..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Politik Roman > Bahattin YILDIZ




14 Ağustos 2002
Dansöz Kıvırmaları-26.sh.  
26.SAYFA

Bahattin YILDIZ


Güneş; yüksek oranda nemli havayla, insan vücudunu ıslak kavuruyor, terletiyordu. Aslında bedenlerden çıkan bildik saf ‘Ter’ de değildi. Sanki vücudun deri altı yağı, terle yoğunlaşarak akıyordu


:BAAH:
Akşama kadar arada Secret’inde yardımlarıyla süren çalışması sonu-cu Med’in kitabından şimdilik, sadece yüz yirmi sayfayı tarayıcıya okuta-rak, bilgisayara kaydını yaptırabilmişti.
     Secret’in bürodan ayrılmasından sonra bir şeyler atıştırarak çalışma-sına devam etti.
Bu kez bilgisayara yüklediği yüz yirmi sayfayı ‘İyi Ruhlar,’ sitesine kaydetme uğraşındaydı. İnternet bağlantısından sonra sitenin adresini yazarak okeyledi.

Web sayfasına giriş için ilk kez bu kadar süre bekliyordu. Beş dakikayı aşkın süreye rağmen bir türlü ana sayfa görünmemişti. Telefon hatları çok dolu galiba, diye düşündü. ‘Durdur’ bütonuna basarak yenile komutu verdi. Değişen pek bir şey olmadı.
Birden hata mesajıyla karşılaştı. Mesaj kutusunu kapattı.
Ekran dondu.
Bilgisayarı yeniden başlatmak zorunda kaldı.
Yeniden açılan programda bu kez donma yoktu. Yeniden internet bağlantısı yaparak, ‘İyi Ruhlar’ sitesine girme teşebbüsünde bulundu.
‘Sayfa görüntülenemedi’ mesajıyla karşılaştı.
Bu esnada masa üzerindeki cep telefonu mesaj uyarısında bulundu...
Mesaj, web sitesinin teknik sorumlusu ‘TekSor’dan geliyordu. Mesajda, "Web sitemize virüs saldırısı oldu... En güncel anti-virüs prog-ramlarını çalıştırdığım halde, temizleyemedim. Haberin olsun" yazılıydı.
Web sitesine neden giremediğini şimdi anlıyordu...
Virüs, her nasıl yapılmışsa siteye ulaşmasını engelleyici kalkan oluş-turmuştu...
Bir kez daha sitenin ana sayfasına girmeyi denedi.
‘Sayfa görüntülenemedi’ mesajıyla yeniden karşılaştı.
Teknik sorumlu bu sorunu çözemediğini belirtmişti. Kısıtlı bilgisiyle kendisinin özelde yapabileceği artı bir şey yoktu.
Sayfayı kapadı. İnternet bağlantısını koparacağı esnada, ekranın ortasında oluşan bir mesaj kutusu gördü. Mesajda, ‘Bir daha denemelisin- Antivirüs Deson&Neson’ yazıyordu.
Ber, gelen mesajı garipsedi. Deson&Neson lisanslı anti-virüs yazılı-mı bilgisayarında kayıtlı değildi ve ilk kez bu isimde bir yazılımı görüyordu. Siteye bulaşan virüs programının bir oyunu olabilir, kuşkusu duyumsamasına rağmen, denileni yaptı. Sayfaya tekrar girmeye çabaladı.
Çaba, meyvesini verecek gibiydi. Üst yazılar görünür hale gelmişti.
Bu sırada helezonik yaya benzer bir şekil ekranı kaplamaya başla-mıştı. Ekran yeniden donmak üzereydi.
Bu şekil, ekranı tamamen kapladığında, bilgisayarı yeniden başlat-mak için düğmeye basacağı bir anda, şeklin üzerinde bir mesaj kutusu oluştu.
‘Helezonik biçimin en üstteki yay aralığını tıklat- Anti virüs-Deson&Neson.’ yazılı mesajın direktifine uygun hareket etti.
İlk tıklama sonuçsuz kalmıştı. Ama, sanki bir şeyleri harekete geçirmişti. Gri renkli helezonik şeklin yayları, yukarıdan aşağıya doğru bir pompa gibi çalışmaya, başlamıştı.
Yaylanma hareketlerinin serileşmesi nedeniyle bir türlü en üstteki yayın arasını tıklayamıyordu...
Ber, bu animasyonal sessiz hareketleri bir süre izledi.
Şekil değişmeye, karma renkler almaya, garip figürler oluşmaya başladı.
Ber, bekle-gör modundaydı. Bu arada bilgisayarın hoparlöründen ürkütücü mekanik çığlıklar duyuluyordu.
Sesler ve renkli görüntüler korkutucuydu. Ber de normal bir insan olarak korkuyu duyumsadı.
İçindeki ses, ‘ilerle!’ diyordu.
Bilgisayarın komut merkezi ayarlarından, yavaş hareket butonuna basarak, seri devinimlerde bulunan görüntünün ve sesin yavaşlamasını sağladı. Şimdi şekil ağır çekimlerde, ses ise badanajlı homurdanmalar düzeyindeydi.
Tekrar helezonik yaya dönüşen şeklin üst aralığını tıklamak için harekete geçtiğinde, imleci hedefe yaklaştırdığı anda geri püskürtüldü-ğünü gördü. Sanki hedef ile imleç arasında manyetik bir alan oluşmuştu. Yinelemeler önceki sonucu değiştirmiyordu.
Dondur, komutuyla alanı dondurdu. İmleci alanın ortasına getirdikten sonra, dondur komutunu iptal etti. Hedef üzerinde imleci sabitleyerek tıklayacağı anda şekil yeniden değişikliğe uğradı.
Değişik şekiller, renkler göz kamaştırıcı, sesler kulak okşayıcıydı. Şekil, gitgide insan figürüne dönüşmeye başlamıştı.
     Değişim, güzel bir dansöz görüntüsü alıncaya değin sürdü.
     Dansöz kıyafetli kadın figürü daha önce görmediği güzellik ve işvedeydi. Netleşen figür usulca kıvırmalardaydı. Dansöz, arka fonunda arada görünen yazıları, görüntüleri sallanan kıyafetleri ile yaptığı hareket-lerle kapatıyordu. Ber, bir taraftan dansözü ve kıvırmalarını izlerken diğer taraftan arka fonda bir görünüp kaybolan yazıları okumaya, arka fondaki figürleri izlemeye çabalıyordu.
Müziğe uyumlu hareketlerde bulunarak gitgide ritmini yükselten dansözün seri kıvırmaları nedeniyle bir süre sonra arka fonu tamamıyla kapatmıştı.
Ber, hipnoz olmuş gibiydi. Gözlerini dansözden, kulaklarını ezgiden alamıyordu. Ezginin sözleri, Markız’ın "Kıvır, kıvırttır," isimli parçasındaki sözlerine aşırı benzerlik taşıyordu.
Dansöz’ün şeffaf ve kat kat elbiselerinin altından sırasıyla bir çok yazılar çıkmaya başladı.
Bu mesajların bazılarında;
"Zengin olmak istiyorsanız bu mesajı tıklayınız!... Kumarhanemize bekliyoruz."
"İlerlemek, yükselmek istiyorsanız benim gibi bir sağa, bir sola, bir arkaya bir öne kıvırmalısınız... Benim giydiğim; arada açılan, arada kapa-nan, bir yeşil, bir kırmızı, bir gri ve karma renklere dönüşen kıyafetleri giymelisiniz ve ayrıca ortama uygun sesler çıkarmalısınız."
"Elimdeki şarap kadehinin üzerini tıklayarak, daha kıvrak danslarımı sunduğum web siteme bekliyorum."
Ber, imleci kadehe doğru getirerek tıklayacağı esnada, bilgisayardan "Sakın yapma!" bağırtısını algıladı.
Bu uyarı irkilmesine neden oldu.
Bu uyarıdan sonra monitörün ekranındaki görüntü yatay olarak ikiye bölündü. Eşit bölünen ekranın üstünde dansöz figürü, altında kalan ekran ise görüntüsüz ve boştu.
Üstte kalan dansöz figürü doğum sancıları çekiyor gibi davranışlar sergilemeye başlamıştı. İçinden bir çok dansöz kıyafetli figür çıktı. Bazı-larının erkek, bazılarının bayan, bazılarının da üçüncü cins olduğu arada görünen cinsel organlarından anlaşılan bu figürler, ana dansözün etrafında belirli bir yörüngeyi takip eden uydular gibi dönerek, kıvırmaya başladı-lar... Dönmenin hızlanmasıyla figürler bir kasırganın ancak Arizona çölünde oluşabilecek hortuma benzer görüntüler sunmaya başlanmıştı.
Onları izleyen Ber’in beyni dolanmaya, karışmaya başlamıştı. Midesi bulanıyor, kusmak üzereydi...
Bu arada, alttaki boş alanda bir takım figürler belirdi. Karınca büyüklüğündeki figürler, çoğaldıkça çoğaldı. Her bir figürün küçük parmakları rakamsal, harfsel değişik simgelere benzeyen mermiler atıyor-du. Attıkları, hızlı bir şekilde karşı alanda bulunan figürlere ulaşıyordu. Kıvıranlar kıvırmalarını bırakarak, atılan simgelerin kendilerine deymesini önleyici, yok edici simgeler oluşturdular.
     Şimdi; alt ve üst de bulunanlar birbirlerine karşı simgele savaşımı başlamıştı. Simgesi yok olanın figürü de yok oluyordu.
     Yirmi dakika boyunca süren bu karşılıklı simgesel savaşım sonunda üstte bulunan figürlerin tümü yok olmuş, bir kısmı da kendiliğinden kaybolmuştu.
     Alt ve üst grupları ayıran yatay çizgi silindi. Ekran normal görüntü-süne dönüşmeye başladı.
     Normal sayfanın ortasında beliren mesajda, "Tüm virüsler silinmiştir. İşlemlerinize devam edebilirsiniz. Deson&Neson" yazıyordu.
Belki de; yeni bir programdı ve yazılım şirketi, iradesi dışında hayrına yardıma koşmuş olabilirdi diye düşündü.
     Ber, ‘program bul’ komutuna "Deson&Neson" yazarak arattırdı. Bilgisayarın hafıza kayıtlarında böyle bir yazılım programının yüklü olmadığını, yüklenmediğini bir kez daha anlamıştı.
     İsimler de yabancı gelmemişti. "Deson ve Neson," isimlerini sanki daha önceden duymuş gibiydi. Hafızasını yokladı.
     Aniden anımsayan insanın davranışını sergiledi. Oturduğu koltuktan ayağa fırladı. Deson ve Neson ismine sahip kişilerle Med sayesinde sanal alemde tanışmıştı.
Med’in anne ve babasının isimlerinin Neson ve Deson olduğunu, sanalında tanıştığı ve yüzlerini gördüğü bu insanların aynı kişiler oldukla-rını Yansı’nın evinde bulunan aile albümündeki fotoğraflardan öğrenmiş-ti...
Zihninden ihtimalli düşünceler geçti.
Olabilir miydi?...
Şimdiye kadar şüpheyle baktığı sanal olayların bir çoğu gerçek alemde karşılığını bulmuştu. Sanal yaşam ile gerçek yaşam neredeyse birbirinin içine girmiş, homojenleşmişti. Sanal; gerçeklikle, gerçeklik ise sanalla karışmıştı.
Neden olmasın dı?...
Med, sayesinde gerçekleşen sanal görüşmelerinin birinde ilk ve son kez görüdüğü Deson ve Neson’un, iyi ruhların mücadeleyi başlattıklarını ve alan olarak interneti tercih ettikleri anlamındaki sözlerini anımsıyordu.
İyi Ruhlar web sitesine yapılan virüs saldırısı nedeniyle oluşan figürlerin davranışları, bunun karşısında onların yok edilmesine benzer bir olayı rüyasında yaşamamış mıydı?... Belki de yaşatılmıştı.
     Ber, gecenin karanlığına kalmak istemiyordu. Bunları daha sonra irdelemesi gerektiğini düşünerek, açılan web sitesinin ana sayfasına girerek, ‘Med’den alıntılar,’ linkini tıkladı. Bir duyuruda bulunmak istiyordu. Yazı karakterini büyük ve altı çizgili olacak şekilde ayarlayarak, "Faili meçhul bir cinayete kurban giden ve sitemizde yayınladığımız birçok yazının esin kaynağı; asıl adı Medayih olan Med isimli Psikologun, ‘Kitle Psikolojisi ve Zihin Kontrol Mekanizması ile Yönetim karşısında Demokrasinet,’ isimli kayıp kitabı bulunmuştur. Sitemizde bölümler halinde yayınlanacaktır," ana başlığından sonra altına ‘İlk yüz yirmi sayfa-sı,’ yazarak link oluşturduktan sonra anılan yeni sayfaya, bilgisayarda kayıtlı dosyasından kopyalayarak, yapıştırıp, kaydet komutunu kullandı.
Kullanıcı modunda kontrol ettiğinde kaydın hatasız gerçekleştiğini görerek, web sitesinden çıktı.
Çalışmaya devam edebilecek enerjisi kalmamıştı.
Netten ayrılacağı esnada, ‘mesaj geldi’ uyarısını yeniden aldı. Mesaj, kendisinde kayıtlı olmayan bir e-posta adresinden geliyordu.

Mesajı açtı.

     Mesajda, "Borcunu ödemekte hindi, alacağında şahin olan, ocağımızı söndüren, bu acıyla kalp krizi geçirerek fiziksel yaşamdan ve çocuklarıma doyamadan erken ayrılmama neden olan sorumluları sorgula-maya geldim- Annen."

     Birileri kendisiyle kafa buluyordu...
     Bir mesaj daha geldi.
     Ber, bu mesajı da açtı.

     Mesajda, "İşlemediğimiz bir suçtan cezalandırılıp, Tut-Bırakma KursEvinde soygun eğitimi almamıza neden olanlardan, aldığımız eğitime göre yaptığımız soygun uygulamasında ölümle anında infazımız yapılırken, dolmuş parası dilendirecek aşamaya getiren büyük soyguncu-ları, hortumcuları cezasız bırakan çelişkili, eşitsiz, adaletten uzak yasaları ve düzenleyicilerini sıgaya çekmeye geldik.- Kur&Bes."

Ber, okuduğu mesajları silmeden minimize ediyordu. Mesajlar üst üste geliyordu.

     "Sesimi duymayan kulakları açmaya, beni görmeyen gözlerin görmesini sağlamaya, iradem dışı düzenlemelerle, beynimi etkileyerek beni çıldırtan ve intihar etmeme neden olan fiziksel ve ötesi dünyanın kötü ruh gruplarını çıldırtmaya geldim- Avukat Artsa."
"Amaç ve çıkarları için kullanıp, kullandırarak kanların dökülmesine neden olanları, gerçeği gizleyenleri, insani değerleri satanları ve alanları, senaryolarını fark eden ve bunu açıklamak isteyenleri anında yok eden düzenleme grubunu ve yandaşlarını deşifre etmeye geldim... Yerel Düzen-leme Grubunun deşifresi, faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasıyla gerçekleşecektir. Yerel Düzenleme Grubunun sorgulanmasıyla, yurt dışında bulunan Genel Düzenleme Merkezine de ulaşılmış olacaktır. Ad kenti Mahalli Düzenleme Grubunun ve yan kollarının barındığı adresi bildiriyorum; "Ölüm Sessizliği Mahallesi. Uzi sokağı. No.9mm. DüzİzUygDen-Dom Holding co. Şti. Ad kenti. – Rutbin."
     
     "Kasırga kadar büyük, etkili, dehşetli ve korkunç hortumsal soygunla iş bulma olasılığının neredeyse sıfırlanması karşısında düşük ücretlide olsa bulabildiğim ‘İstersem Soyulurum’ isimli bankadaki güven-lik görevimde, beynimi belirli kurallar ve korkularla yıkayarak beni ‘Kraldan kralcı,’ yapan düzenleyicilerden, uygulayıcılardan... Sağlıksız çocuğumla eşimin geleceği için görevimden alınmamak ve hatta bir kaç kuruş daha fazla para kazanabilme ihtimaliyle KursEviEğitmen’inin elindeki silahına bedenimi hedef göstermeme neden olanlardan... Bes ve Kur’un bu soygunu gerçekleştirmesine ortam hazırlayanlardan... Özelde, ölüm anımda son arzum olarak kızıma bakılmasını dilediğim halde, bu dileğimi kulak arkası ederek, gruplarında tartışmaya dahi açmayan ‘İster-sem Soyulurum Bankasının Şube Düzenleme Grubu Başkanından...’ hesap sormaya geldim.- İstersem Soyulurum Bankası Geçmiş Güvenlik Görevlisi."
     
