..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamdan korkmayýn çocuklar. Ýyi, doðru bir þey yaptýnýz mý yaþam öyle güzel ki. - Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Politik Roman > Bahattin YILDIZ




31 Ekim 2004
Istakoz Büyüsü/ 9. Sh.  
9.sayfa

Bahattin YILDIZ


Hele; ‘Manken, Ýslamcý ve Solcu Koalisyondan etkilenen Ankara yanlýþ karar aldý!’ ‘Türkiye’yi yanýltan Manken, Ýslamcý ve Solcu Koalisyona büyük tepki var!’, þeklinde geçen alt yazýlara çok gülmüþtü.


:BGHH:
                                                             7


                          Ertesi Gün


2003’ün Nisan ayýnýn bozuk havalarýndan bir gün...
Cenaze merasimi; bazý haber ve filmlerde izlenen bildik dekorla ayný...
Yaðmur eksikti sadece...
     Hafif esintili hava, iyice yoðunlaþmýþ iri parçalý karabulutlar, yaðmurun yaðmak üzere olduðunun açýk mesajýyken...
Bu mesaj, hala gerçekleþmemiþti...
     Esinti, dikey eðrisini hafiften yükseltirken, uzaktaki parçalý bulutlarýn birbiriyle birleþmesi çýplak gözle izlenebiliyordu.
     Ýkindiye yakýn an; akþam vaktinin hafif karanlýðýna, toprak; kýrmýzý aydýnlýða dönüþmüþtü.

Sevgilisini... Sözlüsünü toprak altýna býrakmýþtý.
Mezarýn topraðýna su döken, kendi olmuþtu...
Kara bulutlar, üzerine atýlý toprak örtüsü gibiydi.
Üzerindeki toprak daha nemlenmemiþti bile…
Terliyordu...
Kapalý bir hücrede tutsak kalmýþ birinin ruh halini yaþýyordu...

Okunan dualar sonrasý bir kez daha sarýldý, sýrasýyla; Cesi’ye, Ýmece’ye, Gazi’ye, Fatma’nýn hem arkadaþý hem komþusu hem de oturduðu evin sahibinin kýzý Sezer’e ve diðerlerine... Özelde; medya çalýþanlarýndan olan katýlýmcýlara...
     Az sayýlý katýlým olmasýna raðmen, çoðunun medya çalýþaný olmasýyla ses getirecek bir cenaze merasimi olma özelliðini barýndýrýyor-du…
Akrabasýz, Körebe Medyasýnda bulunan arkadaþlarýndan ve meslektaþlarýndan oluþan grup...
Diðer medya kuruluþlarýndan da üst düzey temsilciler katýlmýþtý; yanlarýnda kameraman ve sunucularý olmak üzere...
     Aðlamak görevi tümüne düþmüþtü...
     Bulunanlarýn en soðukkanlýsýnýn gözlerinde bile, damlamaya hazýr nem vardý...
Edirnekapý mezarlýðý için sýradan, Özdal içinse sýra dýþý bir merasimdi bu...
Sözlüsünü kaybetmiþti...
     Ama, gözlerinde nemin zerresi yoktu...
     Hafiften esen yelin bile nemlendiremediði gözler...
Hiçbir þey düþünemiyor...
Hiçbir þey hissedemiyordu...
Sadece kara bir günü yaþadýðýnýn farkýndaydý...
     Ýntihar etmiþti Fatma...
     Cesedi evinde bulunmuþtu...
     'Uyuþturucu ilaç alýp, jiletle bileklerini keserek intihar ettiði' sabah düzenlenen Adli Týp kurumunun raporunda yazýlýydý...
     Fatma’nýn öldüðünü biliyordu...
Toprak altýna gömüldüðünü…
Topraðýn üzerine su boca ettiðini...
Karanfiller býraktýðýný...

     Buna raðmen bir elin kendisine doðru uzanarak,
"Özdal! Ne haber?... Ben Fatma'yým!... Yanýlýyorsun, ölmedim!..." diyeceðini umuyordu.

     Daha dün görüþmüþlerdi. Evine býrakmýþtý…
Aradan çekilmek, bir daha görüþmemek üzere ayrýlmak bu kadar ucuz olmamalýydý.
Gazi yeniden seslendi.. "Gidelim mi?"
Gazi, onu yalnýz býrakmak istemiyordu…

Evine dönmek!...
Evde tek baþýna oturmak!...
Yalnýz kalmak...
Þu an kapalý bir yerde, birkaç dakikalýðýna bile kalabilecek kadar güçlü hissetmiyordu...
Hele kendi evinde...
Çay-kahve içme süresi kadar evinde misafir ettiði Fatma’yý anýmsayacaktý...
Boðulacaktý...
Dayanamayacaktý...

