Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Yani bana kalacak olsa bu konunun aslında tartışılacak hiçbir tarafı yok. Bir okur olarak inanın beni de hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Fakat malum listelerdeki kitapları görünce insan hayrete ve dehşete kapılmıyor değil… Bu durumun bir âfet kadar tehlikeli olabileceğini düşünmeden edemiyor. Yani bakıyorsunuz: sırlı, büyülü kitaplar, bir tür “göz boyama” sanatını anlatan kişisel gelişim kitapları ve şu günlerde fenomen haline gelmiş bir mafya müsveddesinin önerdiği kitapları videolarında göstermesi ve akabinde bu eserlerin yok satmasını benim kafam almıyor. Ancak insan yine de bu yayınları merak eden hatırı sayılır bir “market okuru” olduğu gerçeğini de görmezden gelmemek gerektiğine inanıyor… Üstelik bu kitapları satın alan kitlelerin, ekonomik düzeyinin ortanın da üstündeki insanlar olduğunu görünce iyice şaşırıp kalıyorum. Uzun zaman önce bir psikiyatrın kitabında “kişisel gelişim kitapları”yla ilgili bir eleştiri yazısı okumuştum. Yazar, bu tür kitaplar için “neoliberal yalanlar silsilesi” diyordu. Bu tanımı çok sevmiştim. Bu yüzden aklımda kalmış. Notlarım arasında yok ama bu minval üzerine birşeydi. Yine yazar devamında bu tür eserlerin "Londra'da, New York'ta ne okunuyorsa biraz gecikmeli olarak İstanbul'da okunduğunu da dile getirmişti. Yani eserin konusuna baktığımızda, kendi iyiliğin için diğer insanların, hatta toplumların başlarına geleni hemen unutmayı öneriyordu. Bu yönüyle değerlendirdiğimizde özellikle kişisel gelişim kitaplarıyla ilgili Batı'nın “ben” merkezli “yararcı ahlak” değerlerinin toplum yararını gözeten “yerleşik değerler”in yerine önerilmesi ve bunu da kabul edip kitap hakkında olumlu konuşanları gördükçe nar buçuğuyla dövesim geliyor… Niye mi? Yahu Türk toplumundan bahsediyoruz… Bilmiyorum anlatabiliyor muyum ama bu millet dünyada görülmemiş bir şekilde her düşeni tutup kaldıran, her zaman mağdurun yanında olan, komşusu açken tok gezmeyi az da olsa bu sayı hala ayıp gören bir millet. Ve bu eserlerin hangisinde buna bir gönderme var diye sormadan edemiyor insan. Yani var da biz mi göremedik… Yok ki! Göremezsiniz de. Çünkü bu kitapların tüm ideolojik temellerini bu milletin yaşam biçimi veya hayat felsefesinden yansıyan bir tek soru yazılan bu kişisel zamazingoların hepsinin çöp olmasını sağlar. Yalan mı? Her ne ise aslında bugüne kadar “çok satanlar” listesi hiçbir zaman umurumda olmadı benim. Hatta onlara bakarak hiçbir kitap filan da satın almadım, okumadım. Bu olayı, bütünüyle yayın endüstrisinin bir başarısı(!) olarak görüyorum hepsi bu. Ayrıca oradaki kitapların da zaten “iyi kitap” olmak gibi bir iddiaları filan yok zannımca. Tamamen bahsettiğim bu pazar için üretilmiş, market okurunun algısına hitap eden düzeysiz kitaplar olarak görüyorum. Açık söylemek gerekirse bu çok satan kitapların bir sektör ve bu sektörün kendi içinde, kendine mahsus dinamikleri olduğunu oturup yukarıdan izleyince varlığını hemen hissedebiliyorsunuz. Yani bir eseri liste çıkarmak, bunu duyurmak, müşterisini üretmek ve çoğaltmak, bu sektörün kendiliğinden geliştirip yürüttüğü yöntemler ve ilişkilerin bütünü kapsıyor. Böyle işleyen bir “sektör” ve onun yöntemleriyle oluşan listelerde elbette kalkıp edebiyatın, edebiyat eserlerinin yeri olamaz, olmamalıda. Belki de iyi ki edebiyat eserleri bu listelerde yer almıyor diye hepimizin ya da çoğu okurun sevinmesi gerekir. Şu içerde birkaç sene uyuşturucudan yatan hatunun kitabını alıp “edebiyat eseri” gibi pazarlayana söyleyecek bir söz bulamam ben. Herhalde bu kitap bir edebiyat eseri yazıldığı gün sözkonusu yazarına bile acı verecek cinsten bir kitaptı. Zira sıradan bir okurun bu listelere girmiş her kitabın aynı “değer”de görülme talihsizliğine karşı nasıl tedbirler alabilirsiniz ki? Evet, evet, iyi ki bir edebiyat eseri yer almıyor o listelerde demeden geçemiyorum... Efendim, gerçek bir okur veya edebiyat eserleri okuru diyelim biz buna, böyle listelere filan itibar etmez bence. Onlarınki, kendiliğinden ve edebiyatın kuralları içinde oluşur diye düşünüyorum. Daha doğrusu, her iyi edebiyat eseri, okurunu bir başka kitaba yöneltir, ondan haber verir. Bu yolu takip eden iyi bir okur da hiçbir zaman “ne okuyayım?” yahut “bana bir kitap listesi verir misiniz?” diye sorma gereği duymaz ki. Çünkü iyi kitabın ne olduğunu, hangi yazarlardan “iyi kitap, iyi eser” geleceğini aşağı yukarı tahmin edip biliyordur. Bütün ürkütücülüğüne, kimi göz boyama ile birlikte parlatılan ve satın alınmaya yönlendirilen bu eserleri alıp okuyan kitlenin varlığının verdiği endişeye rağmen, “çok satanlar” listeleri, üzerinde durulup kafa yorulmaya değmeyeceğini düşünüyorum. Zira bu durum gün geçtikçe özellikle büyütülen bir kuraklığın eserinden başka bir şey değil. Burada hepimizin asıl düşünmesi gereken, belki de insanın kuraklaşmasıdır. Susuzluktan, her gün duymaya, okumaya alıştığımız kuraklık haberlerinden; göl sularının çekilmesinden, ırmakların kurumasından daha korkunç bir âfet de bence bu durumdur. Evet, insanın kuraklaşması bütün âfetler gibi tehlikeli ve bu âfetin bir süreği ise dünyanın yok olmasını hızlandıracak etkenler arasında görüyorum. Tabii ki bu benim fikrim, sizleri bilemem…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |