• ÝzEdebiyat > Öykü > Pastorel |
1
|
|
|
|
Martý kurtulmuþtu ve benim de nadir bulunan beyaz bir martým olmuþtu; adýný "YARALI MARTI" koymuþtum.
ERDEN ERKÝN... |
|
2
|
|
|
|
Bütün bunlarý suyun üzerinde suyu çok da incitmeden, suya bir iðne gibi batmadan düþünen güve ayný zamanda korkudan olsa gerek titriyordu. Bu acýmasýz ve katil dolu dereye yaptýðý tek etki ince, küçük ve dairesel titreþimleriydi. |
|
3
|
|
|
|
Denizle elele verdi, kayýklardan pek çoðunun iplerini kopardý, onlarý, isteseler de istemeseler de, engin sularda özgürce sürüklenecekleri bitmeyecek bir geziye çýkardý. |
|
4
|
|
|
|
‘Her yere, bir yere ya da hiçbir yere gitmek isterim.’ dedi Sigara Külü gülümseyerek. ‘Sana hangisi uygunsa..’ |
|
5
|
|
|
|
Komþu bahçede dut toplayan kýzlarý görünce çok þaþýrdým. Hani bahar, geç gelirdi Ýstanbula! Ama Doða, bilir iþini..ne bir dakika erken gelir, ne bir dakika geç kalýr !!! |
|
6
|
|
|
|
Üzerine bir yýldýrým düþmesi tehlikesi vardý elbette. Ne kadar yükseklere çýkarýrsa kafasýný bu olasýlýk da o ölçüde artýyordu. Sonuçta yýldýrýmýn da bir yerlere düþmesi gerek, öyle deðil mi? Buna karþý kimsenin elinden bir þey gelmez, aðacýn bile. |
|
7
|
|
|
|
- Nereye lan dingiller.
- Eve gidiyoruz oðlum. Sabaha kadar kahvede mi pinekleyeceðiz.
- Yeme beni þimdi, bi kalem geç bunlarý...
- Sana yalýn borcum mu var?
- Tamam, uzun etmeyin, gidin. Kendinize mukayyet olun ama…
- Bak aha buraya yazýyom. Bir çapanoðlu çýkcak bu iþten. O zaman gelip bana aðlamayýn tamam mý?
- Amma uzun ettin be Kemal abi.
|
|
8
|
|
|
|
Beklentileri azaltýlmýþ bir hayat içerisinde tatmin olmak daha kolay olmaz mý? |
|
9
|
|
10
|
|
|
|
Doða aslýnda tanýdýk deðil mi ?Kendi hayatýmýz bize doða kadar uzak belki |
|
11
|
|
|
|
Bir göl ! Bir göl ki, masmavi... Sanki insan eliyle yapýlmýþ misali; yemyeþil çam ormanýnýn tam da ortasýna býrakýlmýþ bir avuç mavi su gibi... Ellerimin arasýna alýyorum gölü; sýðmýyor, taþýyor avuçlarýmdan... Devlerin gözyaþlarý mavi mi olur ? Bilmiyorum ama; ayaðýyla açtýðý çukura, avuçlarýnda biriktirdiði gözyaþlarýný usulca býrakan koca bir dev geliyor gözlerimin önüne. Sonra... Sonra o koca dev, þaþkýn bakýþlarýma aldýrýþ etmeden; aniden çýkýp geldiði, o koca zamanlarýn içinde kaybolup gidiyor yine.
|
|
12
|
|
|
|
Endüstri toplumlarý yaðmuru sevmez.Bu hastalýk bizim topluma da sirayet etti.Ancak bizler hayatýmýzýn en önemli varlýk kaynaklarýndan bu varlýða hem þükran duyduðumuz ve hem de ihtiyacýmýz olduðundan,ona asla sýrt çeviremeyiz.Ancak genç nesil üzerinde bir istatistik yaparsanýz hayal kýrýklýðýna uðrarsýnýz. |
|
13
|
|
|
|
Neyi þans sayarsýnýz bilmem; yaðmuru mu yoksa parlak bir güneþi mi ? Bana sorarsanýz ; ikisinede þans derim.Diyelimki tercihiniz parlak bir güneþ.Ve güneþ, koca çam ormanlarýnýn tepesinden sarý ýþýklarýyla göz kýrpýyor size. Güneþin cazibesine kanýp sizde ona bakýyorsunuz. Utancýnýzdan pembe pembe oluyorda yanaklarýnýz, gözlerinizi göle çeviriyorsunuz .Bu kamaþmanýn etkisiyle mi bilmem, az önceki yeþil göl birden maviye dönüþüyor. Yeþille mavi arasýnda bocalýyorsunuz bir an. Göl yeþil miydi yoksa mavi mi ? karasýzlýðýnda bir süre oyalanýp , neden sonra anlýyorsunuzki; bu mavi renk, güneþin göle bir hediyesi. Mavi göl, mavi gök, sarý ve parlak bir güneþ, ve gölü çevreleyen yemyeþil bir orman! Burasý cennet olmalý ! Yo, hayýr ; olmalý deðil, cennetin ta kendisi! Siz ve cennet , gerçek ve düþ...
|
|
14
|
|
|
|
Kirpiklerinden týrmanan bir su damlasý süzülüyor aþaðýya, içinde salýnan bir dünya, dünyadan evrene savrulan kuþ sürüleri yayýlýyor içime.
Yine bir þey söyleyemiyor, Yine susuyorum… |
|
15
|
|
|
|
Þimdi bu sonsuz bahçenin içine birlikte girelim ,görelim neler yaþanýlabilir.
|
|
16
|
|
|
|
Benjamin’nin yüzündeki o umutlu gülümseme henüz sönmemiþti ki rüzgar yeniden kavradý; silkeledi. Bastýðý yerin ayaklarý altýndan savrulmasýyla iyice yapýþtý bulunduðu dar, sýska dalýn ucuna. Kök sapýndan eðildi, saða sola sarktý uçuþan baþýný telaþl |
|
17
|
|
|
|
Hayatýn içinde buldu kendini. Fokurdayan þelalenin içinde. |
|
18
|
|
|
|
Çiçekler karþýladý bizi tepede. Yol kanarlarýna, aðaçlarý çevreleyen tarhlara dikili; rengarenk, hoþ kokulu çiçekler... Ve aðaçlar karþýladý; o, çok yukarlardaki dallarýyla güneþe kafa tutan aðaçlar... Yaþamak için, o muhtaç olduklarý güneþe, gölgelerine sýðýnanlar adýna kafa tutan aðaçlarýn altýndaki küçük iskemlilere oturduk, bir nefes soluklanmak için. Rüzgarýn eteðinde kokularýyla uçuþan çiçek yapraklarýnýn, insan seslerine ara ara eþlik eden kuþ cývýltýlarýnýn eþliðinde... iskemlinin altýna yan gelip yatmýþ býyýklarýný yalayan kedinin, kediye rahat vermek istemeyen yaramaz çocuklarýn, aþaðýdan yukarýya ve yukarýdan aþaðýya doðru akýp giden insanlarýn seyrinde... Yarý güneþ, yarý gölgede; kýsa bir müddet dinlendik böyle. Sonra yerimizden kalkýp, adým adým tepeyi dolaþtýk. Ailelere rastladýk, akrabalara, arkadaþ gruplarýna, yaþlýlara, gençlere, yalnýz bir
baþýna gelenlere...
|
|
19
|
|
|
|
Test 23456788 Test 23456788 Test 23456788 Test 23456788 |
|
20
|
|
|
|
Herta Müller'den bir köy hikayesi. |
|