz olan öz be öz Türkçe düşünce setimizden kopmamış mıydık?" Bu ne aymazlık ve bu ne kısır döngülü düşünememenin düşünce seti olan handikaptı? Zaten halk Osmanlıca dil oluşumu karşısında saraya "sen kendi yoluna, ben kendi yoluma" diyerek Yunusla, Dadaloğlu'yla, Pir Sultan'la, Karacaoğlan'la vs. Türkçe kullanmamışlar mıydı? Halkın kullandığı dil Osmanlıca değildi ki halk Cumhuriyete geçiş dönemi düşünce seti travmalarını yaşasındı! Osmanlıca, saray çevresindeki seçkinlerin diliydi. Üstelik Osmanlı lügatçilerinin dişe dokunur pek bir bilimsel düşünce seti oluşturmadıkları bir 200 yıllık saray ile divan edebiyatı geçmişi vardı. Oysa Türkçenin Asya'dan Avrupa'ya kadar en az 2000 yıllık bir geçmişi ile kurumsal bir kadim dil oluşu vardı. Düşünce seti oluşturacaksan işte sana 2000 yıllık bir düşünce seti olan dil! Oysa "Türkçe" ananın diliydi, niye düşüne mi yordun? Alfabeye gelince ata sal sosyal gelenek içinde etkiler olmayan Arapça alfabenin zorluğundaki, gırtlak telaffuz güçlüğünü geçtim. Arapça alfabe de Türkçenin sesli harflerini karşılayacak olan kimi yazım harfleri yoktu. Arap kendi sosyal geleneği içinde harekeli ya da hareketsiz harfleri anlıyordu. Sesli harfler bizim için düşünceyi anlama ve anlatımda çok önemliydi. Sesli harflerin eksikliğinden doğacak anlayamama anlatamama engellerine ne buyrulur? "Düşünce setimiz yok edildi" diyen yadsımalı söylem, Kuvayı Milliyetçi düşünce setinin, Kuvayı inzibatiye düşünce setine galip gelmesine duyulan hazımsızlıktan başka bir şey değildi. Yaşar Kemal'in, Nazım Hikmetin, Cahit Arf'ın vs. Dünya diline çevrilen düşünce setleri de güya kaybolan kültürümüzün şimdiki Türkçe içindeki kaybolan kısmı mıydı? Bir de bu tür boş iddia sahipleri savlarını ileri sürerken dinleyeni, okuyanı mal yerine koyan ve gerçekleri sapıtan ezberleri vardı. Neymiş efendim "Fransız devrimi de Çin devrimi de "lügate dokunmamış(!) Bir kere her devrimin kendi karakter koşulları vardır. Örneğin bu ülkelerde "kedi kadim ve yönetimin dili ile halkın dili" birbirinde kopmamıştı. Salt bu nedenle Türk devrimi her ikisine de benzemez. Siz önce yurdu işgalden kurtarıyorsunuz ve devriminizle dünyayla aranızdaki 300 yıllık gelişme farkını kapıyordunuz. Eş deyişle vaz geçildiğinde düşünme setlerimizin yok olacağı sõylenen (!) Osmanlı kültürü, düşünme adına hiç bir şey üretememiş olmalı ki, dünya düşünce setli kültürden 300 yıl geride kalmıştık! İşin tuhafı Türk devrimi sırasında da Türk halkı yine Türkçe konuşuyordu. Saray da Osmanlıca yazışıyordu. Çağlar ötesinde gelen TÜRK Halkının düşüncesi kendi doğrultusunda değişimleriyle beraber yerli yerindeydi. Devrim sarayın kurumsal dilini Türkçenin kurumsal diline çevirdi. Fransızlar, devrim sırasında Fransızlar Latince veya İspanyolca konuşmuyorlardı ki Fransız devrimi, Fransız lügatine dokunsundu! Fransızlar zaten Fransızca okuyup, Fransızca yazıp, düşünce setlerini de Fransızca oluşturuyorlardı. Örneğin İncili Fransızcaya çevrilmekle düşünce setinden kopmuyorlardı. Kuranı da Türkçe 'ye çevirmekle biz de düşünce setimizden kopmuyorduk. Dahası 10. yüzyıldan itibaren Türkçe düşünce setinde koparılmış olmamıza rağmen Cumhuriyet devrimleriyle tekrar kök düşünce setimize dönüyorduk. Çinliler Korece ya da Urduca veya Altın Kaan krallığınca oluşturulmuş bir dili konuşmuyorlardı ki Mao Çin Lügatine dokunsundu! Bu ne aymazlık? Aklıma gelmişken sahi neydi lügat? Kullanan var mıydı? Lügat dememekle düşünce setinde kopan ya da lügat söylemiyle düşünce seti oluşturan var mı? Ya da lügat denediği için düşünce seti ortaya koyamayan var mıydı? Lügat olarak Ab dediğiniz de suyun iki hacim hidrojen ve bir hacim oksijenden oluştuğunu bulmuştunuz da su denince susuz mu kalmıştınız? İddia sahibi Lügat sözünü kullandığına göre, lügat söylemi ile hangi düşünce setini oluşturmuştu. Veya oluşturacaktı da neyi şimdiki lügat ile yeni düşünce olarak oluşturamıyordu?

  ve Biz (Bayram Kaya) 2 Şubat 2023 Didaktik 

Üreten ittifakın yapı ilişkileri Kaderiyle insan olan Diyalektik Sırrın Yürümesiyiz.

  Kendime Sayarım (Bayram Kaya) 15 Mayıs 2023 Toplumcu 

Özgecil dayanışır Savunurum da Kendine acımazsın Seni kendime mülk gönlüm

  Köle 2 (Bayram Kaya) 4 Haziran 2023 Toplumcu 

İmla düzeltme yapıldı.

  Köle 3 (Bayram Kaya) 5 Haziran 2023 Toplumcu 


  Yol Yolcudan Habersiz (Bayram Kaya) 12 Haziran 2023 Toplumcu 


  Asuman (Bayram Kaya) 22 Ağustos 2023 Lirik 


  Ne Devletsun Ne Devletlu (Bayram Kaya) 29 Ağustos 2023 Toplumcu 

Sözcük açıklamaları ilave edildi.

  Ayrılık Nedir? (Bayram Kaya) 11 Şubat 2024 Özlem Şiirleri 

Ayrılık nasıldır iyi bilirim. Canından can kopar sanki

  Bildin mi? (Bayram Kaya) 11 Şubat 2024 Yaşam 


  Hata Yapmak (Bayram Kaya) 14 Şubat 2024 Umut 


  Bildin mi? II (Bayram Kaya) 14 Şubat 2024 Yaşam 


  Bildin mi? III (Bayram Kaya) 14 Şubat 2024 Yaşam 


  Bülbülü Öldürmek (Bayram Kaya) 16 Şubat 2024 Yaşam 

Soğuk dedik Boran sız karsız olmadık Daha ne diyeyim Fesulda içimizde Sezar'la mezarla Viran mı kalmadı yolmadık büyüklerle

 

 





 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

 

Bu dosyanın son güncelleme tarihi: 21.11.2024 12:14:49