"Düzenleme Grubunun raporlarına karşı insani değerler anlamında sürekli sapma oluşturması nedeniyle, alt uygulayıcılar tarafından hunharca yargısız infaz edilmiş olan değerli arkadaşım Sapcanedost’un, mezarı başında edindiğim duygularla çıkardığım ezgiyi, katline ferman verenlere ve yandaşlarına yararlı olabilecek şekilde sözlerini kısmen değiştirerek, kendisine mal eden sanat hırsızı Markız’dan, onun gibilerden ve onu oynatarak, onunla oynayarak, bireysel çıkarları için halkları kandırmak amacıyla hareket edenlere bir kaç ezgim olacak- Mar Kenti Yerel Ozanı."

"Emeğin, artı değer olduğu ve sermaye tarafından sömürüldüğüne yönelik tespitlerimi içeren felsefemi kullanarak, belirli çıkar yapılarını oluşturan bazı aydınların, bazı işçi sendikası yönetici ve üyelerinin, örgütlerin, iç ve dış sermaye gruplarına kendi bireysel çıkarları için boyun eğmesine, emekçilerin seslerini pasifize etmelerine daha fazla sessiz kalamadım. Bağırtım kulaklarınızı ve ceplerinizi delecektir.- Bir Materyalist felsefeci."

"Irk, dil, din, mezhep, görüş ayırımı gözetmeksizin herkese ve herkesime yapmış olduğum insani temelde kardeşlik çağrı özünü saklayanlara... Tasavvuf felsefemi, birkaç ilahiye, semazen ve raksına indirgeyerek salt turizmden gelir sağlamaya çalışanlara ve onlara uyanlara... Dergahım, ıslah olma niyetinde olanlar için umut dergahıdır. Kötü temelde kin, nefret, bozgunculuk, zulüm yapma amacından vazgeç-meyenler için ise umutsuzluk dergahıdır. Onlar, kardeşlik felsefemin manevi atmosferini tamamıyla yok etmek üzereler... Zalimlerden olanları dergahımdan ve çevresinden kovmak için geldim!... -Bir Tasavvuf Grubu Lideri."

"Kendi partisinden olmayan meleği; şeytan... Kendi partisinden olan şeytanı ise melek gören ve gösteren, anlayışıyla hareket eden siyasilerden ve siyasetten uzak durulmasını defalarca tavsiye etmiş ve bu anlayıştan Allah’a sığınılmasını beyan etmişken; benim dergilerimi okuyarak aydınlanan öğrenci ve öğrenci adaylarıma liderlik yaparak çıkarları için, tavsiyelerimin aksine hareket eden ve etmelerini sağlayanlara...
     Kurân tefsiri dergilerimi çıkar amacıyla kullanan, bir kısmını değiştiren, bir kısmını eksilten, bir kısmını hasıraltı eden, safdil inanmış gönüllerin farklı yorumlamalarını sağlayarak, ilişkide bulundukları veya bulunmak istedikleri çıkar gruplarıyla ortak çıkar hesabına girenlere...
‘Zalimler için yaşasın cehennem’ sloganımla, ‘Zalimler için bir anlamda Dünya’da onların Cehennemi sayılır...’ içerikli yorumlarıma karşın zalimlere kan ve destek veren ayrıca bu anlayıştaki politik kişileri överek onların alt tabakayı sömürmesinde, onların Dünya’yı kendi cennetlerine çevirmelerine basamak olan bazı ‘abi’ lakaplılarına sözlerimi anlamlandırmaya geldim. ‘Zalimler için ve zalimlerle işbirliği yapanlar için yaşasın cehennem!’ - Bir Kuran Yorumlayıcısı"

"İnsan sevgisi dolu değerlerimizi bir kaç folklorik ögeye, bir kaç ezgiye hapseden; elini, belini, dilini Hızır paşaların hizmetine sunan bir kısım sahte canların ve onların peşinden giden bazı safdil canların kulaklarına yeni ezgilerimi üflemeye geldim. –Bir Halk Ozanı"

"Kıssalara girmiş olan ‘Bir müridin nefsini tüm kötülüklerden temizleyinceye kadar bir lokma bir hırka düsturuyla hareket etmesi gerektiğiyle ilgili tavuk öykümü bazılarının kafasına vura vura anımsat-maya geldim...
Siz ve yardakçılarınız benim adımı kullanarak oluşturduğunuz tarikat veya başkaca adlarla, bırakın bu kademeye gelmeyi, ilk kademeyi dahi atlayamadan helal olmayan rızklardan, haramı kendisine ilke edinmiş fakirlerin sofrasından çalan hırsızlarla ortak hareket ederek ve aynı masayı paylaşarak patlayıncaya, çatlayıncaya kadar yemenizden şişen göbek derilerinizde def çalmaya geldim.
‘Biz o kademedeyiz mi diyorsunuz?...’
O halde kanıtlayın. Ama boğaza, kola, göğüs boşluğuna şiş ve bıçak sokmayı kanıt olarak kabul etmiyorum.
Beni bazı safdil müritleriniz mi sandınız.
Biraz önce yemiş olduğunuz ve şu anda önünüzde olan tavuk parçalarına "Kum Biiznillah! (Allah’ın izniyle kalk!)" deyin. Bakalım tavuk parçacıkları birleşip canlanabilecek mi? – Bir Tarikat Lideri "

"Aynı makus tarihi bilerek ve isteyerek defalarca yaşatanlara, yaşamasına neden olanlara karşı duruş göstermeyenlere; ‘Bir nehirde iki kez yıkanılmaz,’ öğretimi bu yönüyle de açıklamaya geldim.– Bir Filozof"

"Ülkeleri ülkelerle, ülkeyle kendi insanını, ülke insanlarını birbiriyle ve kendi yararlarına vurdurtan, kırdırtan, onları köleleştiren tüccarlara karşı, mazlum kölelere korunmaları için gladyatör arenasında kullandığım kalkanımı hediye etmeye geldim. – Bir Gladyatör"

     "Sömürgeci ülkenin askerine karşı canımı ortaya atarak attığım ilk kurşun anının üzerinden, uzun yıllar geçmeden, torunlarımızın zararına, kendi bireysel çıkarları için bazı iç ve dış sömürgecilerin lehine zihin kontrol yöntemleri, beyin yıkamalarla hizmet sunan bir kısım meslektaş-larıma kanlı gömleğimi utanç duymaları için hediye etmeye geldim. – Bir Gazeteci."

     "Dünyayı mağaraya çevirerek insanların dışarıyı görmesini engel-leyen, duvarda oynattıkları kuklalarla oyalayan kötü güce nispet, insanların gördüklerinin yanılsama olduğunu öğretmeye, onları mağara dışına çıkararak yaşamın gerçekliğine bakmalarını sağlamak için geldim. – Bir Filozof."

"Veba her yerde... Bazen bir müzik notasında, bazen bir ufak yazıda, bazen bir reklamda, bazen bir seste, bazen bilgisayarda, bazen namlunun ucunda, bazen darağacında, bazen bir filmde, bazen bir kitapta, bazen bir tiyatro oyununda, bazen bir oy pusulasında... Veba her yerde... Vebayı yeniden yorumlamaya ve vebadan korunmanız için dünyanıza şifalı bitki-ler ekmeye geldim. – Bir Yazar"

     "Oynanan oyunlara karşı demokratik tavır koyup, demokrasinin ve demokratik uygulamaların önündeki tüm engelleri kaldırmak ve oyunları boşa çıkarmak yerine, baskıdan ve şiddetten medet uman şahinlerin yanlış politikaları yüzünden, silahı tek çözüm yolu olarak gören oluşmuş veya oluşması sağlanmış illegal örgütün üyeleriyle zorunlu askerlik görevim esnasında yakın ve sıcak temasta yüzleşmem sonucu öldürülmüş bulun-maktayım.
     Gözü yaşlı nişanlım bir başkasıyla evlendi. Annem acıma dayana-mayarak öldü. Babam hala bunalımda. Önümde yok edilmiş bir ömür...
     Legal ve illegal şahin gruplarına soruyorum
     Merak ediyor ve soruyorum. Yanıtını bildiğim soruyu... Bütün bunlar ne içindi?... Kimin içindi?... Ne elde edildi?... Değer miydi?... Başka çıkar yol gerçekten yok muydu?... Akan masum insanların kanı sizin kanlarınızın renklerine yakın renkler değil miydi?... – Yeğenin Mus."

     "Halkı soyan derebeyden alıp soyulan halka dağıttığım efsaneleşmiş hikayemi tersine çeviren eşkiyalara ‘yuh’ demeye geldim. – Halk kahramanı bir eşkiya."

     "İşgalci devlet askerinin kızımın yaşmağına el uzatması üzerine kentte başını çektiğim direnişle kurtulan bölgemizdeki üniversiteye emanet ettiğimiz insanların bazıları, torunumun yaşmağını çıkarmadan giremeyeceğini mi emrediyor ?... Doğrumu bu?... Yanlış mı duyuyorum?... Yanlış mı görüyorum?... Dereceli gözlük ve kulaklık almaya geldim!... – Halk kahramanı Bir Milis."

     "Baba, diyerek taptığımız ülkemizin derin devleti yöneticilerinin savaş bahanesi elde etmek için azmettirmesi ve yardımıyla gerçekleştirilen saldırıdan sorumlu olanlarla zihniyet mücadelesi yapmaya geldik. Bu bir Habil-Kabil savaşı olacaktır. Tarih yeniden yazılacaktır. –11 Eylül Saldırısının Maktulleri."

     "Kalabalıklara; bu yolun çıkmaz sokak olduğunu, durmaları ve farklı düzgün bir yol izlemelerini içeren şiirimle başkaca şiir ve yazılarımı okuyup benimseyenlerin, zamanla eleştirdiğim özellikteki kalabalıklara karışmış olduklarını görüyorum. Bir kez daha, belki de binlerce kez daha bu şiirimi okumaya geldim. ‘Durun kalabalıklar!...!’ – Bir şair ve yazar"

     "Irk, dil, din ayrımı gözetmeksizin ülke ülke yaptığım Kelle koltukta mücadelemi, beni bir tişört logosuna indirgeyerek tüketim toplumuna sunan, mitimi boşaltanlara karşı kendimi yeniden tanıtmaya geldim. – Bir Gerilla."

     "Psikoloji bilimi araştırmalarıma kaynaklık yapan, koşullanmayla ilgili köpek deneyimi, amacı dışında ve kendi çıkarlarına kullananlara... Bazı kitle iletişim araçlarını da kullanarak belirli koşullandırmalarla toplumun ve bireyin iradelerini ve zihinlerini etkileyerek, yarar temin edenlere, bu deneyimden yararlanmalarını yasaklamaya, insanları bu koşullandırılmalara karşı korunma metotları öğretmeye geldim. –Bir Psikoloji Bilimcisi"

"Kötülerin, kötü olduğuna inanmayanlara; onların kötü olduğunu kanıtlamaya geldim. İyi maske takarak örttükleri beyinlerinin bilinçalt-larına gireceğim. Birkaç terapi seansları sonucu açığa çıkacak bilinçalt-larını hep birlikte izlemeye davet ediyorum. İzlemek ücretsizdir. Çocuk getirilmesi rica olunur. Bu benim en büyük uygulamam olacak... –Bir Psikanalizt."

     "Dinler arasındaki ayırımları kullanarak el altından medeniyetler savaşı söylemini yayıp sonra inkar eden güç ve çıkar çevrelerinin oluşturduğu, Dünya Derin Yönetimine bizlerinde diyecekleri olacaktır. Onların ‘Ulusa Sesleniş’ konuşmalarına, ‘Uluslardan Sesleniş’ başlığıyla yanıtlar vereceğiz. Evet, savaş medeniyetler savaşıdır. Bizim tarafta; farklı din ve görüşten uluslar, onlarda ise derin yönetim ve o yönetimden arta kalanlarla beslenenler olacaktır. Bu savaş; iyilerin, kötülerle savaşıdır. Dünya uluslarının ve bireylerinin kardeşliği kabul ettiğimiz üst felsefe olmuştur. – Dünya İnsanlarının Fiili Temsilcileri."

     "Ülke içinde karınca kararınca olan demokratik yapıyı türlü bahanelerle sekteye uğratan, dıştaki büyük güçle işbirliği yaparak içteki egemenliklerini sürdürüp halkın seçtiklerinin hareket alanını ve halkın isteklerini yok edici daraltmalara neden olanların, en sonunda seçilmişlerin bu şekilde ki felsefeye reaksiyon göstererek ve onların egemenliklerini sonlandırmak için aynı dış güçden referans almak zorunda kalmasına neden olanlara, vatan millet, sözcülerini tartışmaya geldim. –
Bir vatansever politikacı"

     Mesajlar sayılamayacak kadar çok ve seri halde geliyordu. Açmaya bile yetişemiyordu...

     İçeriğini okumak yerine gönderici isimlerini okumaya başladı. Kızılderililer, siyahderililer, beyazderililer, sarıderililer, Güney Afrika-lılar, Vietnamlılar, Hiroşima, Nagazaki mağdurları, Koreliler, Somaliler, Afganlılar, İranlılar, Iraklılar, Yugoslavyalılar, Lübnanlılar, Türkiyeliler, Filistinliler, Kıbrıslılar, Kuveytliler, Halepçe’liler, Kamboçyalılar, Rodez-yalılar, Kolombiyalılar Liberyalılar.. ve daha niceleri. Zulme uğramış tüm dünya ulusları ve bireylerinden geliyordu mesajlar.
     Göndericilerin isim ve tabiiyetleri mesajın içeriği konusunda duyumsamalar da veriyordu.
Göndericilerinin bir çoğu kendisine yabancı gelmiyordu. Tanımadığı isimlerden de mesajlar geliyordu. Yüzlerce mesajları bu akşam okuyabilecek gücü kendisinde bulamadı. Gelen mesajları kayıt klasörüne yönlendirerek, otomatik kayıt yapılmasını sağladı. Gelmekte olanları ise engelleyerek, ertesi gün alma kararı verdi.

     Sanki, yakın tarihte yaşamış bir şekilde ölmüş veya öldürülmüş insanlardan, gruplardan mesajlar geliyordu ve çoğu anlamlıydı. Anlamları algılayabiliyordu.
     Tarih, ilk kez bu kadar yalın gerçeklik sunuyordu. Sanki Ölü Tarih hortlamıştı...
Ölüm sonrası üzerlerine ölü toprağı serilmesi ve onların ‘gerçek’ gerçekliğini devam ettirecek dirilerin kalmaması üzerine ölü toprağı serilmiş yaşayanları uyandırmaya gelmişlerdi.
Şimdiye kadar dilsiz, kör, sağır, duygusuz olarak tanımlanan ve onun dili, gözü, kulağı olduklarını söyleyen bir kısım yalan söyleyen tarihçileri ve onları motive eden güçleri bertaraf edecek gerçek tarihçilerin yeteri kadar olmayışı, olanlarında yeteri kadar kendisini temsil edememesi nedeniyle, bizzat gerçek tarih barındırdığı gerçekliğini, kişilerini, olayla-rını canlandırarak dirilişe geçmişti. Tarihin gerçekliği, anın ve geleceğin gerçekliğini de şeffaflaştıracaktı. Bu bireyin iyiliğineydi. Zihinsel hipnozun ortadan kalkmasına neden olabilirdi...
Tarih, yalan söyleyen tarihi yargılamaya, kendisini katleden yalancı tarihten intikam almaya onu yok etmeye gelmişti. Gerçek tarih kendi gerçekliğini yazmaya başlamıştı. İnsanlık yararına olacak diyalektik, determinizm ancak bu bilinçle gerçekleşecekti. Yalan geçmiş üzerine bina edilen yapının; ‘anı’da, ‘geleceği’ de yalanlarla dolu olacaktı... Böylece insanlık evrimi; canavarlaşmaya doğru değil, insanlaşmaya doğru dev adımlarla ilerleyebilecekti...

     Med ile anne ve babası olan Neson ve Deson’un sözünü ettiği savaş başlamıştı. Sanal İyi ruhlar, egemen kötü ruhlara karşı bayrak açmıştı.
Gelen ve kaydedilen mesajlardaki gönderici listesini gözleriyle tekrar taradı.
Peki, Med neredeydi?... Neden o da kendisine mesaj gönderme-mişti...
     Birden, İyi Ruhlar sitesinin teknik sorumlusuna, sitenin virüs saldırısından kurtulduğuna dair bilgi vermesi gerektiğini anımsadı.
Cep telefonuyla, Teksor’a bu yönde mesaj yazıp gönderdi.


                         ***


Devamı: 27. Sayfa'da



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik roman kümesinde bulunan diğer yazıları...
Istakoz Büyüsü / 14. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 10. Sayfa
Kimlik No 666 / Kontes Princ - 1
Kimlik No 666 / Arka Kapak Yazısı
Kimlik No 666 / Kont Drakula - 1
Istakoz Büyüsü /6 Sh.
Istakoz Büyüsü / 13. Sayfa
Istakoz Büyüsü / 16. Sayfa
Kimlik No 666 / Başlangıç Bölümü
Istakoz Büyüsü / 15. Sayfa

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Saddam, kızı Irak ve tecavüzcü Bush... [Eleştiri]


Bahattin YILDIZ kimdir?

Soyutlamaları seviyorum. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Asimov, King, Kafka, Dostoyevsky...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.