Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
İslamda Kadının Rolü -3 '' Esaretle yoğrulmuş atalarımın et ve kemiğinden irsi olarak devraldım utanç mirasımı. Sürekli olan bir olgunun içinden süresiz olanı anlamak o kadar zor ki, anlamaya çalışmakla tükenecek ömrümün bir dağ gibi olan ebedi utançtan ne farkı var ki?'' ...İthaf olunur ki, Fatıma-tuz Zehra gibi bir şahsiyet İslam ümmetinin iftihari ise: nice binlerce kadınlarımız (tarihte olduğu gibi) Fatıma'nın yaşantısını kendisine rehber edinerek kamalet seyrini devam ettirecek örnek İslam kadını olmaya adaydır. Fatıma (s.a)'nın kucağında yetişen evlatların değil sadece İslam tarihinde belki insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş şahsiyetler olarak tarihe damgasını vurmuşlar. (Gerçi bu konuda İmamet yıldızları apaydın birer nurdan çıra olarak İslam ümmetine yol göstermeleri bile bir olgu olarak İslam ümmetine gerekenleri açıklamıştır.) Değilmi ki; yeryüzünü Adalete boğacak olan hakikat güneşi Hz.Bakiyetullah (a.f) O'nun pakize vucudunun pak evladıdır. Değilmi ki; İslam mektebinin hükümlerini yayan nice tanınmış İslam düşünürleri ve mütefekkürleri yitiştiren O Hazretin pak bahçesinin çiçeklerinden olan Hz. İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dır. Değilmi ki; bugün yeryüzünde Kerbela'da düştüğü sanılan < Hakeza: İslam ümmetinin geçmişte Hazreti Fatıma'ya (bir grubun yapığı adaletsizlikler hariç) duyduğu sevgi ve ondan aldığı ilhamla nasıl en aşılmaz badireleri devirebiliyorduysa, bu günde nezih evlatlarından aldığı ilhamlarla yeryüzü bozguncularının burunlarını (bir kısmını sürttüğü gibi) yere sürtmeye çeyrek kalmış seviyededir. Değilmi ki; bugün ''siyonizm''e dünyayı dar eden İslam ümmetinin kahraman evlatlarının önderliğini ve öncülüğünü yapanlar yine onun evlatlarındandır. Yeryüzünün en doğusundan en batısına kadar bütün İslami mukavemetlerin hemen hepsinin önderliğini yapan yada yapttıran, Değilmi ki; yine Zehra'nın bitmez tükenmez bilmeyen gül bahçesinde yetişen ve sadece bu bahçeye has olan nadide güllerdir. Değilmi idi ki; yeryüzünü, Doğu ve Batı Kutup ve Kulüpleri kendi aralarında paylaşır ve paslaşırlarken ve İslam ümmetini yeryüzünde fazlalık olarak gören bu ideolojilerin yerinin tarihin müzeleri olduğunu söyleyip, söylediğini ıspatlayan, ha keza; diğer kalıntılara ise ecel sürelerinin yaklaştığını haber vererek, fazlalık olarak görülen İslam ümmetine yeniden ''diriliş muştusu'' ve ''öze dönüş'' metodunu sunan, ümmetin ciddi manada başkalaşma hastalığına yakalandığı bir dönemde, gidişata dur diyebilmeyi başaran İmam-ı ümmet Hz. Ruhullah-il Musevi (k.s) yine bu bahçenin ender yetişir güllerindendi! O gül ki, çağının İbrahim'i rolünü üstlenmişti adeta. Ve Nemrut'ların sonunun gelişini cihan penceresinden gösteriyordu dünyalılara! Evet bir sembol olan fedek bugün bir realite (gerçek) olarak hakkı gaspedilen Hz. Fatıma (s.a)'nın varisleri olan evlatlarına geri döndü, dönecektir. Bir sembol olan fedek dünya var oldukça davasını sarsılmaz bir irade ve azimle yürüten evlatlarına ve onların takipçilerine ilham kaynağı olarak kadınlarının efendisi olan Fatıma (s.a)'dan miras kaldı! Hutbeden: 3- <<... Acaba Resulullah (s.a.a) "Kişinin ihtiramı, evlatlarına iyi davranmakla korunur" diye buyurmuyor muydu? Ne çabuk da verdiğiniz ahdi bozdunuz? Sizlerin benim talebimi yerine getirmeye gücünüz var ...>> Cümleye yanaştırılıp satır aralarına sığdırılabilecek hiçbir kelime bulunamaz. Şu kadar ki, şanlı İslam tarihinde ve günümüzde tecelli eden bazı olguları hatırlatmaktan başka bir malzemeye sahip değiliz. Biz Resulullah (s.a.a)ın ümmeti olarak Resulümüze gereği gibi ahdi vefa göstermedik mi? Kutlu şahsın ihtiramına; Kah ben-i ......sinde, Cemel ve siffin'de. Kah Nehrivan, yevm-us sabat ve Kerbela'da, ve de Şam sarayları Bağdat ve Tus zındanlarında! Peygamber'in evlad u-eyali köle kabul edildi peygamber dini adına! Peygamber dininin koruyuculuğunu üstlenip ihtiramına gölge düşürdük ihtiram adına! Peygamber kızlarını kendi kızlarımızla eşit bile tutmadık. Bugün Ya?! Farklı bir konumda olduğumuzu ıspatlayabilir miyiz? Ümmeti kılıçtan geçiriyoruz, ümmet adına ve Peygamber evlatları yine yalnız yine mazlum ve suçsuz muhasara edilmiş(Lübnan ve Irak bunun örneği). Kerbela'lar yaşatılıyor yeniden peygamber evlatlarına ve yarenlerine. Peygamberin dininin varislerine aklın alamayacağı işkence ve zülümler sahnede tekrar canlanmış. Sahi ne zaman ölmüştü ki bu sahne yeniden dirilsin?! Hutbeden: 4-<<... Öyleyse neden hak aşikar olduktan sonra şaşkınlığa düştünüz ve gerçekler ilan olduktan sonra onu tekrar gizlemeye ve hakka yöneldikten sonra geriye döndünüz ve iman ettikten sonra şirke düştünüz ...>> Nice yüzyıllar boyunca Fatıma ve Ali evlatlarının dökülen al kanlarıyla kızıl lale bahçesine dönüşen Fedek (İslam coğrafyaları)'den Fatıma'ya cennetten getirilerek babası tarafından sunulan ıtır kokusunu yaymaya başladı. Yere gömülen her bir kırmızı kan damlası binler olup göğe doğru boy atmaya başladı (Hz. Huseyn'in kanı), Ve kanla, cesetle üstü örtülmek istenen hakkın has bahçesinin gülleri aşikar oldu. Bu hakkın taa kendisiydi. Hak aşikar oldu aniden. Sonra? Sonrası malum; Şaşkınlık, sarsıntı, ne olduğunu anlayamama. Öyle bir şaşkınlık ki, bu şaşkınlığın verdiği sarhoşluktan başlar dönmeye başladı. Kulaklardaki çınlama ve uğultular beyinlerin taa derinliklerine kadar iniyor, yetinmiyor bununla, var olan ruhları ve vicdanları tırmalayıp içine sızası geliyordu adeta. Sendeleyip yere düşmemek için tutunacak birşeyler aradılar! Kimlerdi bunlar? Kimler yoktu ki, bu sahnede; Alimler, aydınlar, entellektüeller, politikacılar, siyasetçiler, işçi, emekçi her kesimden ve her takımdan kimleri ararsan, kimleri sorarsan bulabilirdin bu sahnede. Hatta Feodaller ve Kapitalisler bile vardı bu sahnede! Hattanın ötesinde asıl başı çekenler bunlardı. Zira bunlara ait olan bir dünya var ve ellerinden alınırsa sahip olabilecekleri başka bir şeylerinin kalamayacağını kenileri daha iyi bilirler! Hakkın taa kendisi olan bu sesin çağrısına koşmaktan başka bir şey düşünemedi, ihtiyari, gayri-ihtiyari. Her kesim sesin geldiği yöne doğru (hareket) yürümeye başladılar. Ne olduysa birden oldu! İçlerindeki var olan yaban yılanını öldüremeden harekete geçen bu bileşke toplumun böğrü, acı, sızı ve tarifi imkansız sayılabilecek sancılar kapladı! Ve tedavi teşhisine koyulmaya başladılar! Tedavi; Sen ki; Bilmem kaç yüzyıllar boyu Cihangir Sultan devrinin varisi! Senki, petrol ve dolar Şeyhi, sen ki, ... ecdadının soyu, sen ki, sen ki, diye bağrını deliyordu yaban yılanının okları! Bir anda Timur'lar, Cengiz'ler, Tarık'lar ve daha kimler, kimler hayat bulmadı ki yaban yılanının oklarıyla! Öyle ki, bu sahneye Babil'den, Asur'dan, Ninova'dan gelenler bile vardı. Hammurabi ve Asurpanibal bile gelmişti. Diğer bir kısım ise sendelemeye devam ediyordu...? Hutbeden: 5-<<... O, sizlere sürekli utanç kaynağı olacak, üzerinizde de Allah'ın gazabı ve ebedi bir utanç dağı olarak; sizi, yürekleri kapsayan Allah'ın ebedi ateşine götürecektir. Bilinki, yaptıklarınız Allah'ın gözü önündedir ...>> Esaretle yoğrulmuş atalarımın et ve kemiğinden irsi olarak devraldım utanç mirasımı. Sürekli olan bir olgunun içinden süresiz olanı anlamak o kadar zor ki, anlamaya çalışmakla tükenecek ömrümün bir dağ gibi olan ebedi utançtan ne farkı var ki? Ah yüreğim bendemi ki?! Başkaları yaşıyor yüreğimle ateşi ise bana! Soyuma devam ettirebilmesi için miras bırakmaya ant içmiş gibiyim! Bugünün eylemlerinden yarınlardakilere karşılığı sönmeyen bir ateş (cehennem) olan! Ama hayır, hayır değişmeye karar verdim. Bugün ve gelecekte gelecekler adına, yazın adımı adsız kahramanlar ordusuna! Yazın adımı atalarından kalma sönmeyen bir ateşin (1) mirasçıları ordusuna. ... Ve bu okulun öğrencileri üstadlarından aldıkları mesajlarla zulüm saraylarının göbeğinde dilleri boyunlarının arkasından çıkartılması pahasına hakikatleri hep haykırmışlar ve haykıracaklar. Ve sevgi okulunun Üstadları şunu öğrettiler ki; sevginin bedeli ve karşılığı düşmanın güç ve kılıcıyla karşılık bulacaktır. Ve sevgi okulunun takipçileri hürriyet ve Adalet uğruna üstadlarının kendilerine ağır, bir o kadar da kutsal miras olarak bıraktıkları şehadet çizgisini seve seve can'ı gönülden üstlendiler ve üstleneckeler. ... Ve Fatıma ana gam ve keder yüklü ana. Uğruna kendisini feda ettiği değerlerine dönderdigi mesajlarda şunu öğretti, şehadet çizgisinin varislerine; o takipçiler ki, emanet aldıkları ilahi mirası canları pahasına da olsa korusunlar. Belki yalnız kendilerini değil bütün varlıklarını. Değilmi ki; Mazlumiyet anası Fatıma (s.a) kendisiyle birlikte bütün evlatlarını feda etti. ... Ve neden sevgi okulunun kurucusu daha hayatta iken sunmuştu emaneti, ehl-i olan sahibine? Fatıma (s.a)'nın emanetii bir mirastan ziyade kendi hakkıdır! Değilmi ki; Bugün gerçek varislerin gaspedilmiş haklarından bir kısmının kurtarıldığı parçaya gasp eden zihniyetin olanca hırçınlığıyla saldırıp siz emanetin varislerinin emanette tasarruf hakkınız yoktur. Demeleri! Devam edecek... Dipnotlar: 1-M.İkbal'in: ''Ey Acem gençliği! Yanımda atalarınızdan kalma sönmeyen bir ateş var'' mealindeki şiirine atıftır. Muhammed CAN Frankfurt 21.08.07 mcan313@yahoo.de
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |