İhtiyaçtan bulundurulan,
Bilinmezlik,
Belirsizliğin akvaryumunda,
Çok uzaklara oltasını sallayan bir çocuk gibi,
Neşeli ve bir o kadar kendinden geçkin,

Bütün olup bitenler,
Böyle destan yazdırmaz sevdaya,
Yağmurlu kentin dar sokaklarına düşen,
Bildirilerde naylonlanmamış,
Hayat olduğu söylenir,
Tılsımı çözdüğünü ima eden jenerikler,
Neon parıltıları altında,
Ölümünü bekleyen bir yalnızlıktır,
Günbatımı,
Boğazına düğümlenen sözcükler,
Gözyaşı ile doldurulan kadehler,
Saklanıyor sabahın tenini ısıran karelerinde,
Renklere veriyor adını,
Sahi, senin hangi ismin geçerli bende,
Solgun ve sözünde aynalanan dargınlığımı,
İpe çekiyor kundaklanan mahalleler,
Ömre aşk katmayan her saniyede,
Sahi, senin hangi yüzün mühürlü tenimde,

Kent pusu kurduğunda gölgelere,
Yol ortasında, hareketsiz,
Kolay olduğunu sanmadığım bir sessizliğin,
Gönül defterine işliyorum her sancıyı,
Her bakıştan şahlanıp rüzgarlı çıkmazlarına,
Beyaz bir gül bırakıyorum avuçlarına,
Göz kırpar gibi geçen zaman,
Sadece,
Dikenleri beni kanatır,

Bilinmezlik,
O sırasız iktidar,
Sıkışan trafiğin zırhını parçalayan homurtular,
Kirleten bir sonranın kalıntıları arasında,
Yüzümün sana ait olmayan yerleri, /Yanıyor,
Çıplaklığın telaşından,
Sol yanım üşürken, /Uyuşurken sol elim,
Kalem tutan, /İspatsız,
İçimizde patlayan pencerelerin kırık camları,
Geometrisi bozuk odaların, tahta zeminlerine dökülen,
Sonbahar akşamları alıyor yerini,
Arasıra özlemek hırsı,
Elde tutunmazlığın ateşi, /Yenilip yutulmazlığı bütünsüz,
Toza duran her fotoğraftan, /Her dokunuşun bana,
Şimdi tütün sarısı,
Tren vagonlarında hapisliği,
Yaklaştıkça uzaklaşan çocukluğun haylazlığı,

İhtiyaçtan bulundurulan,
Yengeç sepeti,
Bukalemun,
Kuma gömülen günahlar,
Gramer acısı, /Tabakasız,
Korkusu suskunluğun,
Zamansız sevdalar ağrısı...