Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Önce kafasını çıkardı yorganın altından. Hafif yan dönerek yatağın kenarına geldi, yerdeki parke zemini gördü. "Of" dedi içinden "buz gibidir şimdi". Tekrar eğilip aşağı baktığında yatağın altına kaymış kilimi fark etti. Sol kolu ile uzanıp biraz açığa çekti kilimi. Kafasını geriye atarak yatağın baş ucuna baktı ve orada da bir çift pembe terlik gördü. Alabilmek için yatağın içinde biraz hareket etti. Yeterli uzaklığa ulaşana kadar sırt üstü süründü. Yine yan dönerek, yataktan sarkar pozisyonda terlikleri aldı. Bir süre daha yatağın içine kaçtı ve kendini donmaktan kurtarmış edasında gülümsedi. Yorganın altında ellerini ovuşturdu ve bu esnada güç aldı. Yorganı üzerinden attı. Açıktan kalan bünyesi soğuğu anında hissetti. Yatağın yanındaki pencere buz tutmuş, çiçeklere benzeyen desenler oluşmuştu camda. Ağzından buhar çıkıyordu. Üzerinde kesinlikle kendisine ait olmayan bir eşofman vardı. En az dört parmak kısa gelmişti. Yine üst kısmının kolları kısaydı ve soğuğa karşı yeteri kadar korumuyordu. Derhal terlikleri giymek istedi. Terlikler 35-36 numara olmalıydı. Ayaklarının yarısı dışarıda kalmıştı. Üstelik çorap da yoktu ortalıkta. Kendi kıyafetleri nerdeydi? Bu soru çişini unutturmamıştı. Önce tuvaleti bulmalıydı. Odanın kapısı gıcırdayarak açıldı. Kafasını uzattığında buranın hol olduğunu ve başka dört kapıya açıldığını fark etti. Biri dış kapı olmalıydı ki çelik kapıyı anında fark etti. Diğer üç kapıdan biri de tuvaletti ama hangisiydi? Yanlış bir kapıdan girmek şu an isteyeceği en son şeydi. Sert topuklu terliklerinin ucuna basarak ilerledi. İlk kapıya gelince biraz eğilip içeride ses olup olmadığını kontrol etti. Tık yoktu. Burası pek ala tuvalet olabilirdi. Anahtar deliğinden bakıp teyit etmek istedi ancak anahtar olduğu için içeriyi göremedi. Yavaşça kapı kolunu aşağı bastırdı ve hafif itekledi. Henüz bir karış açılmış kapıdan, içerinin bir yatak odası olduğu anlaşılıyordu. Yine de biraz daha açtı kapıyı. Yorganın altında iki kişinin yattığı çok açık şekilde belliydi ama yüzleri görünmüyordu. Kapıyı derhal kapadı ve bir sonraki kapıya yöneldi. Biraz acele etmiş ve ses çıkaran terlikler giydiğini unutmuştu. Kapı gıcırtısından sonra bir de terlik takırtısı ile evdekileri rahatsız etmiş, belki de onları uyandırmıştı. Düşünceleri, elini sigara dumanı dağıtır gibi havada sallayarak kovaladı. Şimdi ikinci kapının önündeydi. Bu kez ses dinlemek, anahtar deliğinden bakmak gibi ayrıntılara zaman ayırmak istemedi. Zira durumu acil bir hal almıştı. Kapıyı yine bir karış kadar açtı ve mutlu bir gülümseme ile içeri daldı. Bir yandan acele ediyor, diğer yandan gürültü yapmamaya çalışıyordu. Bu nedenle eli ayağı birbirine dolaştı ve klozet kapağını düşürdü. Müthiş bir gürültü çıktı. O an artık sessiz kalmanın anlamı olmadığını fark etti. İşine konsantre oldu. Sifonu çektiğinde yine gürültü çıkacaktı nasılsa. Ve o gürültü eşliğinde tuvaletten çıktı. Şimdi ise susadığını fark etmişti. Mutfak son kapı olmalıydı. Rahat hareketlerle "mutfağa" yöneldi. Kapıyı aralamak yerine sonuna kadar açarak içeri daldı. İşte o an göz göze geldiler. İkili bir koltuğun üzerinde, yorganın altından sadece kafasını çıkarmış bir kız yatıyordu. Bu haliyle bir kaplumbağayı andırıyordu. Şaşkınlık içinde kalmıştı ikisi de. Sessizlik ve hareketsizlik bir süre devam ettikten sonra "ben... burayı mutfak diye tahmin etmiştim. Hem sen içerde uyumuyor muydun?" Bu son cümleyi kurduğu için pişman olmuştu bile. "İçerde uyuyan Aylin ve sevgilisi. Mutfak da burası, doğru" Yorganın altından çıkan bir el amerikan mutfağı gösteriyordu. Burası evin açık mutfağı olan salonuydu. "Çok yakışmış" diye gülmeye başladı kız. O an üzerindeki eşofman takımının çok komik durduğunu bir kez daha hatırladı. Gülmek istedi ama utanç ağır bastı. "Üşümüyor musun?" "Üşüyorum" "Gel o zaman" Kız, soğuğun yorganın altına girme riskini göze alarak ucunu biraz çekerek, onu yorganın altına davet ediyordu. Tereddüt etme vakti değildi. Gidip koltuğa oturdu, yorganın altına büzüldü. "Gece çok fena içmişiz" "Buraya nasıl geldiğimi bile hatırlamıyorum" "Aslında ben de sonunu pek hatırlamıyorum. Emre'nin geldiğini hatırlıyorum" "Emre kim?" "Aylin'in sevgilisi" "Ha, şu içeride yatan. O mu getirdi bizi buraya?" "Evet" "Hangi semtteyiz?" "Cebeci" "Peki, en önemli soru. Ev neden bu kadar soğuk" "Doğalgaz. Karta yükleme yapmayı unutmuşuz" "Vay be! Buz ötesi. Ki ben üşümem" "Belli" kız kikirdiyordu. "Bu üzerimdekiler kimin?" "Benim. Yakışmış ama" Kikirdeme kahkahaya dönüyordu. Beriki utanmayı sürdürürken ağzından yarım yamalak bir cümle döküldü; "Benim kıyafetlerim nerde?" "Bilmem. Üzerini değiştirdik, sonra Emre kıyafetleri kaldırmıştır dolaba filan" "Emre bu evde mi yaşıyor?" "Evet" "O zaman neden onun eşofmanlarından giydirmediniz?" "Emre? Sana pijama verecek? Peh!" "Neden ki?" "Seni tanımıyor. Tanımadığı adamı sevmez ve günahını bile paylaşmaz" "Fena biri yani" "Yok, kendi halinde, iyi biri aslında" "Sen tanımadığın bir adamı evinde ağırlıyorsun ama" "Sen tanımadığın insanlarla içiyorsan, geceyi hatırlamayacak kadar sarhoş oluyorsan, benim yaptığımı yadırgamaman gerekmez mi?" "Haklısın da, ne zararı var ki bunun?" "Ya organ mafyasından olsaydık?" "Uh, aklıma bile gelmedi ama sıkı risk almışım" Gülüştüler. Kahve yapıp içtiler. Sonra, kahvaltıyı hazırlayıp diğer arkadaşlarını da uyandırdılar. Erme! Düzenliliğini her daim koruyan bu adam, gecenin yarısı sevgilisini tanımadığı kişilerle küfelik sarhoş halde barlardan toplamaktan gocunmamıştı. Ona göre dağınıklık bile sayılmazdı bu yaşanan. Kahvaltıda fazla konuşmamış olmasının sebebi ise berikinin fazla rahat tavırlarıydı. Yani o an masadaki değil, yaşam tarzındaki rahatlığı. Emre'yi tanımasa Aylin, bunu kıskançlığa bile yorabilirdi. Emre, düzenli hayatı sekteye uğramadan bu herifin gitmesini istiyordu. Aylin Emre'nin kasılmalarının bitmesini. Kız, arkadaşlarının bir an önce evden gitmesini. Beriki ise kıyafetlerini...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emilio Santos, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |