..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > Gürcan AVCU




2 Nisan 2007
Kandilli, Deniz ve Balıkçı...  
Gürcan AVCU
Ufku kapatmış dar sokaklar, gözlerin takip etmekte zorlandığı caddeler, kornalar ve ağız bozmadan ilerleyemediğiniz yollara sırt dönüp hür havayı ciğerlere ilk solukta çekebildiğiniz bir yerdir orası. Rumeli Hisarı ile Anadolu yakasındaki kardeşini biri birine bağlayan İkinci Köprünün altından geçip Marmara’ya koşan akıntı; her saniye renklenen ve insana nasıl yaşadığını bir saat misali dönen bulutlarıyla hatırlatan gök tam karşıda durur.


:BDEF:
Kandilli...
Balık tutmaya ne zaman niyetlensem, Kandilli iskelesinin hemen solunda bulunan ve sadece balıkçılara tahsis edildiğine inandığım o sapa yer gelir aklıma. Yalıların hemen önündeki bahçe duvarlarından sarkan sarmaşıklarla üstüne maviler giyinip dans eden deniz suyunun arasında uzanmış bir iskele gibidir. Ufku kapatmış dar sokaklar, gözlerin takip etmekte zorlandığı caddeler, kornalar ve ağız bozmadan ilerleyemediğiniz yollara sırt dönüp hür havayı ciğerlere ilk solukta çekebildiğiniz bir yerdir orası. Rumeli Hisarı ile Anadolu yakasındaki kardeşini biri birine bağlayan İkinci Köprünün altından geçip Marmara’ya koşan akıntı; her saniye renklenen ve insana nasıl yaşadığını bir saat misali dönen bulutlarıyla hatırlatan gök tam karşıda durur.

Yine de pek göz önünde olmadığından fazla bilinmez. Hoş! Bundan şikayet edecek bir müdaviminin olduğunu da sanmam ama balığı her daim boldur. Hatta Tahsin Amcanın dediğine göre; eğer koca İstanbul’da balık tutabilen bir tek kişi kalsa bilin ki o balık Kandilli den tutulurmuş!..

Benim gibi nadir gidebilenler bir yana çoğunluk birbirini tanır. İskele başındaki lokantaların çalışanları, vapur iskelesinin denizcileri, balık malzemeleri satan Tahsin Amca, Deli Ali, Mirasyedi Hakan, her daim işsiz Sezgin, emekli öğretmen Turan sadece benim adını bildiklerim. Çok zaman boğazın terapi havasında konuşmadan bir sanatkar edasıyla oltaları ve ucundakilerle ilgilenseler de ya balığın gezdiği zamanlarda ya da herkesi imrendirecek kadar dolu çapariler sudan çıktığında ya da bir sigara molasında dilleri çözülüverir:

-Tahsin baba! Ali’ye kendi tutan çapari vermişsin!.. Ayıp ediyosun vallahi ama, biz deli değiliz diye mi onu kayırıyosun Allasen?

- Ulan Sezgin sana öğretemedim gitti be! Balık bile insanın iyisini bilir diye ben sana demiyom mu?

- Aliii! Sen onun bunu boşver de balık nerde onu söle, yakından mı aldın açıktan mı?

Kimi bu konuşmalara katılırken kimi de ya kendini dinler ya da yalnızca orda olmanın keyfini çıkarır. Atışmalar bazen ileri gitsede bir yerde kalır ötesine geçmez.



Deniz...

Ben balıkçıların kabalığına, tartışmasına çok şahit olsam da hiç kavga edenini görmedim bunca zamandır. En çok, çapariler birbirine dolaştığı zaman yedeği kalmayan biraz gerilir o kadar. İş daha ileri gitmez çünkü deniz balıktan başka şeyler de verir insana. Bana göre bir balıkçı her zaman denizden bir şeyler alır. Bazen bir istavrit olur denizden çıkan bazen bir çinekop bazen de bitmemiş bir anının eksik kalmış sözleri...

Ben çaparimle çoğunlukla bu son dediğimi ararım. Denizin içini göremezsiniz ama tahmin edebilirsiniz... Akıntıda sürüklenen kurşunun nereleri gezdiğini, üstü yosun kaplı yeşil kayalıkları, bir avcı gibi küçük balığı arayan lüferi ve daha büyüklerini, dipteki kesilip atılmış sonra da unutulmuş halatı, suya atılmış pisliği, çeri çöpü, hatta zamanına göre geçip giden balık sürülerini bilirsiniz, attığınız oltanın hangi derinlikte neye rastlayacağını bile zamanla tahmin edebilirsiniz.

     Deniz tıpkı geçmişimiz gibidir, eskileri hatırlatır. Zaman şimdiyi gösterirken o geçmişe dokunmasını sağlar insanın. Bu yüzden tüm denizler bir düşünce deryası gibidir. Balıkçının yaptığı da kendi özel deryasını eşeleyip, onlara dokunup belki de tekrar tekrar düşünüp bir şeyleri doldurmaktan ibarettir. Sanırım dibi görünen, berrak, pırıl pırıl denizlerden herkesin hoşlanmasının sırrı da burada yatıyor...

     Bir gün bir arkadaşıma; onu son zamanlarda çok rahatsız eden, aklına geldikçe kötü hissettiren bir anı, görüntü, rüya ya da herhangi bir fantastik düşüncesi olup olmadığını sormuştum. Biraz düşündükten sonra bana yosunlar ve deniz bitkileriyle kaplı sığ bir denizden bahsetti. Kendini zaman zaman bu anlattığı şeyin tam ortasında ve suyun içinde adım atamaz durumda gördüğünü ve ne yapsa ne etse kurtulamayıp çaresizlikten ağladığını gördüğünü söyledi. O kadar ki! Kendini eli kolu bağlı hissettiği her zaman aynı düşüncenin tüm zihnini doldurduğu anlattı. Bunları söylerken bile huzursuzluğu yüzünden okunuyordu.

Daha sonra ondan bu kötü düşünce yerine hangi güzel şeyi isteyebileceğini düşünmesini istedim. Hiç tereddüt bile etmeden; tertemiz ve dibi görünecek kadar berrak, pırıl pırıl bir denizde hiç korkmadan yüzebilmeyi istediğini söylemişti. İşin psikolojisi bir yana denizin her zaman insanlar için yüklü ve benzer anlamlar taşıdığı aşikar.




Balıkçı...

Dedim ya benim aklıma deniz gelince boğaza Kandilli’ye inerim. Kendi hazırladığım oltama ki bu çoğunlukla çapari olur rüzgara ve akıntıya uygun kurşunu bağlar, üç buçuk metrelik kamışı olabildiğince güçlü savururum. Açığa atacaksanız oltanızı, kurşunu yüz gramdan aşağı olmaz. Çünkü orda akıntı çoktur sürükler götürür çaparinizi. Önce misinayı boşa alıp epey bir zaman salmak sonra da boşluk vermeden çeke çeke balığı kontrol ede ede sarmak gerekir. Bazen beyaz kuş tüyü bazen simli irili ufaklı kancalar kullanırım. Daha büyük balık tutacaksam eğer sıyırtma, mika ya da gerçek balık takarım oltaya. Lüferle Çinekop için taze balık daha iyidir, kokusunu bile alır namussuzlar.

Eğer bu kadar bilgi yeter sanırsanız yanılırsınız, yine bir bilene sormanız ya da çaktırmadan ustaları izlemeniz fazlasıyla yararınıza olur. Ben çoğunlukla Tahsin Amcaya danışırım, bugün ne çıkar diye? O havayı da zamanı da akıntıyı da oltayı da herkesten iyi bilir. İşin bu kısmı kolaydır, herhalde ben de üç beş sene sonra onun kadar maharetli olabilirim... Ama hemen öğrenilebilecek bir sözü var Tahsin amcanın, “İnsanın denizden ne aldığını yalnız kendisi bilir vesselam”...










Şubat 2007-Çengelköy








Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Baba...
Çırak
Yırtık Sarı Eşofman
Çam Ağaçları ve Veda
Beytepe'de Nisan
Yağacak Yağmuru Beklerken


Gürcan AVCU kimdir?

Yeni şehirde eski insanlar buldum. Tozlanmış anılar çektim geçen gün Marmaradan. Burda geceleri gürültüsüz bir sahil var, Dalgalarla sevişiyor hiç utanmadan. Sıcak ama çöpü çok çay servisi de var sabahçı kahvesinde. . . Bu şehirde beyaz martılar var, Dinmiş acılarıyla uçan az mavi göklerde. Yazmayı seven herkese, bir selam da benden olsun. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Sait Faik Abasıyanık, Ernest Hemingway, Nazım Hikmet, Attila İlhan


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gürcan AVCU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.