Bu Türkü Ötelerden Ses Olur Şaire
Hem işsizim, hem şair / Ben bu türküyü ötelerden biliyorum... /
Hem işsizim, hem şair / Ben bu türküyü ötelerden biliyorum... /
Vaktin elleriyle boğazladığı gecenin semasına boyun eğdim. / Önce suskundum. /
Tren rayları boğuyordu taşıdıkları hüznü / Kapanan kapılar şahit tutuluyordu aşklara
Uykularım paramparça… Sıkılgan bulutlar geçiyor üzerimden. / “cama çıkma sevgilim” /
Ayın şavkı vuruyor yüzüm üstüne / Bağdaş kuruyor yüzün /
Kentin tanrıları yıkılıyor / Korkak adamlar saklıyor yüzlerini / Rüzgârdan.
“deva bulmam gözlerime değdin” / İstanbul sonbahar hüznünü taşırken yorgun kollarında,
Nehirlerin yatağı bu kentte / kalmak ne zor? / Ömrüm
Kelimelerin anaforunda savruldum. / Doğurgan kavgalar adımı ezberledi. / Kirli
Uykusuz mu bu gece / Yoksa düşler mi saklı bahçede /
İşte şimdi and içiyor ellerim senin kelamından… / Özlemin derin, munis kokusu siniyor
“koyu kara kapkara” / Şarkının içinden geçiyordu cümle. Bu cümlenin haysiyetiyle dolaşıyordum kalp
Doğumumdan Ölümümüme... Bin Yıllık Emanetimsin.
Ellerim... Kalem tutan ellerim. Ellerim silah tutan ellerim... Ellerim senin ellerinde olan bir ayrılığın parmak izlerini taşıyor. Ve her aşkımın katili oluyorsun sevda güncemde. Kimi sevsem sen öldürüyorsun benim ellerimle...
İlk kan ve anne.
İnsan aşk ile doğardı. Şiirler gibi. Aşk ve acının birleşiminden doğan insanın alnına ilk annesinin kanı değerdi.
Eski bir şiire başlar gibi başlayacağım, / Damağımda eskimiş şarap tadı.
Beni tahrik ediyorsun / İçimdeki şizofren seni hissediyor / Tenime
Ve açılır perde kâinat sahnesinde, / İnsan ancak kendi baktığını görür,
Bak / Dökülüyor yağmur şehrin üstüne / Bulvarlarını dolduruyor şarkılar
Haberler okunuyor ajanslardan, / Göl akan gözlerden / susmuyor kan
Hayatın savrumunda savruldum. "Ekin idim oldum harman" türküsüne uyak düştü alın yazım. Bildim. Gördüm. Sevdim. Ellerim kalemde tuttu, silahta... Yarin ellerinden başka el bilmedi... Çocukluğum üzerine düşen bir kartanesi gibiydi ömrümün. Eridim... Sonra Şair olmak düştü bahtımıza, hüzünlere gark olduk, kavgaya bağdaş kurduk... Eyvallah...
Özünü bilen geçmişim var sahnemde. Kırılmış aynaların aksinde yanar yüzüm. Gögsümde hazin yüzü saklı özlüğünden geçemeyen değil, geçmeyen geçmişimin... bizi bilen bilir... ki biz "can ellerinden gelmişiz"...
eyvallah...
istanbul
zamana,kentlere,analara,çocuklara,hayata dair
sezai karakoç ahmet arif dostoyevski murathan mungan nizar kabbani
hakan albayrak-cahit zarifoğlu-nizar kabbani