"Benim arabayý al!... Ben biraz yürümek istiyorum!..."
Kontak anahtarýný, kabulünü beklemeden uzattý Gazi’ye.
Gazi, gözlerini Cesi ile Ýmece’nin gözlerinde dolaþtýrdý.
Cenaze hatýrýna ‘merhaba’ demek zorunda kaldýðý her iki kadýnda ‘dediðini yap!’ anlamýnda baþlarýný salladýlar.
Patika yoldan, çýkýþa kadar sessizce ilerlediler.
Cesi ile Ýmece ayný arabaya, Gazi, Sezer ile iki arkadaþýný alarak
Özdal’ýn arabasýna bindiler...

Özdal ise, aðzýna aldýðý sigarayý yakýp, caddenin karþý kaldýrýmýna geçti.
Edirnekapý’dan çarçabuk ayrýlmak istemiyordu. Aðýr adýmlý yürüyüþle bu ayrýlýþý geciktirecekti.
Yürürken karmaþýk düþüncelerini toparlamaya çalýþacaktý.
Fatma’yý intihara sürükleyen nedenleri tartýþacaktý...
Ýntiharýnda bir payý var mýydý?...
Ondan intihar edeceðinin sinyallerini nasýlda alamamýþtý?...
Fatma’nýn intihar edeceðini neden öngörememiþti.
Güçlü olan sezgilerine ne olmuþtu?...

Daha dün gibi anýmsýyordu yaklaþýk bir ay öncesini...

1 Mart 2003 Tarihinde Ankara’da gerçekleþtirilen ‘Savaþa Hayýr!’ kitlesel gösteriye katýlmýþtý.
Ayný günlü Meclise sunulmuþ bulunan,
"Türk Silahlý Kuvvetleri'nin yabancý ülkelere gönderilmesi ve yabancý silahlý kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasý için Hükümet'e yetki verilmesine iliþkin Baþbakanlýk Tezkeresi"nin Genel Kurul'da yapýlan gizli görüþmeler sonucu az farkla da olsa kabul edilmediðini duyduðunda büyük bir sevinç gösterisinde bulunmuþtu.

Ýlk kez bu kadar neþeli görmüþtü onu...

'Tezkereye evet!' propagandasý yapan ve anonslarýnda sürekli, ‘Özgür ve Baðýmsýz Haber’, ‘Cesur özgür Doðru Haber’, ‘Çanak soru yok’, ‘Savaþýn Sesi’, ‘Haber Karargahý’ sloganlarýný yineleyen televizyon kanalýnýn 'Tezkere Reddine' karþý tepkisine… Hele;
‘Manken, Ýslamcý ve Solcu Koalisyondan etkilenen Ankara yanlýþ karar aldý!’
‘Türkiye’yi yanýltan Manken, Ýslamcý ve Solcu Koalisyona büyük tepki var!’,
þeklinde geçen alt yazýlara çok gülmüþtü.
Ülkenin yüzde doksan beþinin salt, ‘Manken, Ýslamcý, Solcu’ olmadýðýný, halkýn; ‘Tezkereye Evet!’ diyenlere karþý, meclis kanalýyla sunduðu büyük bir tepkinin kanýtý olduðunu yorumlamýþtý...

"Fatma yapmayacaktýn!" dedi seslice...
Birkaç adým ötesinde yürüyen iki kadýn, baþlarýný kendisine doðru çevirdiler.
‘Cýk’!... Cýk!..." edip yollarýna devam ettiler.

Son aylarda gerçekleþtirdikleri karþýlýklý tartýþmalarýnda Fatma çok saygýsýz ve hýrçýn davranmaya baþlamýþtý. Körebe medyasýnda çalýþmaktan utanç duyduðunu dahi ifade etmiþti birkaç kez kendisine. Suçlayan ifadelerde bulunmuþtu...
Onun bu düþüncelerinin mantýðýndan deðil, geçmiþinin oluþturduðu duygusallýktan kaynaklandýðýný, içinde sakladýðý anýlarýnýn bir kez daha bilinç üstüne çýktýðýný düþünmüþtü.
Yakýnlarýnýn öldürülmesi ve ölmeleri, yaþam biçimi, aç ve iþsiz geçirdiði iþkence dolu günler...
Yaþam gerçekliðiyle yüzleþmesiyle duygusal bakýþ yerine, deðiþimi ve yeniliði onunda yakalayacaðýna inanýyordu.
Zaman gerekliydi...
Kendi okul yýllarý hala hafýzasýndaydý. Sistemi ret etme, sermayeye karþý koyma, ‘Savaþa hayýr!’, ‘Barýþ hemen þimdi!’, ‘Emeðin sömürüsüne hayýr!’, diyen kendi ve birçok arkadaþý iþ hayatýna atýldýðýnda deðiþime uðramamýþ mýydý?...
Önceki düþünceleri ise içki masalarýnýn tatlý birer nostaljik mezesi olarak kalmamýþ mýydý?...

Fatma ise kurtulamamýþtý…
Belki de, yaþamsal gerçekler ile geçmiþinin etkisi altýndaki benliði ikileminin var ettiði aþýrý gerginlik intiharýna yol açmýþtý.
Kolay deðildi...
Geçmiþi acýlar ve gözyaþlarýyla doluydu...
Baþkalarýnýn ölümüne üzülen, ablasýnýn intiharýný dahi acizlik olarak niteleyen mücadeleci bir kadýnýn, bunlar dýþýnda kalan baþ edemediði daha büyük bir sorunu olmalýydý…

Baþka olasýlýklarý irdelemeliydi...
Karþýlýk bulan aþklarýyla, düþünce farklýlýklarý çeliþkisinden kaynaklanmýþ olabilir miydi?...
Aþký ve hayat görüþü çeliþkisinden bir çýkýþ yolu bulamamanýn yönlendirdiði bir sonuç muydu?...
Her olasýlýk; sadece olasýlýktý...
Gerçek olan ise, ölmüþ olduðuydu...
Hiçbir düþünce ve bulgu onu geri getiremeyecekti.
Gencecik güzel bir kýzýn nedensiz intiharý, tanýmayanlarý bile üzmüþtü.
Aðlatmýþtý…
Onu tanýmayanlar, yakalarýnda asýlý fotoðrafýna bakarak duygulan-mýþlardý.
Ya kendisi?...
Duygularý yok mu olmuþtu....
Yoksa dýþavurum yeteneklerini mi kaybetmiþti?...
Üzgündü...
Hem de çok...
Onun ölümü, kendi ölümü gibi gelmiþti ilk duyduðunda...
Odasýnda kendisini hazýrlaya hazýrlaya duyuran Cesi olmuþtu.
Duyduðunda donmuþtu...
Kaskatý kesilmiþti koltuðunda...
Ani þoku atlatmak için birkaç saate gereksinimi olmuþtu.

"Ah, Fatma!..."
Oysa, bugün için planlarý vardý... Onun hoþuna giden Humus Lokantasýnda ilk kez yer ayýrtmýþtý... Sürpriz yapacaktý... Sürprizini sunma fýrsatýný kendine tanýmadan gözlerini kapamýþtý…

Hala aðlayamamýþtý...
Kamera karþýsýnda bulunan bir sanatçý, bir politikacý kadar da olamamýþtý...
‘Önce gülüp, sonra aðlayan’ insan figürleri gözlerinin önünden geçti.
Hiç yoktan, ortamý olmamasýna raðmen, duygulandýðýný mimiksel hareketlerle ifade edip, aðlayan medyatik toplum bireyi bile olamamýþtý...

Elveriþli bir ortamda, Fatma’nýn en yakýný olan kendinden gözyaþý akmamýþtý.

Fatma’nýn, politik konularda kendi için söylediði bir söylem aklýna geldi…
"Yoksa gerçekten insani duygularýmý törpülenmiþti?..."
Fatma’nýn ölümüne üzülmesine ne demeliydi....
Üzgün olmak, duygusallýkla tamamen eþit deðil miydi?...
Ama, elinden oyuncaðý alýnan bir çocukta üzülebilirdi...
Geçici olurdu bu...
Bir süre sonra unuturdu...
Derin bir aþkla seven kiþi, sevgilisini yitirirse?...
Ölümüne kadar hafýzasýndan çýkmazdý...
Fatma’yý unutabilecek miydi?...
Ya bir baþkasý onun eksikliðini ve acýsýný dindirmeye talip olursa?...
Yerini alýr veya almasýný saðlarsa?...
Geri getirirse önceki dinginliðini...
Boþluðu kapatýrsa...
Ömür boyu, onun ölümünün verdiði acýyý sürdürmenin mantýk dýþý olduðunun bilincindeydi...
"Ölen; sað kalanlarý öldürmemeliydi... Ölenle; ölünmemeliydi!..."
En iyisi, bir kaç hafta izin almalýydý...
Bu sürede sakinleþemezse bir o kadar daha almalýydý...
Ýnsanýn yükseliþi çoðu zaman zordu... Düþüþü ise çok kolaydý...
Sevgilisini yitirmiþ olmaktan, 'Mecnun-i Leyla' saplantýlý, baþý dumanlý ve çaresiz bir aþýðý kim çalýþtýrmak isterdi ki?...

Acý haber sonrasý, içinde oluþan biyolojik ya da psikolojik her ne ise yumruk kadar kütle içinde duruyordu hala...
Kimyasý bozulmuþtu...
Ýçindeki kütle hala daðýlmamýþtý...
Daðýtamamýþtý...
Bir dizide geçen hasta ile doktor diyalogunu anýmsamýþtý.
Hasta, yumruk yaptýðý elinin içiyle göðsüne vurup, "Aha!... Buramda Dohtor bey! Bir kütle var... Gitmiyor... Bazen nefessiz býrakýyor beni..." diyordu.
Dizideki hasta gibi olmamalýydý. Kendisini korkutan dört þeyden biri, hasta olmaktý...

Annesinin ölümünü duyduðunda bile bu kadar üzülmemiþti…
Hatta annesi adýna, üvey babasýnýn cinsel baskýsýndan kurtulduðu için sevinmiþti…

Karagümrük’e varmýþtý...

Parçalý bulut kalmamýþtý gökyüzünde...
Birleþmiþlerdi…
Gözün görebildiði yere kadar, gökyüzü bulutlarla kaplýydý.
Kara ve yoðun...
Hala yaðmamýþtý yaðmur...
Saðanak yaðmur yaðacaktý, belliydi.
Yayalarýn birçoðu adýmlarýný hýzlandýrmýþlardý.
Durakta bekleyen taksilerin þoförleri, elleri direksiyonda müþteriye hazýrdýlar... Yaðmur yaðdýðýnda hareketlenecekti cepleri...
Kent insanlarýnýn bazýlarý; yaðmurdan direk gelir elde eden çiftçiler gibiydi…

‘Ah! Fatma!...’
Geçmiþindeki sýkýntýlarý sonlanmýþ, Körebe medyasýnda yükselmiþ, dolgun maaþla masa iþi yapmaya baþlamýþken…
Geleceði olan biriyle; kendisiyle sözlenmiþken...
Acý dönemlerde intihar etmeyen Fatma...
Ne vardý?... Ne vardý da?..."
"Ucuz þampuan var! Ucuz ucuz þampuan var!"
Ses, kaldýrýmda þampuan satan iþportacýya aitti.
Rengarenk þampuanlara baktý... Yutkundu...

Gök gürledi... Uzaktan geliyordu... Þimþek çaktý... Ürperdi...
Hala yorulmamýþtý... Ýstanbul’un tüm ilçelerini dolaþacak kadar yürüme isteði ve enerjisi hissediyordu. Bir yerlerde oturma, dinlenme gereksinimi duymuyordu.
Oturmanýn, soluk alýp vermesini iyice bozacaðýný düþünüyordu. Sýkýntýsýný daha da katmerleþtirecekti oturmak... Ýlk kez oturmayý yenilgiyle, bitmiþlikle özdeþ düþünüyordu.
Ýçindeki kütle daðýlmamýþtý... Hatta daha da yoðunlaþmýþtý...
Nefes alýþveriþi, sesli hale dönüþmüþtü... Hýrýltýlýydý...
Zorlukla aldýðý nefesini, verirken de enerji harcýyordu. Aldýðý nefes içinde mahpus kalýyordu sanki. Onu alýp çýkarmaya da uðraþ veriyordu.
Yüzünde hava koþullarýna uymayan bir sýcaklýk vardý. Görmese de yüzünün kýpkýrmýzý olduðunu tahmin edebiliyordu.
Gerginliði hat safhadaydý.
Havanýn kapalý olmasýnýn bunda etkisi olabilirdi.
Hava durumunun, ani hava deðiþiminin insan üzerindeki etkilerini okumuþtu.
Kastý olmadan hafifçe omzuna vurarak yanýndan geçen adam tepesini attýrdý.
Baþýný çevirerek, yanýnda bir kadýnla yürümeyi sürdüren adama baðýrdý.
"Dikkat etsene lan!..."
Kendisine baðýrýlan adam, durdu.
Özdal’a döndü. "Pardon!... Özür diliyorum. Ýstemeden oldu." dedi.
"Pardon çýktý çýkalý ayýlar çoðaldý," diyen Özdal’ýn duruþu kavgaya hazýr bir horozun davranýþlarý gibiydi.
Saçlarý dikleþmiþti.
Soluk alýp verme esnasýnda, burun kanatlarý açýlýp kapanýyordu.
Kadýn, yanýndaki adamý kolundan çekerek uzaklaþtýrýnca, Özdal’ýn hevesi kursaðýnda kalmýþtý.
Ýçindeki acýyý dýþa vurmak, atmak, çýkarmak ve rahatlamak için önüne gelen fýrsatý, o kadýn elinden almýþtý.
Kadýna içinden küfretti.

Gök yeniden gürledi...
Þimþek çaktý...
Bu kez daha þiddetliydi.
Çýkan ýþýk çizgisini daha uzun bir süre görebilmiþti...

Yavaþ adýmlarla yürüyen beyaz sakallý yaþlý bir adam, bastonuna aðýrlýðýný vererek durdu...
Baþýný kaldýrdý. Gözlerini gökyüzüne; bulutlara çevirdi.
Olmayan güneþ ýþýklarý gözlerini alýyormuþçasýna bir elini kaþýnýn üzerine siper ederek, "Yað be mübarek!... Yað! Yaðacaksýn belli... Yaðda!... Sokaklar ve insanlar tozdan, pislikten arýnsýn... Allah’ým rahmetini esirgeme bizden!"
Yaþlý adamýn duasýna içinden ‘amen’ dedi. Sonra ‘amin’ olarak düzeltti.
Yaðmurun yaðmasý, gergin havanýn gevþemesine neden olacaktý...
Islanmak istiyordu. Yararý olacaktý. Bedeninde oluþan aþýrý sýcaklýk, normale dönüþecekti...
Gökyüzü; doðuma gebe bir kadýn, gök gürültüleri ise; doðurmak üzere olan bir kadýnýn canhýraþ feryatlarý gibiydi…
Çekim ve yýldýrým kývamýndaydý.
Ama hala bulutlar, yaðmuru doðurmamýþtý...
Yaðmur; bulutlarýn, bulutlar; gökyüzünün tutsaklarýydýlar…
Azat etmiyordu bir türlü, gökyüzü; bulutu, bulut; yaðmuru...
Bir yaðmur bombasý atýlmasýný ne kadar da çok isterdi þimdi...
Gazeteden okumuþtu.
Bir ülkede atýlan yaðmur bombasý sel felaketine neden olmuþtu.
Bu arzusunu geri aldý.

Toparlanmalýydý. Toparlamalýydý kendini... Önemli bir süreçte, ihmale gelmeyecek yükümlülükleri vardý… Hatta birkaç haftalýk izin bile uzundu þu anlar...
Koalisyon güçlerinin çölü geçmek üzere olduklarý ve Irak’ý tamamýyla ele geçirecekleri günün arifesinde, görev dýþýnda kalmanýn sancýsýný ömür boyu çekebilirdi…

Savaþ nedeniyle özel olarak ihdas edilen savaþ editörlüðüne getirilmiþ, önceki aylýðýnýn beþ katýný ve baþarýlý haber analizlerinden hatýrý sayýlýr primler almaya baþlamýþtý.
Hem ABD güçleriyle ilerleyen Körebe Medyasýndan Ortadoðu uzmaný Mecur’la özel olarak da haberleþiyordu. Yayýnlamadýklarý bazý fotoðraf ve belgeleri biriktiriyorlardý.
Mecur, iliþtirilmiþ gazeteci statüsünün verdiði güvenle hareket ediyordu.
Yeri saðlamdý... Güvenliydi... Güvenliðinden Amerikalýlar sorumluydu.
Her telefonunda, 'Benim içinde Istakoz ye!' derdi. Burada bulmak mümkün deðil!' Istakozun verdiði enerjiyi hiçbir gýdadan alamadýðýný, yediklerinin kendisini aþýrý þiþmanlattýðýný da söylemiþti birkaç kez…
Geri döndüðünde ‘Irak Gülleri' isimli bir kitapta çýkaracaklardý.
Editörü kendisi olacaktý... Ýyi bir tanýtýmla satýþ rekorlarý kýracaklar-dý...
Mecur'un bir haber-yorumunu eleþtiren bir yazarýn yazýsýnda kullandýðý, "Popo Yalayýcýsý Gazeteci" sözü aklýna geldi. Bu sözü Mecur’a naklettiðinde çok bozulmuþtu o gazeteciye...

Her zaman yeni fýrsatlar çýkmazdý.
Önüne gelen bu fýrsatý yitirmek, yerinde sabitlenmekti.
Belki de geriye gidiþ olacaktý.
Kendisine þimdiye kadar kimse acýmamýþtý.
Acýlarla yaþayarak, acýnacak hale geri dönmemeliydi.
Olaðanüstü durumlarda bazý yetenekler daha ön plana çýkardý…
Savaþ döneminde, savaþ editörlüðünü bir baþkasýna kaptýrabilirdi.
Bu geriye gidiþ olacaktý…
Geri gidiþin çýkýþýnda badanaj yapabilirdi.
Düþüncelerinin ve olacak çalýþmalarýnýn önünde ki en büyük engeli, yani; ‘Fatma’yý gerilere atmalýydý.
Mutlaka aðýt yakmasý gerekiyorsa, boþ zamanlarýna ertelemeliydi…
Bunu baþarabilir miydi?...
Emin deðildi.
Emin olmalýydý. Emin olduðuna inandýrmalýydý öncelikle...
Ýnanmak yarý baþarmaktý.
Ýnanacak ve baþaracaktý.

Burnunun ucunun az yukarýsýnda bir yaþlýk hissetti.
Elini götürdü. Bir yaðmur damlasýydý.
Devamý gelmekte gecikmedi.
Yaya kaldýrýmýnda yürüyenlerde bir hareketlilik baþlamýþtý.
Yaðmur damlalarý seri atýþlara geçti.
Damlalar, dolu etkisi yaratýyordu, isabet ettiði kafalarda.
Özdal, yürüyüþ biçimini deðiþtirmedi. Ritmini koruyordu.
Her bir damla; sanki uyuþan kafasýný, beynini karýncalandýrýyor, uykudan uyanmakta olan bir insanýn ruh haline bürünüyordu...
Kalp atýþlarýnýn arttýðýný hissedebiliyordu.
Hýrýltýsý tamamýyla kesilmese de daha sýk soluk alýp veriyordu þimdi.

Yaðmur; Fatma’sýyla birlikte geçirdiði yaðmurlu bir günü anýmsatmýþtý...
Daha dün gibiydi. Geçen yýlýn Nisan aylarýydý.
Eklembacaklýlardan’s Istakoz lokantasýna doðru birlikte yola çýkmýþlardý. Yürümek istiyorlardý... Bu yüzden otomobilini almamýþtý.
Aniden yaðmur bastýrmýþtý.
Yaðmur, Istakoz lokantasý yerine baþka bir lokantaya gitmeye her zaman istekli Fatma’ya, bahane yaratmýþtý. "Daha yakýnda tanýdýk bir lokanta var," demiþti. Adýný sormuþçasýna devam etmiþti. "Salaþ bir yer... Humus Lokantasýnýn yemekleri ve servisi çok iyidir. " demiþti.
Istakoz lokantasýnda masa ayýrttýðýný, Patrokoz’a karþý mahcup düþmek istemediðini belirttikten sonra, getirdiði ‘Yaðmurda ýslanmak istemez misin?’ teklifine; kendisini kýrmamak için ‘evet’ demiþti, Fatma.
Istakoz Lokantasýna yaðmur altýnda sýrýlsýklam varmýþlardý.
Fatma, yaðmur ýslaðý nedeniyle daha siyahlaþan saçlarýný düzeltirken, " Seni sevmemek için birçok nedenim var," demiþti yapmacýk somurtkan bir yüzle... "Ama tüm bunlara raðmen seni çok seviyorum." diye eklemiþti olanca doðal gülümsemesiyle...
Artýk gülümseyen, çýkarsýz sevgi sözcükleri sunan Fatma yoktu.
Þiþik gözlerinin kaslarý gevþemiþti.
Bir damla... Ýki damla... Üç damla daha...
Gözlerinden bardaktan boþanýrcasýna yaþlar süzülmeye baþlamýþtý.
Hücum eden yaðmur damlacýklarý, gözlerinden akan yaþlarý fark ettirmeyecekti...
Görenler, yaðmurun damlalarý sanacaktý gözyaþlarýný...
Ýlk kez gökyüzünü, bulutlarý, yaðmuru ve gök gürültüsünü bu kadar yakýn görüyor ve özümsüyordu...
Gökle birlikte aðlýyordu...
Yaðmur, birçok insaný, taþýtlarý, yollarý, kaldýrýmlarý, binalarý ýslatýrken, gözleri ise sadece yüzünün belirli bir kýsmýný ve beyaz gömleðinin ön yakasýný ýslatýyordu.
Beyninde ve bedeninde titrek bir tatlýlýk oluþmuþtu.
Aðlamaya doyamýyordu.
Daha fazlasý gerekiyordu.
Hýçkýrýklara boðuldu.
Hýçkýrýklarý gözyaþlarýnýn daha yoðun akýþýný saðladý.

Kendini daha iyi hissetmeye baþlamýþtý. Doðayla, benliðiyle ve çevreyle bütünleþmiþ gibiydi.
Yüzlerce kez yaðmurla karþýlaþmasýna raðmen ilk kez böyle algýlýyordu...
Ýçi; mayhoþ ürpermelerle fokurduyordu.
Kalbi ürkek bir kuþun kalbi gibiydi ve yerinden çýkýp kaçmak ister gibi çýrpýnýyordu.
Oksijeni doyurucu alýyor, ayný doyumu yeniden elde etmek için rahatlýkla verebiliyordu... Ýyi nefes almak; iyi nefes vermekle paralel gidiyordu.
Zor doðumu gerçekleþtirmiþ bir kadýn kadar mutlu, þampuanla yýkanmakta olan bir kadýnla birleþmiþ kadar doygun, içtiði þifalý bitkilerin etkisiyle küçük suyunu rahatlýkla yapabilmiþ bir prostat hastasý kadar neþeli, elektrik yüklü bulutlarýn, yaðmura dönüþümü anýndaki kadar zevkli devinimlerdeydi.
Gözyaþlarýný silmeye kýyamýyordu.
Gözyaþlarý, parayla alýnamayan þeylerdendi..
Yýllanmýþ bir þarap kadar tatlý bir sarhoþluk vermiþti...

Yanýndan geçmekte olduðu bir levha dikkatini çekti.
"Postmodern Mercimek Çorba Mekani" yazýlýydý.
Ardýndan bir þeyler yemeden çorba içmeyeli yýllar olmuþtu...
Ýçeri girdi...
"Hoþ geldiniz!" diyen, önlüklü þiþman adama bakmadý bile.
Camekana sýfýr masaya; yüzü dýþarýya dönük olarak oturdu.
Kimsenin kendisini izlemesine fýrsat vermemeliydi.
Duygusal koþullanmýþlýðýný kimseler yok etmemeliydi...
"Beyim! Çorba getireyim mi?"
Baþýný sallayarak olumladý...

Önüne konan çorbanýn buharý, sýcaklýðý ve kokusu burnunun içlerine kadar yol almaya baþlamýþtý.
Ufak bir tabak içerisinde masaya konulmuþ soðana dokunmadý...
Aðlamasý saf ve temiz olmalýydý.
Soðanýn, gözyaþlarýna olabilecek katkýsýna izin vermemeliydi.
Az ileriye öteledi soðan tabaðýný...
Bir kaþýk çorba...
Sonra bir kaþýk daha...
Üçüncü kaþýk gözyaþlarý eklentiliydi.
Gözlerinden direk çorba kasesinin içine akmýþ üç-dört damla gözyaþý çýplak gözle ayýrt edilebiliyordu.
Gözyaþlarýný barýndýran çorbayý artýk býrakmalý mýydý?...
Hayýr!... Gözyaþlarý deðerliydi...
Akýtýncaya kadar geçirdiði sancýlar, doðal olaylar, yürüyüþler gibi daha bir çok süreç ve emeklerle elde edilmiþti.
Boþa gitmemeliydi...
Ýçmeye devam etmeliydi. Kaþýðýn dibiyle temasýndan metal sesleri çýkýncaya kadar...
Gerçekte soðuk olan, kendisine ýlýk gelen iki bardak suyu soluksuz boca etti…

Yarýladýðý çorbaya iþtahla bakmayý sürdürerek kaþýklýyordu.
Cep telefonu çaldý.
Telefonun ekranýnda "Patrokoz" yazýyordu...
'Baþýn saðolsun,' dileklerini sunuyordu. 'Üzgün olduðunu, Fatma gibi mantýklý bir kýzdan böyle bir eylemi beklemediðini,' ifade ediyordu.
Özdal, telefonla görüþmesine devam ederken kalabalýk bir grubun sloganlar atarak ilerlemekte olduklarýný camdan gördü…
Patrokoz’un ‘dertleþiriz, ýstakoz yeriz, raký içeriz, birazda kokain çekeriz’ teklifini ret edemedi. Gereksinimi vardý. Eve bu kafayla gitmek istemiyordu.
Istakozu anýmsayýnca, çorbanýn geri kalanýný bitirmek, külfet gelmiþ-ti.
Olduðu gibi býraktý.
Hesap istedi.
Önlüklü þiþman adam yanýna gelerek, "Beyefendi çorbayý yarým býrakmýþsýnýz. Çorbamýzý beðenmeyenden para almýyoruz." dedi.
Özdal, mahcup bir tavýrla, "Hayýr! Hayýr! Çorbanýz çok güzel. Bir yere yemeðe davetli olduðumu unutmuþtum…" dedi.
Þiþman adam gülümsedi. "Gittiðiniz yerde bu çorba kadar deðerli bir yemek bulamayabilirsiniz..."
Özdal, 'Ne demek istiyorsun?' der gibi baktý.
Þiþman adam ayný sakinlikle devam etti. "Göz yaþlarýnýzýn karýþtýðý bu çorbayý heba etmeyin! Gideceðiniz yer her neresi ise korkarým ki..."
Özdal, ayaða kalktý.
"Kýsaca, hesap almak istemiyor musunuz?... Tamam! Siz bilirsiniz," diyerek ayaða kalktý.

Eþiðe adýmýný attýðýnda biraz beklemeye karar verdi.
Protesto yürüyüþüne katýlanlar arasýnda bulunmamalýydý.
Gözlemlemeye baþladý. Gazeteci kimliði nüksetmiþti ister istemez.
Amerika’nýn Irak’a müdahalesini ve Ýsrail’in Filistinlilere son saldýrýsýna yönelik bir protesto yürüyüþü olduðu anlaþýlýyordu.
Yürüyüþte bulunanlardan; görebildiði gözlerde kini, nefreti ve öfkeyi okuyabiliyordu.
Gýrtlaklarýný yýrtarcasýna haykýrýyorlardý…
Ellerinde tuttuklarý az önce dinen yaðmurdan ýslak afiþleri okumaya baþladý.
"Körebe Medyasý, Körebe Medyasý
Pentagon poposu yalayýcýlarý"
"Irak biziz
Biz Irak"

"Ne A Planý Ne B planý
En iyi Plan;
Defol git C Planý"

"Satýlmýþ Medya
Körebe Medya"

"Ordu Millet el ele"

"Körebe Medyasý, Körebe Medyasý
Duy sesimizi
Türk askeriyiz
ABD askeri olmayacaðýz."

Özdal özellikle Körebe Medyasý ile ilgili yazýlara acý acý güldü. Ýnsanýmýz hala eski kafa... Düþünce yetileri dar... Dünyayý, yenilikleri, küreselleþmeyi kavrayamýyorlar... Ülkenin ve kendilerinin yararlarýný dahi bilmekten uzaktalar... Gerçekleri ve mantýklý yorumlarý sunan Körebe’yi anlamamalarýndan dolayý onlara acýdý. Onlar cahillerdi. Ýleride doðrunun kendi gerçekleri olmadýklarýný anlayacaklardý. Onlardan nefret etmemeliydi. Ama yinede nefretle bakmaktan kendisini alýkoyamadý.
Hele "Ordu Millet el ele..." "Türk askeriyiz ABD askeri olmayacaðýz..." sloganlarýyla körebe medyasýna hakaret eden yazýlarýn birlikteliðindeki çeliþkiyi düþündü. Ne demekti?...
Sanki; Körebe Medyasý orduya karþýymýþ gibi...
Ordu; Körebe Medyasýnýn da ordusuydu.
50 yýllýk geçmiþi olan Körebe Medyasý, orduyla ne zaman çeliþkiye düþmüþtü?...
1960 askeri darbesinde olduðu gibi desteklememiþ miydi?...
Adnan Menderes ve arkadaþlarýnýn idamýnda orduya destek vererek, kamuoyundaki bazý kesimleri teskin etmemiþ miydi?...
1971 askeri muhtýrasýnda...
1980 askeri darbesine hazýrlýkta ve sonrasýnda...
28 Þubat 1999 sürecinde Batý Çalýþma Grubuna olanca güçleriyle destek vermemiþler miydi?...
Evet!... A.B.D.nin, Irak’a müdahalesinde orduyla ters düþtükleri noktalarý vardý Körebe medyasýnýn...
Ülkede ilk etapta 60.000 ABD askerinin konuþlandýrýlmasýna yönelik 'Hayýr!'lanmýþ tezkere’ye ordunun pek sýcak baktýðýný sanmýyordu.
Ama, Türk Askerinin Kuzey Irak’ta bulunmasý gerektiði yönünde görüþleri olduðu dedikodularý da vardý.
Konunun aðýrlýðý nedeniyle ve yasa gereði iþi siyasilere, hükümete ve meclise havale etmiþlerdi.
Ki, ABD, Ortadoðu’ya örnek olarak göstereceði Türkiye’de artýk sivil hükümetle muhatap olmaya baþlamýþtý.
Ýþlerini hükümetle çözeceklerdi.
Þimdilik demokrasi lazýmdý(!)…

Yaðmur þiddetli yaðmýþ, ama kýsa sürmüþtü.
Kalabalýk grubun Saraçhane Parkýna doðru ilerlemesi sürdü.
Kalabalýðýn sonlanmasýyla, boþ geçen bir taksiyi durdurdu.
‘Beyoðlu’na çek!’ dedi.

                         
***

Devamý: 9.sayfada



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Istakoz Büyüsü / 14. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 10. Sayfa
Kimlik No 666 / Kontes Princ - 1
Kimlik No 666 / Kont Drakula - 1
Kimlik No 666 / Arka Kapak Yazýsý
Istakoz Büyüsü /6 Sh.
Istakoz Büyüsü / 13. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 16. Sayfa
Kimlik No 666 / Baþlangýç Bölümü
Istakoz Büyüsü / 15. Sayfa

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Saddam, kýzý Irak ve tecavüzcü Bush... [Eleþtiri]


Bahattin YILDIZ kimdir?

Soyutlamalarý seviyorum. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Asimov, King, Kafka, Dostoyevsky...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.