Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
_______________________________________________________________ DUVARA TEBEŞİRLE YAZILAN "Savaş istiyoruz!" En önce vuruldu bunu yazan Bertolt Brecht Savaş nedir? Karşı gruplar arasında yaşanan ilkel bir cinayet işleme oyunudur. Erki elinde bulunduranların ve bu kurulu düzeni koruyanların yasal boyut kazandırarak; savaşı, hayatın vazgeçilmez bir unsuru haline dönüştürmeleri yüzyıllardır süregelen bir olgu. Savaş, akla gelen her şeye sahip olmak ve bunları ‘öteki’ nden korumak için, gücü elinde tutmak isteyen; cehaletle yoğrulmuş bir üstünlük duygusuyla saldırganlaşan insan ya da toplumların yakalandığı korkunç bir hastalık halidir. Salgın ve bulaşıcıdır. Karşısındakine saldırarak; tarımla uğraşan, bilim-sanat yapan ve insan-doğa çelişkisini çözmek isteyen ‘insanı’ ilkel, cahil olmaya –kalmaya zorlar. Çünkü temelinde bir güç gösterisi vardır. Karşısındakini ilkel emelleri için ya öldürür, ya da onu da kendisi gibi silahlandırarak ilkelleştirir. Yaşama, yaşatma duygusunun çıkmazı… Bir düşünün ki bu duygu tümüyle insanlığı etkisi altına aldığında: gezegenler, ülkeler, kentler, kasabalar, köyler, mahalleler, komşular, eşler, ana-babalar çocuklarıyla, çocuklar kardeşleriyle ve insan kendi kendisiyle boğuşur. İşte bunun adı savaştır ve diğer adıyla faşizmdir. Savaş, üretim araçlarını elinde tutanların kurduğu stratejilerle; düzenli ve ‘yasallık kazandırılmış’ ordularla; büyük yoksul kölelere karşı oluşturulan bir iğdiş etme, çaresizleştirme, yok sayma ve böylelikle kendi gücünü meşrulaştırma politikasıdır. Bu politika, daima kendi varlıklarını korumak ve zenginliğini büyütmek isteyen ‘insan’ın ‘insan’ı kurban etmesidir. Orduları var eden bireylerin örgütlü bilinçleri, ırksal ve dinsel düşüncelerle sürekli güçlendirilir. Hiyerarşik yapının ast-üst ilişkisi, itaat mantığı içerisinde disipline edilir. ‘Geriye döneni vur’ zihniyetinde ölenler şehit, yaralanan gazidir. Bu duygu, gerçek ve fani dünyada yerini yüce ve erişilmez kahramanlık duygusuna bırakır. Bu tip kurumsallaşan ordular, tarihte güçlü ordular olarak anılırlar. Hangi güç? Hangi kahramanlık? Savaşın kural koyucu ve koruyucuları buna da bir kılıf uydurur; ‘’Büyük balık küçük balığı yer’’ diyerek doğanın bu koşulsuz kanununu rasyonel akla monte ederler. Hiç de saf olmayan bir biçimde. Yaşamın bu ‘haksız’ hiyerarşik düzeni içinde, sömüren güçler işlerini her zaman garantiye alırlar. Toplumların besin kaynaklarını elde ederler ve kullanırlar; böylelikle düşünce düzeylerini de etkilerler. Böylece geri kalmış ya da bıraktırılmış toplumlarda doğa-insan, insan-insan çelişkisi sürekli savaş halinde kalarak derinlik kazanmıştır. Silahların üstünlüğü, kahramanlık duyguları ve ekonominin kademeli paylaşımı; toplumu genel olarak baskılamış ve onun içinde var olan bilim ve sanat olgularını etkisiz kılmıştır. Bertolt Brecht’in şiiriyle başladığımız yazımızı sürdürürken; yine adına ‘’ikinci dünya paylaşım savaşı’’ denilen, gerçekte belki de kaçıncısı olduğu belirsiz ‘insanlık kıyım savaşı’nı yaşamış Brecht’ten bir başka şiir daha aktarmak istiyorum sizlere; bu şiir savaşın kimlerin işine yaradığını anlatır: SAVAŞLA ÇOK ŞEY BÜYÜYECEK Büyüyecek Mülk sahiplerinin mülkleri Ve mülksüzlerin sefaleti Yönetenlerin söylevleri Ve yönetilenlerin suskunluğu Bertolt Brecht Bazı yerlerde görmüşsünüzdür; ateş etmeyen tankın, topun, tepeden yuvarlanıp düşen; bir askeri öldüren taşın suçlanıp; düzen sürdükçe hüküm giydiğini… Çevresi demir parmaklık ya da zincirlerle çevrilmiş; suçunun ne olduğunu gösteren bir yafta konmuştur bir yanına. Başına bir nöbet eri dikilen; cansız varlık ya da silahların suçlanıp mahkûm edilmesi; canlı olan insanlara bir ibret gösterisidir. Taşa ceza veren anlayış, sizlere ne yapmaz ki!(?) Dünya tektir ve herkesindir. Ve asılda insan vardı, zaman içinde, zenginler ve yoksullar var oldu. Yaşamak için, diğer hayvanlar ve bitkilerden faydalanan insan; giderek elde ettiği aletleri silahlara dönüştürdü ve insan insanı vurmaya başladı. İnsanlık binlerce yıl öldürerek yaşadı. Dünyada 200’ün üzerinde ülke var, bunların orduları var. Neden? Ülkelerini korumak için. Ama dünya tek ve insanlar iki halde: yoksulluk hali, zenginlik hali. Ülkeler çok, insanlar savaş halinde, kimler için? Bir gün, barış; insanların, kendini ve yaşadığı doğasını öldüren silahları toplayacak; savaşanlar anlayacak ne için savaştıklarını ve ellerindeki silahları yığacaklar bir meydana… Ve sanatçılar, doğayla barışık, savaşın erleriyle birlikte bu silahlardan heykel yapacaklar ve yaftasına yazacaklar: ‘beni var eden sömürücülerin keyfiyeti için büyük insanlığı öldürdüm ve onun doğasına zarar verdim. Ben bir demirim; artık yerinde kullanılmak için üretilmek istiyorum, hapishanelerinizde parmaklık olmak, pencerenizde hırsıza karşı kullanılmak istemiyorum. Benimle köprü yapın, inşaatlarda kullanın, benimle heykel yapın, benimle yol yapın tren koyun üstüme…. Ama silah asla yapmayın. Benden yapılan tankların pasını silin, boyayın, süsleyin gölgemde çay için!’ İşte ben de o gün bütün silahları toplayıp heykel yapanların arasında olacağım. Savaşı var edenlerin silahlarını susturacak, sömürüsüz varsıl bir insanlık için, Federico García Lorca’nın şiiriyle sürdürelim. APTAL ŞARKI Ana, gümüş olmak istiyorum Oğul, çok üşürsün sonra Ana, su olmak istiyorum Oğul, çok üşürsün sonra Ana, yastığına işle beni Oğul, olur hemen şimdi Çeviri: Sait Maden Müzik: RUHİ SU Filiz Berk Doğutürk-Savaşı Yiyen Adam-Tuval üzerine yağlıboya 70x60 cm.1998 Son söz: Sömürünün olduğu yerde her türlü mikrop vardır. İnsanlığa, doğaya saldırı vardır. Vandalizm, terör, savaş vardır. Çocuklarımıza bırakacağımız güneşli ve güzel bir dünyada işlensin yastıklara ‘barış insanları‘… Barışın ölümsüzleşmesi umuduyla… Canip DOĞUTÜRK Karikatür : Ödüllü karikatürler dizisinden: http://img114.imageshack.us/img114/8929/resim6ap7.jpg
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Canip Doğutürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |