Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Ona göre bilim gelenek unsurlarını içinde barındırmalıydı, bu kimilerinin bilimin evrensel olması gerektiği tezlerine aykırılık taşıyordu ama o bu evrenselliğin bilimde epey yol katetmiş zengin toplumların bilimsel geleneklerini kuvvetlendirmekten ve aradaki toplumsal farkın açılmasını sağlamaktan başka bir işe yaramayacağını düşünüyordu.Bu da II. Dünya Savaşı sonrası esen barış rüzgarlarına aykırı bir durumdu. Mustafa İnan gibilerin ideallerini yaşaması toplumunda ideallerini oluşturabilmesi açısından önemliydi.O da ideali olan; her ne şartlar altında olursa olsun öğretme ilkesini yerine getirmekle, toplumsal ödevini de yapmış oluyordu. Cesaret işiydi onunkisi, bu ülkede bilime yeteri destek sağlanmıyordu. Nice büyük beyinler piyasanın çekiciliğine dayanamamış, nicesi ‘‘sen adam olmazsın’’ denerek okutul- mamış ,kimide ana karnından çıkar çıkmaz bakımsızlığın, fakirliğin kurbanı olmuştu. İşte bu şartlar altındaki bir ülkede bozulmadan aç susuz kalmak pahasına ille de bilim demek... Hayatına baktığımızda misyonunun, üzerine düşmemiz gerekli konuları bize göster- mek,dikkatimizi bu konulara çekmek olduğunu görebiliriz.Örnek olarak da bilime katkılarının yanında sanata, özellikle de edebiyata olan ilgisini gösterebiliriz. İnsanlara sorulduğunda bir kısmının onu sanatsal kişiliğiyle tanıması onu bu yanının da ne kadar etkili olduğunun bir kanıtıdır.Aslında o düşünmeyi, yani sanatların en zor öğrenilenini öğrenmiş ve bir çok konuda insanların beyninde yer edebilmiştir. Ayrıca onu hayır demeyi bilmeyen biri olarakta tanımlayabiliriz. Evet, o kimseye hayır diyemezdi. o kadar düşünce arasında evetin ona yükleyeceği sorumluluğu hesaplayamazdı sanırım. Ömrünün bu kadar kısa süreceğini bilseydi belki ‘‘evet’’ üzerinede biraz düşünürdü. Bilimin içinde bulunduğu durum içten içe beynini tırmalıyordu.Aslında bilim adamını kurullarda kalkan parmak sayısına göre değerlendiren zihniyete karşıydı,hiç öğrenci olmamış gibi sırtını bir dönem boyunca sınıfa dönen,herhangi bir öğrencinin kendinden daha iyi işler başaracağı korkusuyla yaşayan dar kafalı öğretmenlere karşıydı.Bu kafa da bizi tüketici bir toplum olmaktan, bilimde ve sanatta taklitçi olmaktan kurtaramıyordu. O da bu zihniyetin aksine, hep toplum için faydalı neler yapabilirim diye düşündü. Yeteri kadar bir şeyler yapamadım düşünceleri arasında da öldü. Bize düşen görev de; onun yaptıklarını övmek yada onu bir yazarın yarattığı erişilmez bir masal kahramanı olarak hafızamıza gömmek değil onun yapmayı isteyip de kısa hayatına sığdıramadığı projeleri yapmaya çalışmak,toplumu onun istediğinden daha da ileri götürmek- tir.Yaşasaydı eminim ki oda böyle yapmamızı isterdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © volkan ocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |