Yıllarca insanların merhamet duygularını sömüren, dini kendi rant ve çıkarları için şerefsizce kullanan ve cahil ama cahil olduğu kadar da yardım sever halkı sömürenler tarih boyunca var olmuş ve her defasında da başarıya erişmişlerdir. Her ne kadar bu başarının mutluluğu uzun sürmeyip foyalar meydana çıktıysa da götüren götürdüğüyle, vicdanları gasp edilenler ise pişmanlıkları ile kalmışlardır.
Yıllar önce amacı sadece fakir ve yoksul insanlara yardım etmek olan Deniz Feneri uzun yıllar amacından çıkmamış ve gerçekten çoğu düşküne defalarca yardım etmişti.
Fakat yıllar sonra kendini de maksadını aşan bu fener artık çevresinden çok kendini aydınlatmaya ve adeta çevresine değil de kendine ışık saçmaya başlamıştı. Toplanan yardımlar ihtiyaç sahiplerinden çok kendi çıkar çevresindekilere aktarılmış ve en sonun da gelinen nokta kuruluş amacının çok çok önüne geçer duruma getirilmişti.
Adeta vicdan sömürücülüğü holdingleşmiş ve işler uluslar arası boyutlar kazanılmıştı.
Kurulduğu yıllar insanlardan Allah rızası için iyilik yapmalarını ve bu iyiliğe vesile olarak da kendi kurdukları derneği kullanmalarını, ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımların en güvenilir yollardan kendilerinin ulaştıracağını defalarca deklare etmişler ve gerçektende bu işi uzun yıllar laiki ile gerçekleştirmişlerdi. Allah rızası için yapılan o yardımlar gün gelip Allah korkusu olmadan değişik kanallarla kendi çıkarlarına yarayacak şekilde kullanıldı.
Türk halkının yardım severliği ve biraz da kolaycılığı sayesinde yapılan bu yardımların nerelere gittiği ve ne şekillerde kullanıldığı hiçbir zaman sorgulanmadı. Ama dernek o kadar büyümüş, o kadar genişlemişti ki bir Deniz Feneri derneği de Almanya da kurulmuştu.
Almanya da ki bu deniz feneri harekâtı oradaki Müslüman halkında duygularını sömürmeye ve yapılan yardım ve bağışlardan kendi çıkarlarına rant sağlamaya başlamıştı. Her şey yolunda gidiyordu, Almanya da oldukları için ülke özlemi ile yanıp tutuşan, bu özlem ve halkını sevmenin getirdiği şevkle bu insanlar daha fazla sömürülmeye Avrolar oluk oluk hesaplara akıtılmaya başlanmıştı.
Yalnız hesaba katılmayan küçük bir fark vardı. O da Türkiye de yaşayan halkın aksine Almanya da yaşayan Müslüman halk yaptıkları bağış ve yardımların nerede ve ne şekilde kullanıldığını araştırmış ve hatta bu işin sadece dernek çapında değil siyasi çevrelerde de rant kaynağı olduğunu ortaya koyacak deliller elde etmişlerdi.
Deniz Feneri gün geçtikçe büyüyor enerjisini halkın manevi duygularını sömürerek tamamlıyor ve bu kadar parlak bir fener uzaklardaki çaresizlere ışığıyla yardım edeceği yerde sadece kendini aydınlatmaya, aydınlattıkça sömürmeye, sömürdükçe aydınlatma devam ediyordu.
Asıl görevini yapmayan Deniz Fenerine bir gün sırf etrafını aydınlatmadığından Alman bandrali bir gemi çarpı verdi. O kadar şiddetli çarptı ki sesi daha Türkiye den duyuldu. Kimi bu sese dayanamayıp kulağını kapatmak istediyse de bir kere o büyük kaza oluvermişti. Her ne kadar bu kazanın ülkemizden çok uzaklarda oluğunu bilsek de sonuç da bir şekilde bize kadar yankıları gelmiş ve bir kez daha vicdan muhasebesi yapmamızı hatırlatmıştı. Kaldı ki o kazadan bir ülkenin yöneticileri bile etkileniyorsa ya da en azından adı bile geçiyorsa kazanın uzak da olmasının bir fakı yoktu.
Suç o feneri yakan damı, yoksa o fenerin yanması için elinde avcun da ne varsa harcayanda mı? Bir hadiste Komşusu aç yatarken kendi tok uyuyan bizden değildir denmiştir. Ama komşuyu sadece doyurmak kollamak ve gözetmek sünnettir. Yoksa komşuyu doyurmak yerine kusturana kadar yedirirsen bir gün gelir evine istifra eder.
Gelin yaktığımız ve yakacağımız her Fenere dikkat edelim. Dikkat edelim ki bir gün o fenerler amacından uzaklaşıp kısa devre yapmasın. Allah korusun kısa devre yapan Fener gün gelip hem elimizi hem de yüreğimizi yakmasın.