Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Şişman adam yol üstünde hala küçük sert gözlerle onun arkasından bakıyordu, ve meyhanede başka bir masaya oturdu ve yalnızca ara sıra koltuk altından onun yüzüne bakıyordu. Şimdi alevler etrafı sarıyor, şimdi kızıl sıcak etekleriyle yayılıyor ve çatıdaki kiremitlere kadar yükseliyor. Ve köyün göğünde daha şimdiden sıcak hava titreşiyordu. Yangın diye bağırıyor biri, sonra iki kişi, daha sonra herkes bağırarak aynı sözü söylüyor, ve köy tepede sarsılıyor. Erkekler kovalarla koşuşturuyorlar. İtfaiyeden itfaiyeciler geliyor ellerinde kırmızı çizgili pompalarıyla; pompa, gıcırdayan ve sallanan kolunu ağaçlara uzatıyor. Kızarmış büyük ambar, cızırdıyor ve ışık saçıyordu. Sonra kütürdedi, ve kalaslar kırıldı ve göçtü. Ve kazan iyice ısındı, ve yüzler kızardı ve karardı ve korkudan için için yandı. Avluda duruyorum, bacaklarım boynumdan çıkıyor. Düğümlenmiş boğazımdan başka hiçbir şeyim yok. Gırtlağım çitlerin üzerinden atlıyor. Yangın bana kıskaçlarıyla eziyet ediyor. Yangın yakına geliyor, ve bacaklarım kararmış kömürleşmiş odun oluyor. Yangını ben çıkardım. Bunu sadece köpekler biliyor. Her gece uykuma giriyorlar. Hiçbir şey anlatmayacaklarını söylüyorlar, ama ben ölene dek havlayacaklar. Bizim avluya erkekler doluşuyor. Sütleri bahçeye boşaltıyorlar ve kovaları alıyorlar, ve babamı, paltosunun kolundan çekip götürüyorlar, ve diyorlar ki, gel, sen de itfaiyeye dahilsin, senin de güzel bir şapkan ve koyu kırmızı bir üniforman var. Babam onların bağırışlarını ağzına alıyor ve arkalarından fırlıyor. Babam, onların korkusunu gözlerine alıyor. Ve koyu kırmızı üniforması önü sıra kaldırım taşlarının üstüne fırlıyor. Ve güzel şapkası, her adımda sık saçlarından bir tutam yiyor. Alnımda sıcak terler vardı, göz kapaklarımın arkasındaki kırmızı dalgalar, göz sinirlerimi yakıyor. Çayırların üstünden koşuyorum. Orada şaşırmış bir sürü insan var. Ve ben. Delici bakışlarını ense kökümde hissediyorum. Ve yanımda hala kibrit kutulu adam duruyor. Onun dirseği, hemen kolumun yanında dirseği var. Çok sert ve sivri. Ayakkabılarından bahçe toprağı dökülüyor. Bana kimse bakmıyor. Herkes sadece sırtlardan ve topuklardan ve önlük bağlarından ve başörtüsü uçlarından oluşuyor. Herkes susuyor. Ve bugün hala susuyor, fakat beni dışlıyorlar. Ve o Pazar günkü kağıt oyununu kazanıyor. Ve o harika dans ediyor, kibrit kutulu adam. Türkçesi: Mualla Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mualla Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |