Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
vedâ ediyorum bu akşam beyâz kâğıtlara başucumda bir okka siyâh mürekkeb beraberinde kesik uçlu dividim satırlarımın arasına son defâ âlfâbemden kadîm bir harfi daha düşürüyorum üşüyen ve boynu bükük ‘mim’in çiğ kokusunu alıyor musun şimdi? basit yanılgılardan kaçarken kader diye alnıma yazıldı en hazin yenilgiler sana uzanan bütün yollarıma mayın döşediler beyâz güvercinlerimi vurdular, yetmedi ‘sen’ akan ırmaklarımı kuruttular, bitmedi beni, seni terk etmeye şiir yazmamaya adına bir daha yeminler ettirdiler bana ey yâr! isimsiz bir vedâ bıraktılar bana kısa olsun istediler, direndim senin adın geçince mısrâlarımda bir daha zikretme dediler, bilendim bana çok gördüler seni be yâr, senden değil kendimden kaçıp gittim inzivâya hangi kanyona baksam ikimize âit bir şeyler bulurum; yetim, yaralı, yarım. sen cennetinde kal olur mu? yasak meyvayı yemeni istemiyorum bana ölümsüz bir bakış bıraksan yeter! bir melek indirirmiş yer yüzüne her yağmur tanesini senin sıran ne zamân biliyor musun kıyâmet ne zamân, ölümüm ne zamân? seni sordum balıklara, Yûnus (a.s) benim diye mavi denizin ben değil miydim oysa! Îsa (a.s) oldum yine, semâda bulmak için seni yedi kat göğe ve içindekilere ve yıldızlara seni sordum tanıyamadım ama, seni sana sordum sadece ‘ben de görmedim’ buyurdun ‘benim göğüm sensin dememişmiydin’ oysa! son bir defâ daha düşüyorsun müzmin satırlarıma bir kaç kelâm da sen söylesene, birkaç teselli ben bestelenmemiş bir türkü mü olup gittim! yazdığım şiirlere hiç sığdıramadım seni, hayallerine sürgün edildim nemrûdun ateşine düşünce kelimelerim şâirler odun taşır oldu yangınıma ama ben, senin yangınında üşüyorum rahmet oluyor dudaklarıma taştan bir gül, yetmiyor. sonra, bir ‘kün’ emrinde ‘berden ve selâmen’ yetişiyor imdâdıma ve neye dokunsam güller açıyor be yâr! gidişimin ayak sesini duâların uğurluyor çığlıklarım savruluyor mekânsız saraylarda bir gözün güneş, diğer gözün ay olsa da benim güneşimi de al yanına ben, senin ellerinden düşüyorum toprağa ne zamân geçirsen adımı aklından gözlerinin boşluğuna düşen yağmur olup gelirim. senden şimdi çok uzaklardayım belki ama bil ki bir daha olamayacağım bu dünyâda! eğer bir gün gelip oturunca hasretim yüreğine gök yüzüne bakman yeterli sonra göğe yükselip bulamazsan izimi kör bir akrepten al son haberimi! başını taşlara vurmayı sen öğretmedin mi suya şimdi hangi cana süngü olup batar kirpiklerin hangi şehrin mahyası olup sonra söner gözlerin? kendine gece uykusunu harâm kılmışsın diyorlar bu uykusuzluğun kimden arta kalan be yâr, isyân tanımayan bakışların var ya bana fermânsız dermân bırakman yeter bu uğurda güller açınca rûhumda; kırmızı, beyâz, pembe açınca güller ister gündüz olsun, ister gece güllerden daha çok sen yakışırsın rûhuma Firûze! anadolum dergisi / ocak 2006 17. sayı düşle edebiyat / şubat 2006 53. sayı seza / şubat 2006 5. sayı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Zafer ŞIK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |