Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Çığlık ... İçindeki felçli çocuğu iyileştirememiş bir adamın bebeklik öyküsü . Bir bebek öksürüyor . Bir bebeğe yakışmıyordu sanki böyle öksürmek ... Öksüzlüğü öksürüğünden anlaşılıyordu . İnsanın içini dağlıyordu . İş bölümü acılar ve sancılar olmuş bir dehlizde , istismara uğramıştı bebek . Dekar , dekar , dövüle , dövüle , sövüle , sövüle … Anasını emememişti . Hayat onu emecekti yıllar yılı galoş misali yaşayacaktı. Kabuk tutmuş duyguları ayaklar altında ... Mahkeme duvarı suratıyla , alkol duvarı arasında her gece ray döşeyen demir yollarından emekli babası hışırdayacaktı bedeninde yada ana hasreti dolu kalbinde . Yumruk yumruk , tekme tekme , kemer kemer ... Kemerin yalnızca bele takılmadığını , postunu delmeden önce kelepçe misali ele takıldığını burnu kemerli babasından öğrenecekti . Martıların acı ıslığı eşlik edecekti sadece , çığlık atmasına engel bir avuç tokatla birlikte . Karşılık görmeyen baba ikametgahı kaba kuvvet olan bir dürtüyle harrangürra devam edecekti gece sefasına . Bebeğe haksızlık edilmişti . Bebeğe yazıktı . Mesela bir yumurcak benzetmesi , çatlak yada bücür bir ses tonuyla bile olsa ona yakıştırılamamıştı . Yada kalıp halinde veya koro şeklinde , kalitesiz bir tonlamayla ‘’ haylaz ‘’ kelimesi . Onun yerine kalçasından dizine kadar rampa , rampa inen toz renkli tekmeleri hatırlardı . Yaşıtları toz pembe bir tebessümle uyarılırken , o ‘’ uslu dur ’’ yerine ağlamayı asırlar öncesinden unutmuş gözleriyle sırtına inen kemerin tokasını takip ederdi . Kartalgillerden bir bakışla da , istihkamı bin buzul seliyle anılan bir avuç yumruk . Kılcal damarlarına değin işleyen babanın gölgesi bir gün yere düşünce , aslında boğazına takılan kılçıktan farksız gelecekti bebeğe … Hayatına kastetmiş , ölümüne öksürüklerle her gece , her gece sıklet farkı gözetmeksizin bebeği dövmüş bir köpek balığının kılçığı ... Bebek artık bebek değildi . Bu babanın bilmediği bir şey değildi ama bebek hiçbir zaman büyüyemeyecekti ... Küçülemeyecekti de … Bu iki arada , bin labirentte kalmış haliyle baktı sert bir tabaka misali serum gereken ellere . Bir zamanlar terleyene değin kendisine sertlik göstermiş , ‘’ unutma beni ‘’ der gibi bedeninde derin izler bırakmış yerdeki bedene . Zorbaya karşı umurunu ve aldırışını bir kenara koyarak . İçindeki felçli çocuğu iyileştirememiş bir adamın bebeklik öyküsüydü . Asil Soner Demir
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ASİL SONER DEMİR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |