osman demircan

Seni Irak Orospusu Kadar Bile Sevmedim

Nereden bilecektim aynı fincandan içtiğimiz kahvenin falında ayrılık olduğunu. Kahvenin sıcaklığı içime akmışken, tadı damağımdan daha gitmemişken çekip gittin. Konuşmaların mendireklere vuran sakin dalgalar gibiyken, hayatımdan çekilip giden bir dalga olacağını nereden bilecektim. Beni acılara boğacağını nereden bilecektim.

Üremek

Doğanın kanuna göre kültür bitkilerini korumazsan, onları yabani bitkiler yok eder. Bu nedenle tarlalar, ovalar sürekli çapalanır, kazılır. Bir iki yıl uğraş vermezsen, kültür bitkileri dikenlerin, otların altında kalır. Neden böyle olur? Çünkü kötü ve niteliksiz olan fazla ürer. İnsanlar için de geçerlidir bu. Maalesef kötüler ürer, iyiler

Kilim

Bir bardak nasıl mecbursa suyla dolmaya, ben de öyle mecburum seninle olmaya. Çünkü ne dudaklarından uzak durmaya ne de susuz kalmaya tahammülüm var. Ne olur en daraldığım yerden tut beni. Yoksa durdurduğum yerde kırılıp parçalanacağım. Bir bardağın kenarına kondurulan dudak izi gibi öp beni. Bir ömür yapışsın bana

Her Yıkıntı Sütun Başlarımı Ortaya Çıkarır

Seni yalnız görmemeliyim. Yanında benden daha yakışanını görmeliyim. Seni kürkler içinde, yanındakini kabarık cüzdanlı görmeliyim. En lüks arabanın içinde gülmelisin. Saçlarını camdan dışarı sarkıtıp sevgilin seni seyretmeli. Hatta tutkuyla öpüşmelisin onunla. Sana delice aşık olmalı ve seni çiçek demeti gibi yapmalı. Seni prensesler gibi yaşattığını görmeliyim. Onun yanında

Başımızda Dolaşan Kuşlar, Mutlaka Bir Odundan, Bir Kalastan Havalanmıştır

Sadece iki üç kişi değil bunlar. Bir sürü bahane, bir sürü zerzevat düşünce bunlar. Gittikçe çoğalan cop, biber gazı, sopa, dayak, yumruk, taş, molotof kokteyli şiddet kelimesiyle tekleştiriliyor. Bir yığın taşın izdüşümüdür dağlar. Kim bu taşları kepçe ağzıyla döker? Kim sürekli birilerine taş atar? İnsanlar yığın, sürü... Bir

Sevmek Zümrüt Değerini, Utanmak Yakut Rengini Yitirdi

Aşkın çimen yeşilinde, yüreğim zümrütleşti. Tutkunun kırmızılığında duygularım yakutlaştı. Her halimde bir değer taşıdım. Ucuza satmadım kendimi. Değerlerimle yaşadım. Kaburgasız kalmadım, düşüncelerim enfeksyona kapılmadı. Sağlıklı yaşadım. Korkudan altıma kaçırdığım anlarda, umumi tuvalet gibi kokmadım.

Bir Şehrin Kar Yağışında

Bir şehrin kar yağışında, dondurucu gökyüzünün altında paltoma sımsıkı sarılırken, bedenim evsizlerin barınağı gibi havaya sadece nefesin dumanını yayıyordu. Adımlarım mahşer yerinin koşturmalarındaydı.

Soytarı Değilim; Bir Palyaçoyum Belki Farkım Bu

Soytarı değilim; bir palyaçoyum belki farkım bu. Sıradan insanların mahalle ağızlarında bir dedikoduyum. Çoluk çocuğun topu, büyüklerin şutuyum. Acıların tuzu biberi hayat mutfağının ocağında kaynayan bir ceylan yüreğiyim. Sevgilerim çimen yeşili; korkularım aslan dişi beyazı. Kan kızılıyım. Bir hırdavat dükkanında baltaların ve kazmaların arasında unutulmuş ve her gün

Ah Filistinli Kız

Ah Filistinli kız! Bana Kibritçi Kız'ı hatırlattın. Yalnız bilmelisin, bazı insanların kibrit çöpü kadar değeri yokken, tüm dünyayı yakıp yıktıklarını. Yüreğinin ateşine bir damla su gibi düşmek isterdim.

Neden Mutsuzum

Neden mutsuzum? Çünkü eğlencelerim çok ciddi. Çocukça heyecanlar, çocukça coşkular yok hayatımda. Uçurtma uçurtmayalı, salıncakta sallanmayalı, çimenler üzerinde yuvarlanmayalı, tırabzanlardan kaymayalı, elmayı dalında yiyip çöpünü dalında bırakmayalı, köpeğimle koşmayalı, kahkaha atıp gülmeyeli, bir kazağı giyip sevinmeyeli, elma şekeri yemeyeli, bir kağıdı istediğim gibi boyamayalı, toprakta oynayıp kirlenmeyeli çok

Başa Dön