Herşeye imgelem karar verir. -Pascal |
|
||||||||||
|
-Alooo ne VAR!??? Dememden sonra, ilk önce ahizenin diğer ucunda kısa bir sessizlik yaşandıktan sonra -Kusura kalma kardaş galiba rahatsız ettim... diye devam etti -Yoo estağfrullah!! Pazar günü sabah 7.30’da ne rahatsızlığı olacak?!!! sen rahat ol! -Aaa sizin orada saat yedibuçukmu? -Yok benim saatim yirmidört saat boyunca sabah 7.30 göstermekten zevk alan mazoist bir saat? Sen kimsin yahu? -????............ -Ayrıca sizin ya da bizim kimler olduğunu bilmiyorum, fakat bildiğim bir şey var, eğer sen 3 saniye içinde kim olduğunu ve ne istediğini söylemesen!! Graham’den sonra seninde üvey babalığına soyunacam. -Abi Graham kim? -Ananın.... bir yakını -Sen galiba beni tanımadın -?????.......................... -Ben Çaputcular'ın küçük oğlu İsmail -??????X§§§xxx??&&....... -Aa bak bu olmadı ama insan kırk yıllık köylüsünü tanımaz mı? -Yahu çaputcu kardeşim ben köye en son 25 yıl önce gittim ve o zamalar 6 yaşındaydım, yani demem ben seni şimdi nasıl tanıyayım? -Doğru ya haklısın neyse her işte bir hayır var derler -Evet bir zamanlar lüzumsuz angutun biri böyle bir laf etmiş -Buyiiiiir??? -Evet haklısın demek istedim -Demirhan Kardaş senin telefonu Merhaba gazatasından Mustafa Demirbaş’tan aldım. -Güzeel!! Hiç yoktan bu saçma, sapan telefon konuşmasının acısını çıkartabileceğimiz bir hedefimiz var artık. Buyiiirr -Şey diyorum.. Mustafa’ya en kısa zamanda bir teşşekür edecem onu söylüyorum -He iyi olur valla allah razı olsun, Mustafa kardaş senin telefon numaranı bulmak için çok uğraştı çok eyi bir arkadaş. -Bilmezmiyim çoook iyiiii bir arkadaş..... dı diyecem yakında hoca sorduğu zaman -Hangi hoca?? -Hangi hoca olduğu farketmez benim için......... sen Mustafanın cenaze işlerini! Bırakta, hele neden aradığını? bir söyle canım İsmail kardeşim. -Haaa doğru ya.. şey için aradım.... bugün öğleden sonra benim büyük abim Halit’in Stuttgart’ta düğünü var seni davet etmek için aramıştım............... İki buçuk saat kadar süren konuşmadan sonra uzaktan akrabam olduğunu öğrendiğim Çaputçular'ın İsmail’inin bu nazik!!! Davetine hayır diye ayak diretmeme ve hatta 1200 dereden su getirmeme rağmen, İsmail’in sesinin ağlamaklı bir hal aldığı üçüncü saaten sonra mecburen daveti kabul etmek zorunda kaldım. Bu telefon terörünün bitmesinden sonra pencere panjurlarını açınca havanın güzel olduğunu tesbit etmemle, aslında bu düğüne gitme işi hiçte fena olmadığını düşünmeye başladım, çünkü kışın böyle kar ve yağmurun yağmadığı Pazar günleri, Ocak ailesi olarak eşimin hem temiz hava alırız, hemde ızgara yaparız diye planladığı bir gün olmasından dolayı dondurucu ızgara muhabbetinden kurtulmuştum.... İsmail’le düğün salonunun kapısında buluşmak üzere yola çıktık ve sağ salim düğün salonunun otoparkına vardığımızda park yeri yüzünden birbirlerini boğazlamaya çalışan, memleketimizin mercedesli iki ayaklı odunlarına aldırmadan arabamızı park ederek, salona doğru yöneldik ve sabahki o muhteşem sesin sahibi hayatta hiç görmediğim birisi olan Çaputcular'ın İsmail’in bizi bulma umuduyla kapıda beklerken, iki kişinin beni gelinin dayısı Murtaza’ya benzetmeleri, yedi yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim çocuk kılığına girmiş bir canavarın kola doldurduğu su tabancasıyla bizi kolayla sıvamasından sonra, alkol duvarının üstünden atlamış bir şekilde yanımıza gelen ve geçenlerde televizyonda belgeselde seyrettiğim yabani domuzların çifleşmesi sırasında çıkardığı sese benzer bir ses efektiyle “merjaba ben japuttjlajrınjj küüjüüjk oğlujjjuju ijsjjmail” diye homurdamasından onun Çaputcu İsmail olduğunu anlamamız biraz uzun sürdü. Artık Sarhoş Çiftleşen Çaputcu diye kendisinden bahsettiğim İsmail’in bize yer göstermek adına salonu bir kaç defa turlamamızdan sonra girişin hemen yanındaki masaya bizi yerleştirdi. Masaya oturmamızdan sonra S..Ç..Ç İsmail dört defa başarısızlıkla sonuçlanan çok sesli kusma girişimi nihayet! Beşincide başarıya ulaştı. İsmail’in öğlen yemeğinde ne yediğini görmemizden sonra, bizi alkol duvarını aşmaya teşebbüs etmemiş olan sülalenin diğer fertleri başka bir masaya aldılar. Masada oturan diğer insanlarla tanışıklığımız olmadığı için, karşılıklı bakış ve gülümsemelerin artık anlamsız bir hale geldiği için, ben ufak ufak bir tanıdığa rastlarmıyım diye ortalığı gözetlemeye başladım. Fakat tanıdıkları değilde, başka ilginç vakalara rastladım mesela; hemen hemen her masada ailenin büyük annesi olduğu her haliyle belli olan, teyzelerin önlerindeki kilo hesabı çerezlerdi bu teyzeler genelde başörtülü olup bir yandan çerez yiyip bir yandan kendilerine gelin ya da damat (kurban) beğenen 007 hatçebond halleri vardı. Dikkatimi cezbeden ikinci husussa genç kızlarımızın hepsini sanki Stuttgart belediyesi giydirmiş gibi siyah renkte mini etek ve siyah tişörtlerle, tek tip kıyafetlerle dolaşmasıydı.... Ben ortalığı böyle kesmeye devam ederken ortalık birden karıştı ilk önce pistte sambacı hatunlar belirdi, sonra arka masada kadının biri kocasını tokatlamaya başladı ve damadın ben erkekleri seviyorum ben bir homoyum diye bağırmasının ardından, gelinin striptiz yapmasıyla beraber, gelinin babası olduğunu tahmin etiğim sakıllı amca, damada doğru koşarak bende, diliyle erotik bir şekilde üst dudakları yaladıktan sonra “ay valla bende” demesiyle ortalık iyice zıvanadan çıktı...... ve birden telefon çaldı ben pantolonumun cebindeki cep telefonunu açmak için hamle yaptığımda, fark ettim ki pantolonum yoktu! Düpedüz donlaydım ben panik halinde lan aman nasıl olur? Ben buraya donlamı geldim? Diye düşünürken eşim beni dürterek “Canım seni Türkiye’den İsmail diye biri arıyor” demesiyle uyandım..... Alooo ne VAR!???........ .......????
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Demirhan Ocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |