..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > 21. YÜZYIL > reyhan özaykan




28 Mayıs 2005
Gerçek Güç Ne?  
iki var oluş mücadelesi arasında var olmaya çalışan küçücük bir fidan...

reyhan özaykan


kolay olan ölümdür zor olansa sevmek, işte dünyanın en büyük gerçek gücü!


:BICD:

O gün dünyanın birçok yerinde birçok insan ekranları başında yaşanılanları büyük bir dehşetle izledi. Kimisi bunun insanlığa sığmadığını düşündü kimisi ise yaşanılanları haklı gösterecek kılıflar aradı. Maalesef yaşanılanlar o günle sınırlı kalmadı. Ortada kolay kolay yok edilemeyeceği düşünülen bir güç var ama gerçek güç gerçekten o mu? Yoksa..?
*
Karanlığın o kimsesizliği içinde yanındakine yalnız olmadığını hissettirmek için onu kolları arasında var gücüyle sarıyor onu korumaya çalışıyordu. Bir duvarın dibinde tek vücut olmuş savunmasız bir şekilde zamanın geçmesini bekliyorlardı ara sıra karanlığı delen ışıklara korku dolu gözlerle bakmaktan başka yapacakları hiç birşey yoktu, sadece bekliyorlardı... Korkuları bu karanlığın derinliklerinde ebediyen yok olmaktı. Belki yarın onlar için uzak bir ihtimaldi artık. karanlıkta çınlayan, kulakları sağır eden sesler adeta onlara orada yalnız olmadıklarını söylemeye çalışıyordu. Kolları arasındaki, hayatın gerçek yüzünü göremeyecek anlayamayacak kadar küçüktü. Çevresinde olup bitenlere anlam veremeyecek kadar küçük. İki var oluş mücadelesi arasında var olmaya çalışan küçücük bir fidan. Babasının kolları arasında yaşama içgüdüsü ile saklanmaya çalışıyor, babası ise korku dolu gözlerle çevresine adeta yalvarıyordu. Yaşadıkları karanlık dünyayı aydınlatan tek şey ateşlenen silahların yarattığı kırmızımsı ışıklardı. Yankılanan sesler arasında yavrusunu teselli etmeye çalışıyordu bir gün aydınlık bir dünyaya kavuşacaklarına dair ama yavrusu karanlığa çoktan çığlık olmuştu bile...
Aydınlık bir dünyaya kavuşmak! Ama nasıl? Anlaşılan insanlık , tarihten miras olarak sadece savaşmayı yani halen devam eden o gücü almış ve buna da gözü gibi bakıyor. Öyle bir dünyada yaşar olmuşuz ki yapılan her haksızlık aydınca bir hareket olarak görülmeye başlandı. Bugün, bizler ıslah edicileriz diye ortalıklarda dolaşanlar güya ıslah ettikleri yerlere felaketlerin en büyüğünü götürüyor. Yobaz, karanlık diye hor gördükleri yerleri mermi ışıkları ile aydınlatmaya çalışıyorlar. Aydınlık bir dünyaya böyle mi kavuşacağız? Ama sorusunun cevabı bu olmamalı.Savaşamak sadece sevgi için sevgiyi var edebilmek için olmalı. Ama maalesef sevginin o temiz anlamı da kirletildi ve kendisini dünyanın efendisi sayan sözde güç sevginin arkasına sığınarak istediğini yapıyor ve emperyalizmini böylece istediği yerlere kolayca yayıyor. Kendisininde sebeb olduğu bir katliamda ölen küçücük bir bedenin intakamını alacağını söyleyerek bir değil binlerce savunmasız beden alacak kadar sözde bir insan sevgisi....
21. yüzyılda yaşıyoruz hani şu insanlık usunun sınır tanımadığı yüzyılda. Hergeçen gün teknolojinin bize kazandırdığı nimetlerin haberleri ile seviniyoruz.Teknolojik olarak geçmişe fink atarken maalesef zihniyet olarak onun koyu karanlığından çıkmayı başaramadık daha. Hala yok etme çabası, hala daha fazlasına sahip olma isteği, nasıl daha fazla insan öldürürüm mantığı yani kısacası koca bir yetinemezlik. İşte bu bilgi çağı adı verdiğimiz devirde bilimsel anlamda olamaz denilen bir hayali gerçekleştirerek atomu parçaladı insan. Bilim sevindi ama insan bununla bir olamazı, hatıralardan kolay kolay silinemeyecek birolayı daha gerçekleştirdi. Bir atom parçalandı ama bir Hiroşima yok oldu. Tarihin hangi diliminde olursak olalım sevgi açlığı olduğu sürece savaşma güdüsünü yok edemeyeceğiz, ne kadar yeni bir yüzyılda olursak olalım. Gerçek sevgiyi kavrayana dek bu gerçek değişmeyecek.
Hayvan bile karnının doyabileceği ölçüde öldürüken kendimize insan sıfatını yakıştırdığımız yaratıklar olarak bizler hayvan olmayı dahi beceremiyoruz. Belki bizler öldürmüyoruz ama öldürenlere dur demediğimiz sürece onlardan bir farkımız olmayacak. O ayakkabıyı giydiğimizde canımız acıyacaksa bilelim ki ölenlerinki çok acıdı. Sessiz kalmak kabullenmekse , insan olmak için sessiz kalmamalıyız. Karanlıkta bir mum hiç birşey ifade etmeyebilir ama binlercesi çok şey ifade eder. Elinde mum tutan karanlığa geçerse işte o zaman aydınlık bir geleceğin yolu açılmış olur. Gerçek gücün ne olduğu ortaya çıkar.
Şahsi hiç bir çıkar gözetmeden insanlığın mutluluğu için savaşmak, bu güç için topla tüfekle değil, sevgiyle.Ancak böyle umutla büyüyebilir çocuklar. Analarının, babalarının kolları arasında ölümün ne olduğunu dahi bilmeden ondan korkarak, silahların gölgeleri altında yeşererek değil; sevgiyle, umutla yaşatmalıyız onları. Onlar bizim yüzyıllarımız!
Bir dünya bırakalım çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla!!!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 21. yüzyil kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gerçek Güç Ne?
Gerçek Güç Ne?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gerçek Güç Ne? [Deneme]


reyhan özaykan kimdir?

doğruyu savunmayı sevenler gibi olan bir yazar adayı

Etkilendiği Yazarlar:
nazım hikmet, ahmet arif


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © reyhan özaykan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.