Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Her sabah işe gitmek için beklediğim durakta, bu kadını görüyorum. Bol kotunun içinde biçimli bir kıçı ve deri ceketinin üstünden dökülen sarı saçları var. Bazı günler, kendi yerimi veriyorum ona, otobüste. Sanki hayatını kurtarmışım gibi bakıyor yeşil gözleriyle (eğer yeşillerse ) Geçen akşamüstü sahilde yürürken gördüm onu. Elindeki mendille burnunu siliyordu. Ağladığını düşündüm önce, ama yakınlaştıkça, elindeki mendilin kırmızı rengini fark ettim. Burnu kanıyordu. Arkasından dolanıp görüş mesafesine gidim iyice; “iyi misin, burnun mu kanıyor?” Beni fark edince şaşırdı. Sanırım tanımıştı beni ama gözlerinde parıltısız bir hüzün vardı. “Bilemiyorum. Garip bir şekilde bütün gün kanadı” Sesinde canlılıktan eser yoktu. Sanki zorunluluktan konuşuyormuş gibi. Buruşmuş ve neredeyse parçalanmış mendilin, tamamı ile kan rengine döndüğünü gördüm. Cebimden bir paket mendil çıkarıp, uzattım. “Ah, çok teşekkür ederim” dedi ve neredeyse aynı solukta ekledi; “Sizi hatırlıyorum. Duraktan. Aynı otobüse biniyoruz öyle değil mi?” Temiz mendillerden biriyle burnunu sildi . “Evet, duraktan… Daha iyi misin?” “Gerçekten çok teşekkür ederim. İyiyim şimdi.” Bir süre ne söyleyeceğimi bilemedim. Nerede ve niye bulunduğumu unutmuş gibi. Gülümsedi; “Herhangi bir planın yoksa şu an, çay içmek için bana katılır mısın?” dedi. Birlikte, sahilde bir kafede oturduk. Başlangıçta çekingen ama devamında yeterince kendiliğinden konuşuyordu. Bu yeni hastalığından bahsetti. Anti-depresanlar dan vucudu dengesizleşmişti. Mizah gücü yüksek ama aşınmış bir ruhu vardı. “Burada yaşamak, benim için gerçekten zor” diyordu. “İnsanın cesaretini kırıyorlar. Hayallerimi parçalıyorlar” ona umut verecek gerçekten iyi bir şeyim olmadığından; sadece dinliyordum ama sonra düşündüm uzun süre, eve gidince, tazeliğini yitirmiş görüntüme bakarken aynanın karşısında. Saf güzellikleri zorluyor hayat. Ne yapacaklarını bilemiyorlar ve kimsenin umurunda değiller. Tüm bu acı ve karmaşanın ortasında, serseme dönmüş, yolunu kaybetmiş ve vazgeçmekten başka bir şey düşünemez halde, bir hiç uğruna ölüyorlar, sokaklarda. Bir süredir geceleri onu düşünüyorum çoğunlukla aynı bu geceki gibi. Umarım yağmur yağar bu gece…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Efe Erdem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |