Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Mavi gözlerin olabilirdi mesela okyanuslara benzetebileceğim, yüzün diyelim örneğin bir bebek masumluğunda, inadına pembemsi yanaklar ve dudakların kırmızının en kışkırtıcı hali, ya saçların. Saçların olabilirdi mesela, tel tel güneş ışıklarını süs gibi takınmış, rüzgârın o narin ve delice sevişme isteğine, davetkâr sallantılarla cevap veren. Bakışlarındaki ifadeye, kâğıtlar harcardım, utanırdım beğenmezdim şiirlerimi hiçbiri sende gördüğüm o duyguyu anlatamıyor diye. Bütün yabancılıklara, aynı yüreğin samimiyetiyle karşılık veren bir tavır, bir edan olabilirdi mesela bütün bekleyişleri sonsuz ümit sellerine boğabilen. Görmek yetebilirdi mesela, seni çiçeklerle konuşurken. Bedenin alt üst edebilirdi, mükemmel kelimesinin tüm ihtişamını. Tüm hatlarından, sahip olmak hissi ya da ne bileyim en azından bir dokunabilme arzusu yansıyabilirdi. Cennetlik bir koku, bir mutluluk terlemesi, her temasta bir huzur damlası alınabilirdi mesela teninden. Bütün sahiplenmeleri şiddetle tersleyen bir duruşun olabilirdi mesela, özgürlüğüm sen olmadan zindan diyebilecek satırların. Bilsen ne çok isterdim, onca şiirde geçmek yerine, bir tek şiir yazabilmeni. Sadece gözyaşlarımızı değil, sadece acılarımızı değil, yalnızlığımızı ve yalanlarımızı paylaşmayı bilsen ne çok isterdim. Ağlarken gördüğün ilk erkeğin, gözyaşlarını silebilirdin mesela. Emir kiplerini hiçe sayabilirdin, ses tonundaki kırılgan ve çocuksu havaya sığınarak. Oysa kahverengi gözlerindeki heyecanı ve çirkin dudaklarını alırken benden, hep kaybedince anlıyor insan diye başladı bütün yoksul pişmanlıklar. Sen beni sevemedin’ e hep alışkın bu yürek, ben seni sevemiyorum la hep kahır çiçekleri büyüttü. Senden kalan bir kör olma arsuzuydu, sözlerde kalan bir dış görünüşe aldanış tı sevebilmenin bütün bahanesi. İlk kez nefretti tattım, dürüstlüğümde, acılarla yüklü bir suçluluk duygusu kaldı doğrularımın dile geldiği yerde. Sen kelimelerde umut bulmuşken, ben yangınların içinde sana çıkacak bir yol derdine düşmüştüm. Düşmüştüm çaresizliğin bıçak sırtına, sense alçakgönüllülüğün sınır tanımaz kabullenişiyle geliyordun bana. Tek tarafı olan bir sevdanın bile, dünyalara sığmayacak bedelini göğüslüyordun. Benim zihnimde bütün imkânsızlıkların vahşice değer bulması. En az utanmaktan korktuğum kadar, korkmak tan utandım. Oysa karşımda cesur ve vazgeçmeyi bilmeyen sözcükler dökülüyordu, çirkin bulduğum dudaklardan. Gidişinde bile asil bir sevdanın bayrağı dalganıyordu, bense selam duruyordum dostluk antlaşmasının gölgesine sığınarak. Sevemediğim, seni bile çok gördü bu dünya, sevebilmek uğruna kurban ettiğim sende, bir beni kaybettim, bütün umutlarımı içine gizlediğim… lacivert
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © tuncer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |