..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Halk Öyküleri > SABRİYE NİŞANCI




2 Kasım 2008
Çaresizlik  
SABRİYE NİŞANCI
Kucağında üç günlük bebeğiyle sokak ortasında kalakalmıştı. Ne yapacağını nereye gideceğini bilmiyordu. Gideceği bir evi onu koruyup kollayacak bir ailesi ve sevdiği adam yoktu yanında


:BAFA:
Kucağında üç günlük bebeğiyle sokak ortasında kalakalmıştı. Ne yapacağını nereye gideceğini bilmiyordu. Gideceği bir evi onu koruyup kollayacak bir ailesi ve sevdiği adam yoktu yanında.
Karnı açtı, üşüyordu ve cebinde beş kuruş parası yoktu. Kendisi dayanabilirdi belki bir şekilde açlığa ve soğuğa ama bebeği ne yapacaktı küçücüktü daha üç gün olmuştu bu lanet olası dünyaya gözlerini açtığı.
“Hakkım yoktu” diye düşündü. “Hakkım yoktu onu bu dünyaya getirmeye ona bütün bu acıları çektirmeye hakkım yoktu.”
Gözlerinden ılık, ılık yaşlar akıyordu. Bir çözüm bulmak zorundaydı. Ama aklına hiç bir şey gelmiyordu. Babasının evine dönemezdi zaten babası da kabul etmezdi. Uğruna her şeyini feda ettiği adam da kaybolmuştu ortadan onu kandırmış tüm değerlerini bütün hayata olan inancının ve sevgisinin yitip gitmesine sebep olmuş. Sonrada onu karnında bebeğiyle bırakarak kayıplara karışmıştı.
O sabah o yıkık dökük evde yapayalnız uyandığında sadece “Beni arama ve başının çaresine bak. Beni Unut” yazılı bir not bırakmış ve gitmişti.
Aramamıştı onu neden arayayım ki dedi kendi kendine ben tek başıma durabilirim ayakta tek başıma büyütebilirim çocuğumu o an inanılmaz güçlü hissetmişti kendini.
Adamın kaçışının ardından iki gün sonra eve biri gelmiş ve evden çıkarmıştı kadını karnı burnundaydı doğumu yaklaşmıştı. Önce ailesini sonra ailesini uğruna feda ettiği adamı en sonunda da başını sokacağı bu eski yıkık dökük evi kaybetmişti.
Sokaklardaydı şimdi ve yapayalnızdı. Ama hala “Ayakta durmalıyım güçlü olmalıyım” diyordu kendi kendine “Çocuğum için dayanmalıyım” diyordu.
Sonra birkaç gün eskiden çok sevdiği bir dostunun yanına sığındı. “En azından doğuma kadar” diyordu “Doğuma kadar yardım eder arkadaşım bana.” Ama arkadaşı çok fazla tutamadı onu evde onunda kocasıyla sorunları vardı ve arkadaşını evinde tutması sorunların daha da büyümesine yol açıyordu.
Arkadaşı “Git artık” dediği günün sabahı tüm umutları tükenmiş olarak çıktı o evden ve daha sokağın başına gelmeden doğum sancıları başladı. Çevredeki yardımsever insanlar yetiştirdiler hastaneye ve çok zor bir doğum sonrasında küçücük bir bedeni verdiler kucağına.
Ufacıktı. Yumuk, yumuk gözleri ve elleri, minnacık bir burnu vardı. İnanılmaz derecede güzel kokuyordu. “Bu benim” dedi. “Sadece bana ait bir varlık bu” Sımsıkı sardı bebeğini kokusunu içine çekti.
Ve üç gün kalabildi hastanede. Bu üç gün boyunca hala içinde küçük bir umut vardı. “Belki diyordu beklide pişman olmuştur belki çocuğunun hasreti ağır basar ve arar beni” diyordu. Ama aramadı adam. Gelmedi. Ne kendisini nede yeni doğmuş bebeklerini görmeye.
Doğumdan üç gün sonra ayrıldı hastaneden ve sokaklardaydı. Ne yapacağını bilmiyordu. Dua ediyor ama dua etmek bile şu anki çaresizliği karşısında anlamsız geliyordu.
Çaresi yoktu. Ayrılmalıydı bebeğinden kendi çektiği sefilliği ve yokluğu yavrusuna çektirmeye hakkı yoktu. Bir yolunu bulup bebeğini yerleştirmeliydi güvenli huzurlu ve sıcacık bir yere. Ama bunda da çaresizdi nereye bırakabilirdi yavrusunu. Nereye ve kime güvenebilir nasıl emanet edebilirdi yavrusunu.
Bebeğin battaniyesini daha bir sıkı sardı. “Üşüme yavrum” dedi. “Sen hiç üşüme yeter ki sana bir şey olmasın ben dayanırım senin için tüm sıkıntılara”
Şehrin zengin mahallerinin olduğu sokağa doğru sıklaştırdı adımlarını. Gelmişti. Burada bir kapıya bırakacaktı bebeğini Buradaki insanlar sahip çıkacaklardı yavrusuna sıcacık bir evi onu seven anne ve babası iyi bir ailesi olacaktı. Sıcacık yemek yiyecek sıcacık giysileri olacak ve iyi okullarda okuyacaktı bebeciği. Mutlu olacaktı.
Uzun süre izledi yüksek apartmanları Burada oturan insanların ne kadar da mutlu olduklarını hiçbir dertlerinin sıkıntılarının olmadığını ve kapının önündeki bebeği görünce hemen bağırlarına bastıklarını hayal etti.
Apartmanın birinden nur yüzlü bir amca çıktı. Üçüncü katta da yine nur yüzlü bir teyze bakıyordu amcanın ardından. “İşte bu insanlar” dedi. “Bu insanlar merhametlidir iyi bakarlar benim yavruma sıcacık davranırlar ona. Hiç üzmezler bebeciğimi” dedi.
Usulca çıktı merdivenlerden. Bebeğinin yüzünü açtı öpüp kokladı son bir kez daha. Son bir kez daha sımsıkı bastı bağrına “Affet beni bebeğim affet bu çaresiz anneni Yapacak bir şeyim olsa ufacık bir çare olsa ufacık bir ışık olsa ayrılabilir miyim hiç senden. Ama yok işte kendim açım ve benim açlığıma senide ortak edemem. Burada iyi bakarlar sana. Babanın senden esirgediği sevgiyi bu nur yüzlü amca verir sana. İnşallah mutlu olursun. İnşallah bizi bir gün affedersin bebeğim” dedi.
Gözyaşları bebeğin yüzünü ıslatıyordu. Son kez sarıldı yavrusuna sımsıkı sarıldı hiç kopmamak ister gibi. Sonra çantasındaki not defterinden bir sayfa yırttı. “Bebeğime iyi bakın Allah rızası için. Önce size sonra Allah’a emanet” yazdı. Yazıyı battaniyenin içine sıkıştırdı. Bir kez daha öptü yavrusunu ve usulca bıraktı kapının önüne. Sonrada koşarak indi merdivenleri. Duymak istemedi bebeğinin ağlayışını. Duyarsa koşar gelir alır ve bir daha da kopamazdı yavrusundan. Koşarak ve neredeyse ağlamaktan nefesi kesilerek uzaklaştı oradan.
Bu arada yaşlı teyze namazını bitirmiş tam seccadesini toplarken bir bebek ağlaması sesi duydu. Kapısının önünden geliyordu. Merakla açtı kapıyı.
Kapısının önünde bir bebek vardı ve ağlamaktan sesi kısılıyordu artık. Annesizliğine yalnızlığına ve çaresizliğine ağlıyordu belli ki oda.
Teyze şefkatle aldı bebeği kucağına. Sevgiyle aldı içeri onu. Allah onlara yıllar boyu bir çocuk vermemişti. Şimdi ise bir emanet yollamıştı onlara ömürlerinin son günlerinde sevgiyle baksınlar ve büyütsünler diye. Battaniyesinin içinden bir kâğıt düştü.
Bebeğime iyi bakın Allah rızası için. Önce Allah’a sonra size emanet


.Eleştiriler & Yorumlar

:: TALİHSİZLİK..
Gönderen: SÜLEYMAN ATMIŞ / , Türkiye
12 Kasım 2008
Butür öyküleri neredeyse her gün gazete haberlerinde okuyoruz .Özür diliyorum ama gazete haberi gibi olmuş biraz.Çok tanıdık geliyor.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Ölüm Bir Yaşam
Leyla
Kalbimin Geçmişi
Mavi Boncuklu Hayaller
Kazanmanın Kaybettirdiği

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Son Mektup [Deneme]
Bugün Benim Doğumgünüm [Deneme]
Zaman Yabancısı [Deneme]


SABRİYE NİŞANCI kimdir?

Babam bana hayatı öğretir. Nasihat ederdi. Birine selam verdiğinde ilk önce gülümseyeceksin, gülümsemenle selam vereceksin önce, birinin elini sıktığında parmak uçlarınla değil, kuvvetle sıkacaksın, güven vereceksin elini sıktığın kişiye. Dürüst olacaksın. Bir dediği bir dediğini tutmayan insanlardan olmayacaksın, kendine güveneceksin ve insanlarında sana güvenmelerini sağlayacaksın.

Etkilendiği Yazarlar:
iclal aydın, vb


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © SABRİYE NİŞANCI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.