..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > gülçin dağhan




6 Temmuz 2009
- O - 2 -  
gülçin dağhan
her şey eksik...


:BCIB:
Salim ahıra girince oda olağan hızıyla eve doğru yürüdü ve mutfağa girdi. Yapılacak birçok iş ve yapılacak çok az iş vardı onun gözünde. Ona göre zaten aşırı diye bir şey yoktu. Her şey olabildiğinceydi. Ağlamanın ve gülmenin eşitliği kadar iyi ve kötü de dünyada eşitti. İşlerini yapmaya koyuldu. İşverenlerinin kahvaltısını hazırlamalıydı bir an önce çünkü saat yedi buçukta kahvaltı hazır olmazsa evde kıyametler kopuyordu. Sanki herkesin acele bir işi varmış, olabilecekmiş gibi her şey zamanında olmalıydı. Eğer bir şey yolunda gitmiyorsa da en yakındaki günahın rahatlıkla yüklenebileceği keçi bulunup suçlanmalıydı. Kahvaltı için şimdiye kadar bir kez azar işitti ve bu ona fazlasıyla yattı. Doğasında utangaçlık olduğundan herhangi birinin yanında azarlanmayı yediremiyordu kendine. Bunu bir kez yaşadığında kendinin çok gururlu olduğunu anlamış ve kendi gururunu kıracak bu hareketin tekrarlanmaması için kendini şartlandırmıştı.
     Küçük kahvaltılıkları hazırladı, çayı demledi, masaya sanki kendi ailesine sofra kurarcasına sevgi dolu bir şekilde bunları götürdü. Bunları masaya taşımak için bir kat merdiven çıkması gerekiyordu ama o buna çok alışık olduğu için yorulmak nedir bilmiyordu. İçindeki yaşam enerjisi zaten yorulmayı aklına bile getirmiyordu. Omleti ve daha değişik bir sürü şeyi yaptı ve saat tam yedi otuzu gösterdiğinde hanımın ve beyin kahvesini yapmaya koyuldu. Yine içine bitmez tükenmez sevgisini kata kata iki fincan köpüklü, güzel iki Türk kahvesi yaptı. O kahveleri merdivenden çıkarırken yukarıdan da evin sakinleri inmeye başladı. İnerken hanım “Günaydın. Nasılsın?” dedi. Çok şaşırmıştı. Normalde hanımı sadece bir baş hareketi yapardı. Günaydın derse bu günde bir şey vardı. Hele nasılsın derse o günde iyice bir olağanüstülük söz konusuydu. Bunlar düşünebileceği şeylerdi ama hal hatır soruşa duraksamadan hemen heyecanla karşılık verdi.
     Herkes masaya oturdu. O da kahveleri servis etti. Masada sırf içecek olarak; çay, meyve suyu, süt ve kahve vardı. Evdekiler için normaldi ama onun gözüne batıyordu. Savurganlık olduğunu düşünüyordu. Aşırıydı ona gör. Her sabah kahvaltı sofrasına baktığında sırf bu israfa üzülürdü. Aç insanları düşünüp kederlenirdi. Zengin sınıfı daha ne kadar zenginleşecek, fakirler de daha ne kadar fakirleşecek? Diye üzülürdü. Ama sesi çıkmazdı tabi.
     Çocukların en küçük olanı üç yaşındaydı ve ona yemeğini o yediriyordu. O biliyordu ki bu çocuğun anne sevgisine, şefkatine, dokunuşuna ihtiyacı var. Bu yemeği ona annesi yedirmeli, annesi yedirmeli ki annesinin sıcaklığını her adımda duyabilsin. Ama kadın yapmıyordu işte. Kendi çocuğu fazlalık gelmiyordu tabi. Tüm gününü çocuğuyla geçiniyordu onla çok ilgileniyordu ama ona göre bu işi de annesi yapmalıydı. Kadın çocuğunu en keyifli zamanlarını kaçırıyordu ama haberi yoktu. O zengin soyluluğuna bürünmüş protokol kurallarına uyuyordu ama böyle kurallar yoktu bu kuralları zihnindeki meclis koymuştu oysaki o bu kurallara herkesin uyduğunu sanıyordu ama her şeyde olduğu gibi bunda da yanılıyordu. Tüm bunlara rağmen o bebekle zaman geçirmeyi çok seviyordu. Diğer iki çocuk da onun elinden yemek yemişlerdi ve bunun sıcaklığıyla ona karşı herhangi bir mesafe koymuyordu. Bu da onun çok hoşuna gidiyordu tabi. Şimdi bu bebeğe dokunmak onu bir anne şefkatiyle beslemek de onun hoşuna gidiyordu.
     Bebeğe tüm yemesi gerekenleri yedirdikten sonra masadan kalktı. Masadakilere herhangi bir şey isteyip istemediklerini sorduktan sonra aşağıya indi. Kendi de kahvaltı yapacaktı şimdi. Onun en zevkli kahvaltısı domates, salatalık, zeytin, peynir, biber, maydanoz ve demli bir bardak çayla olmuştu. Hayatı boyunca bundan daha fazla onu memnun edecek bir kahvaltı olmamıştı. Hanımı da bundan daha fazlasını ona bahşetmemişti zaten. Memnundu, her şeyde olduğu gibi bunda da memnundu. Zeytin peynir domates ve ekmekle kahvaltısını yaptı. Kahvaltı çok uzun sürmedi tabi. Sadece beş dakika onu boş bıraktılar. O da zaten doyar gibi olmuştu kahvaltının devamı inip çıkarken atıştırdığı şeylerle olacaktı. Alışkındı zaten. Ne fazlasını ne azını dilerdi. Hayatın bahşettikleri yeterdi ve artardı onun gözünde.
     Merdivenlerden ine çıka kahvaltı sofrasını topladı. Arada kahvaltısından kalanları da atıştırmayı da unutmadı tabii. Yoksa bu koca evin ağır iş temposuna nasıl dayanabilirdi. Annesi ve babası nasıl katlanmıştı şimdi aklı ermiyordu. Sabah seher vakti hep beraber kalkarlar. Annesi atıştırmalık bir kahvaltı yapar ve bununla akşama kadar idare ederdi. Yediği kuş kadar şeyle bu evi nasıl döndürmüştü, nasıl ayakta kalabilmişti bir süre aklı ermemişti. Tabi sonunda annesi hastalanmıştı ama annesinin anlattığı kadarıyla yirmi sene bu evde çalışmıştı. Ve aklının erdiği kadarıyla bir on seneyi böyle atıştırarak geçirmişti. Ona göre annesinin daha önce hastalanması gerekiyordu ama o hayata inat o kadar kuvvetliydi ki hem evin bu ağır temposuna hem de gitgide daha da dayanılmaz hal alan evliliğine katlanmıştı. İşte bu yüzden o annesine hayrandı ama annesine hayran olduğu oranda da babasından haz etmiyordu. Ama onlar da gitmişlerdi zaten ne hayran olunacak ne de haz edilmeyecek birileri kalmıştı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Henüz Bir İsmi Yok - 3
- O -
Henüz Bir İsmi Yok - 5
Henüz Bir İsmi Yok
Henüz Bir İsmi Yok - 2
Henüz Bir İsmi Yok - 4

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mevsimlerden Kış Şimdi [Şiir]
Sana Gül Bahçesi Vaad Etmedim [Şiir]
Doya Doya Yaşa [Şiir]
Zor Karmaşık Sıkıcı [Şiir]
Söylemek İstediklerim [Şiir]
Hepsi Gerçek [Şiir]
Fark Eder [Şiir]
Hayat Gazisi [Şiir]
Zor... [Şiir]
B (Aşk) Asına [Şiir]


gülçin dağhan kimdir?

burada yazarlık tanımı diyor ama ben yazar değilim. sadece denemeler yapıyorum. hani deneme alanında değil de farklı farklı alanlarda değişik çaışmalar. gelişimimi hep beraber göreceğiz. . .

Etkilendiği Yazarlar:
ayşe kulin,reşat nuri güntekin,ahmet altan , ipek ongunbert kaplan (devamını sonra yazacağım...)


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © gülçin dağhan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.