Bu akşam canım kırmızı et istedi malum keyfimin kahyasıyım. Gittim markete indirime girmiş biraz kuzu eti aldım aceleyle, neyse eve geldim. Biraz sızma zeytinyağına soğanları verdim, 3-4 tanede arpacık soğanı bütün attım tavaya sonrada acı sivri biberleri biraz soteleyip harlı ateşte etleri de ilave edip pişirdim. Pul biber, Kazdağı Kekiği, çekme deniz tuzu falan sonra pişen karışıma biraz domates ekleyip toprak kapta verdim gitti fırına. Yaşamda en mutlu hissettiğim anlardan biride fırına yemek verirkenki sakinliğimdir. Neyse oturdum başına ha birde yanına zeytinli bazlama ve acılı lahana turşusu suyu almıştım(laz bombası). Soğumasın başlıyayım dedim. Güzel kokuyordu, arpacık soğanlar müthiş yumuşamışlar ve etinde lezzetini alarak cazip hale gelmişlerdi. Acı sivri biberler ise vahşi bir kadına yapılan kompliman sonrası yumuşaması misali bana bakıyorlardı tatlı tatlı. Etten attım ağzıma nefis, 2-3 derken etin sinirli bölgelerinin iyi ayıklanmamış olduğunu hissetmeye başladım ve kızdım kendime "ya aslanım işte böyle aceleyle davranırsan olacağı budur" falan kıvamında iç sesler yükselirken bir anda benden içerüdeki bağımsız adam "oğlum ucuz etin yahnisi işte" dedi. Sonra bir anda tebessüm ettim . Kullandığı deyimle durum birebir örtüşmekteydi. Demek ki dedim böyle oluşmuş bu söz sonra bir anda aklıma evin etrafında bir yerlerde beslenen horozun bir sabah 4 te avaz avaz bağırmasıyla uyanışım ve içimdeki adamın "aslanım erken öten horozu keserler" demesiyle yatağın içindeki tebessümüm aklıma geldi. Böyle örtüşmeler var yaşamda öyle sıradan ki bazen zaman, gerek yok özlü sözlerle birbirimize düstur verme çabalarına belkide. Akıp gitmek mi lazım ne?
Cumhur Ç.