Bir deniz resmi çizdim. beyaz ışıklar çizerken sularına göz kamaştırıcıydı. Mor ışıklar ruh okşayıcı, sarı ışıklar göz alıcı, turuncu ışıklar can yakıcıydı. Kırmızı ışıklar kalbimdi. Duygularım gibi dalga dalgaydı ve ben çizdiğim o deniz resminde su alan bir sandaldım. Küreklerim ve güvertem yalnızdı. Ve ben deniz ortasında geceleri insanlara bırakan gün batımıydım. Tüm güzelliklerin ortasında kaybolan ve en son hayatının tüm renklerine simsayah boya çeken bir ressamdım. Bir sandal yalnızlığında kendi karanlığını yaratan yüreğinde gün batımları eksik olmayan bir ressamdım. Kimsenin duvarına sığmayan resimler yaptım. Bu yüzden dar beyinlere hiç hitap etmedim. Kimsenin düşüncesini küçük görmedim; ama kimseden de büyük fikirler duymadım. Bu yüzden resimlerimde ellerimin ve parmaklarımın yalnızlığını gizledim. İnsanların aptallığını çekmedim. Resimlerimde eşek figürünü çizmeyi sevmedim. At resimleri doldu fırçama. Tuvalime doludizgin atlar çizmek istedim. Atların ayakları kırıldı. Ben hep kurşunlardan kaçamayan atlar çizdim. Ve bunu kaderim bildim. Çünkü ben de kurşunlardan kaçamayan bir attım. Yayla çimenleri yeşerirken gözlerimde, silahların şarjörleri boşaldı yüreğime. Ve talihim bana kaçamamayı öğretti. İnsandan kaçamamanın hüznü üzerime bir yük gibi bindi. Sevmediğim insanları sırtımda taşıdım. Ben bu dünyada boşuna yaşadım. Gecenin karanlığı gibiyken gözlerim, bakışlarımdan yıldızların kayışlarını gözyaşları içinde seyrettim. Bir ressamın fırça darbelerinde yüreğime indirdiğim hançerlerin akıttığı kırmızı renkleri gizledim. Ben en çok boynu bükük gelincik çiçeklerini sevdim. kırmızıydı renkleri ve yüreğim gibi kırılgandı. Atları koşturmak isterken gelincik tarlasında, ezilen duygularımın kırmızı yapraklar halinde tarlaya döküldüğünü gördüm. insanların zaferlerini ve benim yenilgilerimi resmettim. Bir ressam olarak katillerimi çizdim de, cesedimi ortada bıraktım. Ben en çok ortada kalmışlığıma iç geçirdim. Çünkü cenazeme kendileri duvar olan, gözyaşları taşlarından sızan insanların yüreklerinin bir at yüreği kadar bile olamadığını kimseye anlatamadım. Önce sıfatlarla kendini tanımlayan, sonra sahip olduklarıyla kendini anlatan insanların yüzümdeki bir ben kadar olamadığını gördüm. Bir ben vardı yüzümde, insanların yüzsüzlüğünün alabildiğine olduğu yerde. Bir benim vardı, yüzümün kusuruydu. ben yine de beni sevdim, alabildiğine kimsenin kimse olamadığı bir yerde. Ve ressam olarak ilk noktayı yüzüme koydum. yüzümdeki beni seveni, ben de sevdim.