"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Heyecan az da olsa mevcut bende. Yolculuğun uzun olması yolculuk sırasında yapılacakların listesini uzatıyor. Bilindiği halde alınan yol tarifleri akşamın bitip gecenin başlamasına vesile oluyor sadece. Karanlık bir yolda ilerleyen otobüsün heyecanı hızına yansıyor sanki. Gökyüzünde ne ay ne de yıldız var. Otobüsün yola yansıyan ışığı öndeki karanlığı bertaraf ediyor o kadar. Kapı eşiğindeki basamakta garip bir adam oturuyor. Aylardır yıkanmamış gibi. Üzerindeki giyecekler eski ve kirli. Ama adamda daha garip bir hal var ki o da yüzünde anlayamadığım bir tavır var. Sanki sırtında taşıdığı yük omzunu aşıp yüzüne yansımış gibi. O kadar masum ki… Kek uzatıyorum. —Kek yer misin? Diye soruyorum. Elini göğsüne bastırıp -istemem- der gibi başını sallıyor. —Hadi kırma beni al diyorum. Kırmıyor beni keki alıp cebine koyuyor. Çocuklarına götürecek belki? Çocukları var mı? Bir süre izliyorum. İsyan etmediyse Allah katındaki değerini düşünüyorum. Benden çok daha değerli bu kesin. Garip adam bir süre sonra iniyor. Otobüsteki görevli bana dönerek adamdan bahsetmeye başlıyor. Kimsesi yokmuş. Kansermiş. Ağız kanseri. Çene kemikleri alınmış Bursa’ya tedavi amaçlı geliyormuş Bu otobüs denk geldiği zaman adamdan para almadan getirip götürüyorlarmış.. Kek vermişdim... Ne düşündü acaba? Canı çekti mi? Yiyemeyeceği halde. Nereden bilebilirdim. Ağlamama kim engel olabilir ki bütün otobüs bir araya gelse umurumda mı? Hoşça kal sevgili günlük. ... Burası çok sessiz yine sevgili günlük. Sadece ağustos böceklerinin sesi gecenin sessizliğini bozuyor. Bir de uzaklardan bir bebek ağlaması geliyor o kadar. Ay yine tepeden gülümsüyor. Balkona yuva yapan kırlangıç kuşu yine yavrusuna yiyecek taşıdı durdu. Bir ara başka bir kuş yuvaya girmeye kalkıştı ama anne kırlangıç hemen çıktı yuvadan “ben buradayım” der gibi. Ya yuvanın yolunu şaşıran başka bir anne kuştu ya da baba kuştu bilmiyorum yuvaya girmeye çalıştı ama anne kuş onu hemen kovdu. “başka yuvaya” der gibi. Bu gün yanımızdaki şezlongun altına toplanan karıncalar dikkatimi çekti. Nasıl olduklarını görmeliydin. İki sıra halindeydiler. Bir asker ciddiyetiyle kolaya doğru sıra halinde gelen karıncalar yine aynı ciddiyetle hiç sıralarını bozmadan giden karıncalar. Dökülen kolaya doğru gelip paylarına düşeni alıp geri gidiyorlar. Bir karınca bir susam tanesini taşımaya çalıştı yuvasına götürmeyi başardı elbette. Geliş ve gidiş yönündeki karıncalar karşılaştıkları zaman sanki birbirlerine bir şey söylüyorlardı, birbirlerine direktifler veriyorlardı sanki. Kolanın döküldüğü alanı çok kısa sürede istila ettiler . Ama düzenlerini hiç bozmadan tabi. Orada olan plaj çantasının etrafını sardılar. Çantanın sahibi durumu gördüğünde çığlığı bastı hemen. Korkuyormuş. Rica ettim “ne olur bozmayın bakalım ne yapacaklar ben çantanızı temizlerim” dedim. Bir süre o da izledi insanlık hali korkabilir düşüncesi ile çantasını karıncaların yuvasının olduğu yere silkeledim. Karınca deyip geçmemek gerek, sanki insanoğlunun zekâsı var onlarda istenmedikleri yerde durmayacakmış gibi ben çantayı silkeledikçe döküldüler. Oradan ayrılıncaya kadar karıncaları izledim, onlar hakkında yazılanların masal olmadığının kanaatine vardım. Oradan taşıdıkları kolanın şekeri mi idi yoksa suyu muydu bilmiyorum ama 3 saatte bir havuz başı yıkanıyor ben ayrıldıktan sonra kesin orasını yıkadılar ve karıncalara bir kez bile bakma ya da seyretme zahmetine katlanmadan su hortumunu tuttular karıncalara doğru. İşte böyle sevgili günlük yorum senin diyeceğim ama ne konuşabiliyorsun ne yazabiliyorsun yorum senin demem bile saçma… Yazarım yine… İyi geceler… ... Bu gün ilk defa denizin çok güzel olduğunu farkettim. Deniz suyu yavaş yavaş çekiliyor. Görünüşü bakılırsa sanki gruplara ayrılmışlar ve sanki bir yolculuğa çıkmak üzereler. Sessizce hissettirmeden çekilen su gruplar halinde gidişinin aksine hızla kıyıya vurması gitmeye hazır olmadığını hatta korktuğunu anlatıyor gibi. Ve kendini kuma atan su bir kavuşma anının görüntülerini aksettiriyor. Tam karşıda uzun bir direkte asılı bayrağımız dalgaların aksine öyle nazlı nazlı sallanıyor ki. Bir metre bez ancak bu kadar değerli ve güzel olabilir. Oda bu güzelliğinin farkında. Öyle mağrur ki. "kurban olurum kırmızı beyaz rengine rengine ay yıldız şekline " demek geliyor içimden. Bir kaç tekne kıyıya bağlı. İpini çözssem gider mi acaba? İpi görmesem teknenin görüntüsüde aynı deniz suyu gibi. Biraz gidiyor, duruyor, ardına bakıyor sonra geri dönüyor. Sanki iki arada kalmış gibi. Sanki alacağı her iki karardanda korkuyor gibi. Kazanacaklarının ya da kaybedeceklerinin muhasebesini yapıyor gibi. Şu an beklemede. Ya ipini koparıp gidecek ya kalıp ipin çürümesini bekleyecek... İple birlikte kendiside çürüyerek... Bir kırlangıç kuşu balkona yuva yapmış, yavrularına durmadan yiyecek taşıyor. Yavru kuşlarda doymak bilmedi bir türlü. Kadıncağız helak oldu gidip gelmekten... Bir kadının suya değiyor ayağı. Su soğuk buradan hissedebiliyorum. Kadın koşarak geri çekiliyor. Orhan Veli'nin şiirindeki kadında kaçmışmıydı acaba? Bu gün sana farkında olunan güzelliklerden bahsetmek istiyorum biraz. Maç yok, ortamda sessiz, sanırım anlatabilirim. Bir güzelliği farketmek ancak görmekle mümkün oluyor. Sadece gözlerle değil bütün ruhumuzla baktığımız zaman ancak güzelliklerin farkına varıp görebiliriz. Bunun içinde ruhumuzdaki gereksiz detayları bulup atmamız gerekiyor. Bunu başardığımız zaman sadece gözümüzün önündeki güzellikleri değil gözden ırak olan güzellikleride görebiliriz. Haydi bakalım şimdi temizlik zamanı. Kim ne anlıyorsa hemen işe koyulsun. buradaki sessizlik bozulmak üzere yine yazarım görüşmek üzere. Hoşça kal. Hani şair der ya "beni bu güzel havalar mahvetti" diye Çok haklı bu güzel hava ve denizde beni mahvedecek sanırım. Şiirin devamını düşünmek dahi istemiyorum. İyi geceler...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |