Her şey manavdan aldığım bir kilo soğanla başladı. Odama geldim soğanları masanın üzerine bıraktım ve bir arkadaşı görmek için dışarı çıktım. Bir süre sonra odama geldiğimde masanın üzerinde soğanlar yoktu onun yerine üzeri yazılı bir kâğıt vardı. Kâğıtta ‘’soğanların elimizde eğer onları tekrar görmek istiyorsan akşam saat yediye kadar içinde 100 YTL bulunan bir çantayı hazırla biz seni tekrar arayacağız’’ yazıyordu. İlk önce çok şaşırdım gittim mutfaktan bir bardak su aldım içtim bir an umutsuzluğa kapıldım çünkü saat akşam yediyi gösteriyordu çok mu geç kalmıştım acaba bir daha soğanlarımı görebilecek miydim hiçbir şey bilmiyordum. Sonra dış kapının altından bir zarf içeri doğru atıldı zarfı açtım içindeki kâğıtta ‘’ niye geç geldin eve sen bizi delirtme yemi çalışıyorsun parayı akşam saat 23’e kadar hazırla biz seni tekrar arayacağız’’ yazıyordu. Sonra bende bir hüzün, tarifi imkânsız bir heyecan ve daha tarif edemeyeceğim bir sürü duygu uyandı. Düşündüm ne yapabilirdim yardım için kimi arayabilirdim, hemen aklıma o gelmedi çünkü onu ararsam her şey altüst olabilirdi. Onu aramadım, arasam arayabilirdim aslında. Ama ne olursa olsun onu aradım. O bir dedektifti ve kaçırılan sebzeleri bulma bölümünde çalışıyordu. Bir dakika içinde, hemen telefonu kapar kapamaz odama geldi çünkü hemen yan dairede oturuyordu. Oturdu, gözlerinde bitmek tükenmek bilmez tıpkı bir uzun atlama sporcusunun o mağrur ve gözü pek her engelden kolayca atlarım ben diyen bir bakış vardı. Yine üzeri siyah çizgili ceketini giymişti fakat çok şaşırmıştım çünkü cekette siyah olduğundan bu çizgiler bir türlü gözükmüyordu iyide ben bu çizgileri nasıl görebiliyordum o zaman. Neyse konumuz benim gözlerim değildi zaten asıl konumuz, insanlık tarihinin bu akıl almaz kaçırılışını gerçekleştiren insanlardı. Kendine uygun bir sandalyeye oturdu zaten benim odamda tek bir sandalye vardı o yüzden bir tek o sandalyeye oturabilirdi, taksite girmeyi düşünüyordum aslında oturma grubu için ama bir türlü parayı denkleştiremiyordum. Cebinden bir kâğıt, bir kalem, bir akbil doldurduktan sonra verilen fiş, az önce çiğnediği ve daha sonra tekrar kullanmak üzere poşetinine tekrar yapıştırdığı bir çiklet ve bir deste oyun kağıdı çıkardı. Oyun kâğıtlarını masaya koydu sonra ellerini havaya kaldırarak bana döndü ve’’ bir el oynayalım mı’’ dedi. Bende ‘’oynayalım ama daha geçen hafta dersini vermiştim’’ dedim. ‘’ olsun ‘’ dedi. Oynamaya başladık, yaklaşık bir-iki saat oynadık yine yendim ben onu çok bozuldu sanki gözlerinde hayata küsmüş bir insanın gözlerindeki belli belirsiz trafik lambası gibi yanıp sönen o mağrur bakış belirmişti. ‘’konumuza dönelim’’dedi. Tamamen unutmuştum ben soğanları. Sırtını pencereye dönerek masayı önüne çekti ve bana dönüp ‘’ anlat’’ dedi. Bende ‘’ne anlatayım’’ dedim. ‘’Soğanları anlat ‘’ dedi. Bende ‘’bildiğimiz soğan işte yemeklik yarın arkadaşlar gelecekti onlara yemek yapmak için almıştım nasıl kaçırdılar vicdansızlar ‘’dedim. ‘’üzülme onlarla tekrar kavuşacaksın’’ dedi. Sonra planını anlattı. İlk anlattığında ben bir şey anlamadım çünkü İspanyolca anlatmıştı ve ben İspanyolca bilmiyordum. Sonra Türkçe anlattı o zaman anladım. Ben para dolu diye içi kâğıt desteleriyle dolu bir çantayla kaçıranların verdiği adrese gidecektim ve arkadaşım uzaktan bizi izleyecekti ve soğanlarla beraber kaçıranlar gözükür gözükmez hemen üstlerine atılıp soğanları alıp kaçacaktık. Kaçıranlar aradı yarım saat sonra K.. sokağındaki köprünün altına gel dediler. Ben tamam ama önce soğanlarımla konuşmak istediğimi onların canlı olup olmadıklarını öğrenmek istiyorum dedim. Soğanlarımı telefona verdiler çok ağlamaklı geliyordu sesi ‘’ efendim lütfen bizi kurtarın, bizi pembeleşinceye kadar kızgın yağda kızartmakla tehdit ediyorlar’’ dediler. Bende merak etmemelerini onları kurtaracağımı söyledim.
Yarım saat sonra K.. köprüsünün altında onları bekliyordum ve az sonra ellerinde poşetle göründüler,o anda arkadaşımın nerden çıktığını görmedim ama iyi ki çıkmıştı kaçıranlar hemen telaşa kapıldılar ve poşeti bırakıp kaçtılar.
Bende büyük bir heyecanla gelirken yanımda getirdiğim terazi ile soğanları tarttım ve tam bir kilo geldiğini görünce büyük bir oh çektim sonra arkadaşımla benim odaya gittik ve soğanlarla beraber biraz melemen yapıp yedik. Sonra o odasına gitti ve bende günün yorgunluğunu atmak için denize bakan bir pencerenin karşısındaki sandalyeye oturarak bir sigara yaktım ve perde karardı.