..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"...öyküyü yazan bilge, beþinci ya da altýncý göbekten kral torunu olduðumu ortaya çýkaracak þekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Politik Roman > Bahattin YILDIZ




12 Eylül 2004
Istakoz Büyüsü /4 Sh.  
4.Sayfa

Bahattin YILDIZ


"Körebe Medyasý Genel Müdürüyle konuþtum az önce. Sana uygun bir iþ verecek!" "Olamaz!..." kelimesi; istem dýþý aðzýndan dökülen bir sevinç çýðlýðýydý. Patrokoz, bir eðitmen edasýyla, "Yazgýnýn, insaný nereye götüreceði, karþýsýna ne sürprizler çýkara


:BEEH:
2.Bölüm

Eklembacaklýlardan’s Istakoz Lokantasý'na birkaç dakika sonra vardýlar.

Özdal, isminin ‘Ustakoz’ olduðunu öðrendiði sürücünün talimatý üzerine, taþýtýn yanýnda beklemeye baþladý.
Ustakoz, gelen üç elemana, ufak pikabýn arkasýnda, içi canlý ýstakoz ve suyla dolu akvaryuma benzer kalýn camla örülü ufak kasalarý indirmelerini emretti.
Restoranýn arka kapýsýndan gerçekleþtirilen taþýma eylemine, Özdal’ da katýldý.

Taþýma sonrasý Ustakoz’dan gerekli uyarýlarý aldý.
Mutfak kýsmýnda kalacaktý. Salona çýkmayacaktý. El altýndan ýstakoz yeme düþü bile kurmayacaktý. Bir kase ýstakoz çorbasý içme hakký vardý. Çalýþanlarý meþgul etmeyecekti. Gösterilecek yerde ses çýkarmadan oturacak, hatta öksürmeyecekti bile...
Anlatýlanlarý anladýðýný ve kabul ettiðini baþýyla ve sözle onaylamasýyla lokantanýn mutfak kýsmýna girmeye hak kazanmýþtý.

Ýlk kez bu kadar büyük bir mutfak görüyordu. Aslýnda bazý filmlerde görmüþtü. Fakat gerçeðiyle ilk kez yüzleþiyor ve içerisinde bulunuyordu.
Mutfakta boþ duran yoktu. Bulunanlarýn tümü büyük bir gayretle çalýþýyorlardý. Kendisini fark etmediler bile.
     
Ustakoz’un, çalýþanlara emir yaðdýrma üslubu, onlarýn üstü olduðunu kanýtlýyordu.
Çalýþanlardan birine bir þeyler söylemeye baþladý. Dinleyenin gözleri kendisine doðru kaydý. Baþýný sallayarak dinliyordu.

Ustakoz'un az önce konuþtuðu þahýs, bulunduðu yöne doðru yürümeye baþladý.
Selam bile vermeden, kenarýnda masa bulunan sandalyeyi iþaret ederek, "Þuraya oturabilirsiniz." dedi.

Özdal’ýn yorgun bedeni, bu isteði büyük bir arzuyla yerine getirdi.
Sandalyeye yan oturarak bir kolunu masaya, diðer kolunu ise sandalyenin arkalýðýnýn üzerine dirseklerinden kývýrarak koydu. Kollarý külçe gibiydi sanki. Bir yerlere dayanmasý rahatlatýcý gelmiþti.
Ustakoz ve yer gösteren gözden kaybolmuþtu...
Metal kaþýk ve çatal sesleri, tabak sesleriyle birbirine karýþýyor, insan sesleri arada baskýn geliyordu...
Domates, salatalýk, maydanoz, soðan, nane, roka gibi sebze ve yeþilliklerin kokusunu ayýrt edebiliyordu.
Uzun ve geniþ bir tezgahýn çevresinde sýralý üç kiþinin görevi, salata hazýrlama olmalýydý.
Biraz öteden gelen garip koku, Ustakoz’un pikabýnda tanýþtýðý bir kokuydu.
Bu; ýstakoz kokusuydu...

Bir sesle irkildi.
Kulak týrmalayýcý bir sesti.
Sesin geldiði yöne doðru baþýný çevirdi.
Az ileride büyük bir kazanýn önünde duran iki çalýþanýn, canlý olduðu her halinden belli olan ýstakozlarý, ellerindeki tutacakla kazanýn içine indirmelerini ve çýkarmalarýný izledi.
Ciyak ciyak baðýrtýlar geliyordu.
Aniden sýcak suyla temas eden ýstakozlarýn içindeki havanýn dýþarý çýkmasý dýþýnda, haþlanmalarýndan ve acýdan kaynaklý ‘ciyak ciyak, hoþ hoþ, cýs’lý’ ses ve baðýrtýlardý bunlar.
Tuzlu ve sirkeli sýcak suya canlý canlý sýrtüstü yatýlý býrakýldýktan sonra sudan çýkarýlan ýstakozlar, biraz soðutulduktan sonra, özel ýstakoz makasý ile kýskaçlarý ve ayaklarý gövdelerinden ayrýlýyor, bozulmamasýna özen gösterilerek kabuklarýnýn içinden ýstakozun etleri çýkarýlýyordu.
Kýskaçlarý da kýrýlarak etleri ayrýlýyordu.
Düzenle kesilmiþ etleri ise, bir diðer çalýþan tarafýndan uzun sayýlabilecek bir servis tabaðýna yerleþtiriliyordu.
Kazanýn içiyle daha temas etmemiþ ýstakozlar yakýn geleceklerini sezmiþçe-sine direniyorlardý. Lakin direnmenin boþuna olduðu, onlardan öncekilerin hafif haþlanmýþ cesetlerinden bile anlaþýlýyordu. Ayný akýbete uðrayacaklardý ve akýbet malumdu...
Her bir ýstakoz, kazanýn içiyle temaslarý anýnda kulak týrmalayýcý ince canhýraþ sesler çýkarýyordu. Canlý canlý haþlanmanýn verdiði acýya suskun kalamýyorlardý. Feryatlarý ile bedenlerinin kazanýn sýcak sývýsýyla temaslarýndan çýkan haþlanma sesleri birbirini tamamlýyordu.
Canlý canlý atýlan ýstakozlarýn çýkardýðý sesler ve kokular beynini döndürdü. Ýçi ürperiyordu. Servis tabaklarýna konan ýstakozlar, gözlerinin irileþmesine neden olmuþtu.

Bir gün ýstakoz yemek kýsmet olacak mýydý?... Ýnanmýyordu.
Ustakoz’un dediðini anýmsamýþtý. "Bir servisi; bir asgari ücretli iþçinin aylýðýndan daha çoktur..."
Kendisinde ekmek parasý bile yoktu.
"Ýþte ýstakoz çorbanýz geldi... Buyurun!" diyerek seslenen; az önce oturmasý için kendisine yer gösteren kiþiydi.
Kaþýk ve ekmek de getirildi.
Masa ve sandalyeye daha bir sýký kuruldu. Aç kurtlar gibi saldýrmamalýydý. Reflekslerini kontrol etmeli, dikkat çekmemeli, Ustakoz’uda mahcup etmemeliydi...
     
     Kaþýklanan çorba ile katýðý ekmek, tükenmekte gecikmedi.
     
Aðzýnýn kenarýnda kalan çorba, dudak kenarlarýný birbirine tutkal gibi yapýþtýrmýþtý.
Diliyle yaladý...
Nefes nefese yemiþ, nefes nefese kalmýþtý. Yüzüne renk gelmiþti. Sanki aldýðý gýda derhal öðütülmüþ, mide ve baðýrsaklarýndan geçmiþ, bir kýsmý kana, bir kýsmý ise gitmesi gereken baþka yerlere ulaþmýþtý. Kan pompalayýcýsý; çoðunlukla beyne gönderi yapmýþ ve olagelen tazyikten yüzü kýzarmýþtý.
Kýzarýklýðý utangaçlýðýndan deðildi yani.
     
Servisi toplayan genç, boþlarý alýrken, Özdal’a espri ikramýnda bulundu.
"Bulaþýkçýmýza yardýmcý olmuþsunuz!..."
     Garson haksýzda sayýlmazdý. Kaþýklanamayacak duruma gelen çorba artýðýný bile, bir parça somun ekmekle tamamen silmiþ süpürmüþ, parlak ve temiz bir görünüm kazandýrmýþtý kaseye...
     Genç eleman, bu durumu vurguluyordu, yüzüne olanca sempatik bir görüntü vermeye çalýþarak.
Oluþan ýlýk havadan yararlanmalýydý.
     "Rica etsem!... Bir çorba daha getirebilir misin?"
     Genç eleman, dudak büktü. "Ustaya sorayým," diyerek ayrýldý yanýndan.
     
Az sonra gelen kase ve tepeleme ekmek sepeti, genç çalýþanýn, ustasýndan olumlu yanýt aldýðýnýn açýk kanýtýydý.
Özdal, gözlerini çorbaya dikerek, teþekkür etti.
     Gelen ikram, birincinin akýbetine uðramýþtý.
     
Genç eleman için bu durum, sürmekte olan yorucu gecenin eðlencesi idi.
     Ahtapot salatasý hazýrlarken sýk sýk Özdal’ýn çorba içiþini, ekmek yiyiþini izlemiþti, arada sýrýtarak.
     Özdal’ýn kaþýðý masaya býrakmasýyla, yine baþýnda bitmiþti.
     "Istakoz’da ister misin?..."
     Ses ve yüz ifadesi alaycýydý.
     Bir aylýðýndan fazlasýna bedel olacak ýstakozu yiyip yiyemediði þüpheli olan bu gencin, izin almaksýzýn kendiliðinden ikramda bulunama-yacaðýna adý gibi emindi.
      Özdal, bozuntuya vermedi.
     "Sahiden mi?... Neden olmasýn."
     Genç eleman, gülmemek için gerdiði yüzünü gevþetti. Çok sürmedi. Kesik kesik çýkan ve elden geldiðince sessizleþtirmeye çabaladýðý kahkahalarýný tutamadý. Salývermiþti.
Az ilerde bulunan bir sandalyeyi tek eliyle kaldýrarak, Özdal’ýn bulunduðu masaya kuruldu.
     Kahkahalarýnýn bitimi sonrasý ciddileþmiþti.
Mahzun bir görüntü sarmýþ –belki de sardýrmýþ- yüzüyle "Onbir aydýr bilfiil buradayým. Sadece bir kere yemek kýsmet oldu bu büyük böceði..."
     Özdal'ýn yüzünde acý bir gülümseme oluþtu.
"Ben yirmi sekiz yaþýndayým. Gerçeðini ilk kez görüyorum."
     Genç eleman, hakimiyeti kendisinde olabilecek iyi bir konuþma alaný bulma sevincini, dudaklarýný diliyle yalayarak ifade etti.
     "Istakoz hakkýnda bilginde yoktur."
     Özdal, baþýyla doðruladý.

     "Bak dostum!... Istakoz sekiz ayaðý iki kýskacý olan büyük bir böcektir. Kýskaç ve kuyruðu etlidir. Gövde kýsmý etli deðilse bile küçük bir torba dýþýndaki bütün kýsýmlarý ciðerleri dahil yenir."
Özdal’ýn ilgisini çekip çekmediðini öðrenmek için "Devam etmemi ister misin?..." diye sordu.
     "Sevinirim..."
     "Istakozun gözleri, arý peteði gibi prizmatiktir. Yalnýz altýgen deðil karedir. Görme duyusu ýþýðýn kýrýlmasýyla deðil, yansýmasýyla çalýþýr. Ýnsanýn görme duyusuyla bu yönden ayrýlýr. Bu nedenle görüþ alaný daha geniþtir. Amerikanýn Nasa uzay üssü onun bu yapýsýný taklit ederek uzayýn daha geniþ alanýný gösteren teleskoplar üretmiþtir.
Gözleri kapalý halde baþlangýç noktalarýndan kilometrelerce uzaklaþ-mýþ olsalar dahi ayný yeri bulabiliyorlar. Vücutlarýnda bir tür harita oluþturuyorlar ve kalkýþ noktasýndan itibaren elektronik radar gibi çalýþýyorlar, koordinat takibi yapýyorlar.
Istakozun koku alma duyularý da çok geliþkindir. Antenleriyle kokusunu almak istedikleri þeye vururlar ve yavaþça çekerler. Tüylerine sinen kokuyu alýrlar..."
Bir arkadaþýnýn seslenmesi üzerine yarým býraktý konuþmasýný.
"Bir bakýp geleyim..." diyerek Özdal'ýn yanýndan ayrýldý.

Genç elemanýn anlatýsý merakýný uyandýrmýþtý.
Ýþtahla geri dönüþünü bekliyordu.

Çok beklememiþti…
     Genç eleman, yeniden masada bitmiþti.
     "Nerede kalmýþtýk?..."
     "Istakozdan söz ediyordunuz."
     "Dostum sana Florida kýyýlarýndaki ýstakoz göçünden söz etmesem patlayacaðým." Dudaklarýný ýsladý. "Koþullarýn deðiþmesiyle daha güvenli ve sýcak derinlerdeki suya göç etmeye baþlamalarý çok müthiþ bir görüntü sunuyor. Kayalýklardan çýkýyorlar... Denizin derinlerinde toplanmaya baþlýyorlar. Her biri antenleriyle, bir diðerinin arkasýna tutunup tek sýra oluþturuyorlar. Oluþturulan her sýrada yaklaþýk elli tane ýstakoz bulunuyor..."
Açýklamasýný yarým býraktý. Soru yönlendirdi. "Bu neden gerekli biliyor musun?..."

     Özdal, merak hissini olanca gayretiyle sesine ve gözlerine vererek, "Hayýr!... Sahi neden?..." dedi.

     "Suyun sürükleme etkisini azaltmak için. Daha az güçle daha hýzlý hareket etmek için. Birde gelebilecek saldýrýlara karþý daha etkili bir koruma saðlamýþ oluyorlar. Saldýrýya uðradýklarýnda sýrayý bozuyorlar... Saldýrý bittiðinde kýskaçlarý dýþarýda olacak þekilde yeni bir sýra oluþturuyorlar. Bir nevi düzenli bir ordunun savunma taktiði gibi..."

     Genç eleman, kitabi konuþuyordu.
     Özdal, soramadan edemedi. "Bu kadar bilgiyi nasýl edindin. Konunun uzmanýymýþsýn gibi anlatýyorsun."
     "Üzümünü ye baðýný sorma... Ha sahi!... Istakozlarýn sinirlerinin gevþek olduðunu söylemiþ miydim?... Bu nedenle ýstakoza, yavþak böcek yakýþtýrmasýnda bulunanlarda..."

     Mikrofonsuz; fakat mikrofonik bir ses, genç elemanýn konuþmasýný yarýda kesti.
     Lafýnýn devamýný yutmasýna neden oldu... Yutkundu...
     "Patron denetime geliyor!..." baðýrtýsý bir anda görev yerinde bitmesine neden olmuþtu...

     Özdal’da oluþan panikten payýna düþeni almýþtý.
Lokantanýn patronu geliyordu...
Ama, buranýn iþçisi deðildi. Neden telaþlanýyordu?...
Ustakoz, patronuna kendisinden söz etmiþ miydi?... Sanmýyordu.
Böyle lüks bir lokantanýn mutfak kýsmýna, ne idüðü belirsiz bir þahsýn alýnmýþ ve hele karnýný doyurmuþ olmasý bir patronun hoþuna gider miydi?...
Gitmemesi bilinen kuraldý. Ýstisnasý olabilir miydi?...
Özgeçmiþi þanssýzlýklarla doluydu. Hayata kötümser bakmasýna neden olan þansýzlýklarla dolu bir geçmiþ…
     Önünde duran boþ bir çorba kasesi ve ekmek sepeti ile kullanýldýðý belli metal kaþýk, rahatsýz ediciydi.
Oturmuþ olduðu sandalyeden kalkmak ya da kalkmamak çeliþkisine girdi. Askerlik anýsý tazelenmiþti. Kýsa dönem yaptýðý zorunlu görevde mutfak sorumlusu olduðu günlerde kontrole gelen üst görevliye, ayaða kalkýp hazýr ola geçer, tekmil verirdi...
     Ayaða kalkmaktan vazgeçti. Burasý askeriye deðildi. Hem ayaða kalkmasý daha bir dikkat çekici olabilirdi. En iyisi hiçbir þey olmamýþ gibi önüne; masaya bakmaktý.
Gözleri, çorba kasesinde kalmýþ bir çay kaþýðý kadar artýða odaklan-dý. Yutkundu...

     Üzerinde bir aðýrlýk hissetti. Birinin kendine baktýðýný hissettiði anlarda oluþurdu...
Baþýný kaldýrýp baktý. Oldukça uzun boylu, sinekkaydý týraþlý, takým elbiseli, beyaz gömlek ve kravatlý birinin, jöleli siyah saçlarýnýn ön perçeminin altýndan, iki yeþil gözüyle bakmakta olduðunu gördü…

Onun gözleri, sorgulayýcý bakýyordu.
     "Kimsiniz?"
     Özdal, sandalyeden usulca kalktý. Gülümsemeye çalýþarak, titremeye baþlayan elini uzattý.
     "Ben Özdal!..."
     Uzattýðý eli, bir süre boþlukta kaldý.
Boþlukta belirsiz bir süre daha kalacaðýný anlayýnca, önceki konumuna geri döndürdü elini.
     "Size kim izin verdi?..."
     Mahcup bir sesle, "Ustakoz beyle gelmiþtim..." dedi.
Patron, bir adým gerisinde bulunan Ustabaþýna dönerek, Ustakoz’u çaðýrmasýný istedi.

     Patron, bekleme zamaný boþluðunda mutfaðý adýmlamaya, yapýlan iþleri, çalýþan iþçileri, hiçbir ayrýntýyý kaçýrmadan incelemeye baþladý.
     Ustakoz gelmekte gecikmemiþti. Mutfaktaki gürültüden ve aralarýndaki mesafeden Patron ile Ustakoz’un konuþmalarýný duymuyordu. Bir ara kendisini iþaret etmiþlerdi. Kendisinden söz ediliyordu. Ustakoz’un zor durumda kaldýðýný duyumsuyordu...
     Özdal, kaçamak bakýþlarla, lokantanýn Patronu ile Ustakoz arasýnda geçen konuþmalarý, dudak hareketleri ve mimiklerinden çözmeye çalýþtý...
Kýsa sürmüþtü diyaloglarý...
     Yavaþ yavaþ kendisine doðru geliyorlardý.
Gecenin bu yarýsýnda lokantadan kovulacaktý. Yorgun bacaklarla sokaklarda yürümek, soðuk zeminli banklarda oturmak zorunda kalacaðý düþüncesi ürküntü vericiydi. Ani sýkýntý, alnýnda ter tanecikleri doðurdu.

     Sandalyesinden ayaða kalktý. Onlara doðru birkaç adým atarak, Ustakoz ile Patronunun yakýnlaþma amaçlarýna yardýmcý oldu.
     "Özür diliyorum! Benim için Ustakoz’a sinirlenmenize gerek yoktu! Hemen çýkýyorum!"
     Özdal, lokantanýn patronundan beklemediði bir karþýlýk gördü.
Az önce elini tutmayan el; bu kez uzanmýþtý...
     "Ben Patrokoz,"
Uzanan eli, derhal kavradý ve sýktý.
"Ben Özdal, memnun oldum efendim!"
"Ustakoz, baþýnýzdan geçenleri bana anlattý." Baþýný önüne eðerek, konuþmasýna devam etti. "Mutfaðýmýzda yabancý kalamaz. Ama bu kuralý sizin için bir kereliðine bozacaðýz... Sabah aydýnlýðýna kadar kalabilirsiniz."
Özdal’ýn gözleri minnetle doldu. Minnet duygusunu ses düzeneðine de verip iki kez teþekkür etti.
Ýþ aradýðýný söyleyip söylememe kararsýzlýðýnýn uzun sürmesi halinde, lokanta sahibini karþýsýnda bulamayabilirdi.
"Efendim! Ben ne iþ olsa yapabilirim... Karýn tokluðuna bile razýyým," diyebildi.
Bu sözler, Patrokoz’u güldürmüþtü.
Kýsa sürdü. Aniden ciddileþti.
"Üniversite mezunlarýna burada iþ yok!" dedi. Kýsa bir duraksamadan sonra, "Hele ayný Fakülteden mezun olduðum birini hiç çalýþtýrmam," diye ekledi.
Özdal, Ustakoz’dan bu konuda bilgi edinmemiþ gibi davranýyordu.
"Sizde mi?..."
"Evet!... Bende Basýn-Yayýn Fakültesi mezunuyum. Hatta ilk mezunlarýndan sayýlýrým."
"Yaptýðýnýz iþ farklý deðil mi?..."
"Önemli olan para kazanmak... Hem basýndan o kadar da uzak deðilim... Hatta iç içe bile sayýlabilirim..."
Patrokoz, fazla konuþmanýn verdiði piþmanlýðý yüzüne yansýttý...
"Her neyse, konuklarýmla ilgilenmem gerekiyor," diyerek Ustakoz’la birlikte yanýndan ayrýlan Patrokoz’u gözden kaybedinceye deðin imrene-rek izledi Özdal.

Sandalyeye yeniden kuruldu. Dirsekleriyle masaya dayanarak, iki avucunun arasýna aldý yanaklarýný. Masa üzerindeki boþ çorba kasesine dikti gözlerini...
Dünyayý yese doymayacaðýný sanýrken ufacýk iki kase çorbasý, açlýðýný nasýl da bastýrmýþtý?...
Ama, az sonra yeniden acýkacaktý. Ne kadar çok yerse, sonraki açlýk seansýný azda olsa geciktirmiþ olacaktý... Üçüncü kase ýstakoz çorbasý için istihkaký var mýydý?... Ne derlerdi?... Az biraz beklemeliydi. Çevreyi koklamalýydý. Hatta samimi bir atmosfer yaratmalýydý. Ýstemeye dili varmalýydý. Ýstediðini belirteceði eleman, bu isteðini kulak arkasý etmemeliydi...

Çok geçmeden, iki kez masasýna çorba servisi yapmýþ olan ve ýstakoz konusunda ansiklopedik bilgileri olan genç eleman, yeniden baþýnda bitmiþti. Bu kez, biraz saygýlý edalardaydý.
Ýþte yine baþlýyordu. Ýyi bir baþlangýç, üçüncü kase çorba istemine olumlu yanýt almasýný saðlayabilirdi. Nereden baþlamalýydý. En iyisi garsonun konuþmasýný beklemekti.

"Beyefendi!... Patron sizi istiyor."
Onun patronu, kendi patronu sayýlýrdý; bu mekanda geçecek zaman diliminde. Kendisi buradaydý; burasý ise patrona aitti. Kral oydu. Buyruk verme ve buyruðuna uyulmasýna isteme hakký vardý. Bir müþteri olmadýðýna göre emre uymak zorundaydý. Aksi halde geceyi burada geçiremeyebilirdi. 'Emri baþý üstüneydi.'
Sandalyeden sorgular bakýþlarla, ama, ‘Neden’i?... Niçin’i?...’ kullanmadan kalktý. "Tabi!..." dedi, sadece... "Tabi! "

Garson, takip edilmesini istedi. Mutfaktan çýktýlar. Ufak bir alaný geçtiler. Kovboy filmlerindeki barlarýn kapýsý gibi iki kanatlý olan bölmeyi sýrayla ve bedenleriyle öteleyerek yol açtýlar.
Gürültü seviyesindeki sesleri; uðultulu konuþmalarý, piyano sesini, kaþýk çatal gibi metallerin çýkardýðý sesleri duyuyor, aðýr yiyecek ve alkollü içecek kokularýný algýlýyordu…
Büyük bir alana sahipti lokanta.
Çevreye yönelik gözlemi, adýmlarýný yavaþlatmýþtý. Garsonun geri dönerek, koluna dokunup uyarmasý üzerine, gözlerini tekrar garsonun sýrtýna odaklayarak adýmlarýný sýklaþtýrdý.
Duvar kenarýndan ilerliyorlardý. Salonun köþesinde içerisini göstermeyen camlarla kaplý bir bölmeye kadar ilerlediler. Salonda ‘L’ biçiminde bir rota çizerek varmýþlardý bu bölmeye.
Garson, parmaklarýný ortasýndan kývýrarak týklattý kapýyý. ‘Gir!’ davetini duymamýþtý Özdal.
Garson duymuþ olmalý ki, kapýyý sonuna kadar açarak, Özdal’a girmesini iþaret etti.
Özdal, güzel döþenmiþ mini bir büro niteliðindeki yere girdi.
Masa arkasýndaki koltukta oturan Patrokoz’u tanýmýþtý.
"Buyur, Otur!" demesi üzerine masanýn ön kenarýnda bulunan misafir koltuðuna kuruldu.
Garson ‘çýkabilirsin’ iþaretini almýþtý.

Ve þimdi yalnýzlardý.
Patrokoz niçin çaðýrmýþtý?... Merak içindeydi. Hareketli saatler içinde muhabbet etmek için çaðýrmýþ olmasýný uzak bir olasýlýk olarak deðerlendiriyordu. Kim bilir belki de iþe alacaktý.
Buradaki iþler için deneyim ve tecrübesi yoktu. Ýþe alýnmada diploma deðil iþ bilirlik önemliydi. Deneyimli olan ilköðretim mezunu biri bu anlamda kendisinden üstündü. Bu lokantada olsa olsa bulaþýkçýlýk yapabilirdi… Az mý bulaþýk yýkamýþtý Gazi’nin evinde?... Hatta pratikleþmiþti. Deterjanlarýn isimlerini bile biliyordu. Teflon tabaklarýn, bulaþýk teliyle veya sert cisimlerle temizlenme-mesi gerektiði gibi teknik bilgiler dahi edinmiþti zamanla... Uygulamalý bir sýnavda baþarýlý bir not alabileceðinden, adýnýn ‘Özdal’ olduðu kadar emindi.

Kendisini süzmekte olan Patrokoz, nihayet söze girdi.
"Seni neden çaðýrdýðýmý merak ediyorsun, deðil mi?"
"Evet efendim!"
"Bu geceki konuklarýmýzýn kimlerden oluþtuðunu biliyor musun?"
"Evet efendim. Körebe Medyasýnýn üst düzey çalýþanlarý..."
"Aynen öyle... Galiba sana bir iþ ayarlamak üzereyim."
Özdal’ýn gözleri aydýnlandý ve daha da açýldý. Kulaklarý duyacaklarýný daha iyi algýlamak için sanki dikleþti.
"Körebe Medyasý Genel Müdürüyle konuþtum az önce. Sana uygun bir iþ verecek!"
"Olamaz!..." kelimesi; istem dýþý aðzýndan dökülen bir sevinç çýðlýðýydý.
Patrokoz, bir eðitmen edasýyla, "Yazgýnýn, insaný nereye götüreceði, karþýsýna ne sürprizler çýkaracaðý yaþandýkça öðreniliyor..." dedi.
"Elinizi öpebilir miyim?"
Koltuðundan doðrulan Özdal’ýn ‘El öpme’ isteminin eyleme dönüþmesini, masanýn üzerinde bulunan ellerini çekerek engelledi Patrokoz.
"Seni ayaküstü tanýþtýracaðým... Sakýn bir hata yapma!... Ýlk görünüm ilk etkidir. Olumlu olmalý..."
"Evet, efendim!"
     Patrokoz önde, Özdal peþi sýra çýktýlar bölmeden. Bu kez ‘L’ biçimli bir rota çizmeden, salonun ortasýndan ilerliyordu.
Arada duraklayarak yanlarýndan geçmekte olduklarý masalarda bulunanlara gülücükler daðýtan, baþýyla yumuþak selam veren Patrokoz; mutfakta ve bölmesinde gördüðü kiþi deðildi sanki. Sertliðinden eser yoktu. Tam bir esnaf gülümsemesiyle bakýyordu, lokantasýnýn aðýrladýðý müþterilerine.
     Eliyle aðzýnýn kenarlarýný 'nolur nolmaz' gibisinden sildi. Kollarýný yürüyüþüne uyumlu oranda sallamaya baþladý. Omuz ve göðüslerini dikkat çekmeyecek kadar dikleþtirdi.
     Göz çeperlerini ayarladý. Diliyle; diþlerinin aralarýna ve damaðýna, birkaç kez kulaç attýrdý. Konuþma esnasýnda, aðzýnýn içinde kalmýþ çorba ve ekmek tanelerinden birkaçýnýn pýrtlayýp, ortamý zehir etmesi hoþ olmayacaktý.


                         ***
Devamý: 5.sayfada



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Istakoz Büyüsü / 14. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 10. Sayfa
Kimlik No 666 / Kontes Princ - 1
Kimlik No 666 / Kont Drakula - 1
Kimlik No 666 / Arka Kapak Yazýsý
Istakoz Büyüsü /6 Sh.
Istakoz Büyüsü / 13. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 16. Sayfa
Kimlik No 666 / Baþlangýç Bölümü
Istakoz Büyüsü / 15. Sayfa

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Saddam, kýzý Irak ve tecavüzcü Bush... [Eleþtiri]


Bahattin YILDIZ kimdir?

Soyutlamalarý seviyorum. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Asimov, King, Kafka, Dostoyevsky...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.