İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
ne zaman gidiyorsun? Çok güzel gülümserdin, bir de kimselere benzemiyordu kokun... O lanet olası parfümleri çok fazla kullanıyorsun yapma! ben senin kokunu duymak istiyorum diyordum sen inadına şişeyi boşaltıyordun, ben sana ulaşmak için koltukaltlarına kadar sokuluyordum hatırlıyor musun? Ayrıldık ve ben ayrıldıktan sonra uzun süre o yollardan geçerken, birlikte yürüdüğümüz yollardan geçerken hep seni düşünmedim ama birlikte olsaydık ne kadar güzel olurdu dediğim zamanlar da oldu elbet. Senin için neler diyorlardı neler hem de çok güvendiğim insanlar. Sana yakışmaz diyeni de çıktı, o kız çok havalı, çok oynak diyeni de, yahu birisi kaşar bile dedi inanmayacaksın ama. Sen eni konu her gün makyaj yapıyordun aslında bana kalırsa ağır değil dozajında, ve tabi bir giydiğini ikinci kez giymiyor, sürekli gülümsüyordun, gülüyordun. Ama bilmiyor musun ki be canım bizim memlekette erkeğin çok gülenine ibne kadının çok fazla gülenine de orospu diyorlardı. Bir de sosyal bir insandın demek ne kadar doğru bilmiyorum ama kesinlikle kendine güvenin vardı, insanlarla çok rahat iletişim kurabiliyor, hiç tanımadığın biriyle uzun süredir tanıyormuşsunuz gibi muhabbet edebiliyordun. Bu özelliklerin nedeniyle mi kim bilir göze batmış, dikkat çekmiş ve seni tanıyan tanımayan herkesin hakkında bir şeyler söylemesini sağlamıştın. Benim için senin hakkında ne dedikleri hiç önemli değildi, ben tanıdığım insanı sevmek istiyordum, herkes her şey için, herkes için bir şeyler söylerdi, umurumda değildi. Seni yine de yanlış tanıdıklarını seni tanıdıktan sonra (acaba hakikaten tanıyabildim mi yahu) görüyordum, sen görüldüğü kadar neşeli değildin, mutlu değildin her şeyden önce. Çok fazla gülümsüyordun çok güzel gülümsüyordun ama mutlu değildin işte, demek ki yalnızca mutlu olanlar gülümsemiyor, mutlu olmayanlar da gülebiliyordu. Hareketli ortamları çok fazla sevmiyor, kıpır kıpır yerinde duramayan sen sessizlik ve sakinliği hiçbir şeye tercih etmiyordun, yalnızlığı seviyordun, kitap okumuyordun, film seyretmeyi sevmiyordun, sanırım günlük gazete bile okumuyordun, politika ve sosyal olaylara karşı çok duyarsızdın ama olsun canım o kadar da olurdu. Ha bir de öyle çok sık alkol de kullanmıyordun canım hatırladım üstüne üstlük inançlı olduğunu söylüyor, dua bile ediyor, hatta Ramazan ayında sektirmeden otuz günü orucunu da tutuyordun. Vay be… Çok renkli bir hayatı var gibi şimdi ben bu kızı sıkmayayım diye düşünüyordum ama senin hayatın benimkinden beterdi. Sabah okula geliyor, akşamüstü beşe kadar kantinde oturuyor, ardından okulun yanındaki bir kafede ya da Taksim’e gidip orada bir kafede oturuyor ardından saat sekiz gibi eve geçiyor, akşamları mutlaka MSN’e takılıyor ve çok geç olmadan da yatıyordun. Ne vardı sende bu kadar sevilecek peki, niye hoşlanmıştım bu kadar? Seni elde etmek için çok çaba sarf etmemiştim, zahmete girmemiştim, Çok mu iyi niyetliydin, paylaşımcı mıydın, cool bir havan mı vardı, fiziksel açıdan çekiciydin kabul, zeki değildin, genel kültür falan hak getireydi ama, mizahi yaratıcılık?, en azından esprilerimi anlıyordun, tamam ama çok güzel gülüyordun diye, çekiciydin diye mi bu kadar etkilenmiştim senden? Seni tanıdığım zaman ne demiştim biliyor musun içimden “bu kız ilk fırsatta hem de eline geçirdiği ilk fırsatta beni bırakıp gider hem de ona en çok ihtiyacım olduğu zamanda yapar bunu” Sanırım çekiciliğin de buradaydı. Her an bırakıp gidebilecek olman, bir kez olsun arkana dönüp bakmayacak olmandı seni bu kadar çekici yapan. Ne oldu? Gittin hem de biliyorsun ki sana çok ihtiyacım olduğu bir dönemde gittin, o dönemde bir de her şeyin üstüne sen eklenince 46 oldum. Şimdi aradan o kadar zaman geçti sen yine kendini hatırlatmaya çalışıyorsun. O zamanlar sana her şey için teşekkürler, seni tanımak çok güzeldi demiştim ama biliyor musun sen beni tanıyamadın ben de tanıştığımıza çok memnun olamadım. Görüşmemek üzere…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ilker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |