Ýnsanlar yalnýzca yaþamýn amacýnýn mutluluk olmadýðýný düþünmeye baþlayýnca, mutluluða ulaþabilir. -George Orwell |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Sanýrsýnýz ki kimse saðlýðý için doktora hiç gitmiyor. Kimse tarih okumak için üniversitede derslere girmiyor. Hiç kimse ülkesine hainlik düþünmüyor… Ýnsanýmýzýn vatanseverliði asla tartýþma konusu olamayacaðý gibi yine çoðunun yazdýðý þiirler basýlsa kitap olur, olursa da baþyapýt olarak raflarda yerini alýr… Böyledir ülkemin insanlarý… Tabii ki bizim durumumuz farklý deðil. Hele hele bir konuyu o kadar uzun tartýþmýþtýk ki 20 kasým 2023 yýlýnda baþkan Erdoðan’ýn yaptýðý bir konuþmasýnda: “Türkiye Cumhuriyeti devleti “kerim devlet” vasfýna tam manasýyla ilk kez bizim dönemimizde kavuþmuþtur.” sözünü not defterime yazýp 2022 yýlýnda arkadaþlarla yaptýðýmýz konuþmalarý tekrar hatýrlamaya çalýþtým. O gün “bu ülke olacaksa “kerim devlet” olacak, iyi devlet olmasýna gerek yok” demiþ bunu destekleyen örnekler vermiþtim. Devletimizin yapýsý ile ilgili birçok tarihçi ve yazarýn konuyla ilgili yazýlar yazdýðýný köþelerinde bu konularý tartýþtýklarýný dün gibi hatýrlarým. Konuyu ilk kez Kemal Tahir dile getirmiþti. Beri taraftan, Kemal Tahir’in, bugün bile Marksist olduðunu savunan ve tam tersi Marksist olmadýðýný söyleyen entelektüellerimiz var. Ülkem Türk solunun bu sorularýn üstüne düþtüðü ve Kemal Tahir’i Marksizm’in dýþýna çýkarmak konusunda özel bir çaba içinde olduðunu zamanýnda doðan medyasý ve sol gruplarýn köþe yazarlarýný takip ede ede öðrenmiþtim. Hatta Kemal Tahir’in “teori” ile “pratik” arasýndaki iliþkiyi, bir karþýlýklý etkileþimde öne çýkardýðýný; “teori”nin somut gerçeklikleri bilgi objesine dönüþtürmesi kadar, somut gerçekliklerin de “teori”yi dönüþtürebilme imkanýný göz ardý etmediðini, Türk Marksistlerinin büyük bir kesimini bu durumun rahatsýz ettiðini ve tedirgin olduklarýný çeþitli sanal platformlarda okuyordum. Oysa, Marx’ýn bile Teori ile Pratik iliþkisini bu baðlamda ele aldýðýnýn en açýk kanýtý, Asya Tipi Üretim Tarzý (kýsaca, ATÜT) olduðunu bilmiyor oluþlarýna hayret ediyordum. Marx’ýn, tek üretim aracý olan toprak üzerinde özel mülkiyetin bulunmadýðý Doðu toplumlarýnýn bu somut gerçekliðinden yola çýkarak teorisini dönüþtürdüðünü ve Doðu toplumlarýný, verili üretim tarzlarý þemasýnýn (mesela, feodal üretim tarzýnýn) içine yerleþtirmek yerine, ATÜT’ü öne sürdüðünü bilmiyor oluþlarýyla dalga geçiyordum. Yine yanlýþ hatýrlamýyorsam Murat Belge, bir köþe yazýsýnda Kemal Tahir’in “Devlet Ana” romanýnýn yazýlmasýyla Marksizm’in teorik alanýndan çýktýðýný, hiçbir Marksistin devlet teorisiyle yan yana gelemeyecek bir þekilde, Osmanlý Devleti’nin iyi bir devlet olduðunu savunduðunu öne sürdüðünü de… Sayýn Belge bir adým daha ileri giderek: “Bunu bir Marksist olarak söylemek mümkün deðildi ve bundan böyle Kemal Tahir’in kendini ne olarak nitelediðini bilmiyorum…” demiþti. Belki haddime deðildi ama o gün de yazýsýnýn altýna ve mail adresine mail atarak: “Kemal Tahir, devleti “iyi devlet”, “kötü devlet” diye ayýrmýyor; dahasý, onun devlet konseptini “iyi” ve “kötü” gibi etik kavramlarla temellendirecek bir siyaset teorisi söylemini benimseyebileceðini düþünmek, mümkün deðil” diye mail ve yorumlar yazmýþ, göndermiþtim. Kemal Tahir Osmanlý Devleti için, “iyi devlet” kavramýný deðil, “kerim devlet” kavramýný kullanmýþtýr. Beri taraftan unutulmamasý gereken bir nokta daha var o da þu: Marx, Precapitalist Economic Formations’ta (kýsa adý, Formen), Asya topluluklarýnda, artý ürünü kamusal iþlere harcamak üzere çekip alan üst topluluðun yani devletin, “despot” eski tabiriyle “ceberrut” olabileceði gibi, “demokratik” olabildiðini de dile getirmiþti. Burada Marx, “demokratik” kavramýný, burjuva toplumlarýna mahsus siyasal form manasýnda kullanmýyorsa –ki onun için kullandýðýný hiç sanmýyorum– hangi anlamda kullanýyor diye sormak gerekmez mi? Her ne kadar George Lichtheim gibiler, topluluðun az veya çok “demokratik” oluþundan, kamusal iþlerin ne derecede özgürce ya da merkezileþtirilmiþ bürokrasiden özerk olarak yapýlýyor olduðunun anlaþýlmasý gerektiðini bildiriyor olsa da asýl mesele bence, bundan ibaret bir þey olamaz! Çünkü, Asya kýtasýndaki topluluklarda kamusal iþlerin, merkezileþtirilmiþ bir bürokratik yani despotik örgütlenmeye bile gerek duyulmadan gerçekleþtirildiðini gösteren yýðýnla örnekleri var. (Edmund Leach’in Seylan’da Sinhala yerlileri arasýnda yaptýðý alan araþtýrmasý gibi…) Konu ile ilgili daha geniþ bilgiyi buradan dinleyebilirsiniz. Ben, Kemal Tahir’in, Osmanlý toplumunun, Doðulu bir topluluk olarak despotik deðil, Marx’ýn Formen’de kullandýðý gibi “demokratik” bir topluluk olduðunu belirtmek için, “kerim devlet” kavramýný kullandýðýna inanýyorum. Osmanlý Devleti’nin kerim veya “patrimonyal” oluþu, reayanýn hukukunun devletin teminatý altýnda bulunmasýndan ve can ve mal güvenliði bakýmýndan kul-bürokrasisine nispetle çok fazla himaye görüyor olmasýndan kaynaklandýðýný görmek gerek. Öte taraftan, Osmanlý toplumunun, Lichtheim’in yorumuyla da örtüþen bir “demokratik” yapýya sahip olduðu da söylenebilir belki. Ve Asya Tipi Üretim Tarzý’nýn Osmanlý varyantýnda, devletin asli görevi olan kamusal iþlerin bir ölçüde özgürce gerçekleþtirildiði öne sürülebiliriz. Marx’ýn kamusal iþlerden, toplumun maddi ihtiyaçlarýný olduðu kadar, manevi ihtiyaçlarýný da kastettiði düþünülecek olursa, Osmanlý’da örneðin, dinin devletten görece özerk bir yapýsý olduðu, kamusal iþlerden olan dini ihtiyaçlarýn karþýlanmasýnýn da bir ölçüde özgürce, mesela vakýflar ve dergahlar yoluyla, yani merkezi otoritenin dýþýnda gerçekleþtirildiðini herkes bilir herhalde. Kýsaca: “kerim devlet” sözünün mimari olan Kemal Tahir’in kerim devlet ve ceberrut devlet ayrýmý, Asya topluluklarý baðlamýnda Marx’ýn despotik ve demokratik topluluklar arasýnda öngördüðü ayrým bir bütünlük veya bir benzerlik gösterir. Dolayýsýyla, teorik alandan çýkmak gibi bir durum söz konusu deðildir. Sözün özü arkadaþlarla bu ülke Osmanlý’da olduðu gibi: “Ýyi”, “Kurt”, “Ceberrut”, “Sosyal” deðil “Kerim devlet” olduðuna inanýrsa; ekonomiye, dünyaya ve toplumlara yön verebilir” demiþtim. Bugün yanýlmadýðýma bir kez daha sevindim… Ne diyelim? Allah, bu ülkeyi, kerim devletimizi ebediyete kadar var etsin inþallah… Kalýn saðlýcakla.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |