İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
- ilkyaz başı 1979 ünye- ben mi… adım ismail…( beni bugün vurdu, kimliği belirsiz faşist bir kurşun… ) dün ilk kez bir kızı öptüm… dudaklarım hâlâ yanıyor… dudaklarımdan kuşlar uçtu… dudaklardan kuşların uçacağını siz bilmezsiniz, görmediniz ki… ben gördüm… sokakların hepsi yeni dökülmüş asfalt gibi dümdüz oldu… ayaklarım yere değmedi dünden beri… insan da uçabilirmiş, bunu öğrendim… siz görmediniz… mavinin içinde esmer bir kartaldım… ben yaşadım bunu… bütün dağları, ovaları, denizleri gördüm… dün ilk kez bir kızı öptüm… cebimde karma karışık hercai düşler biriktirdim hep… hayat karma karışık sandığımdandı belki bu… cebimde açılmamış çiçeklerin kokusunu biriktirdim… daha güzel olsun dedim dünya… insan, insan gibi yaşasın, ben de insan gibi yaşayayım… yanacaksam sevdiğimin gözlerinde parlayan güneşlerin ışığında yanayım… cehennem yangınları bana göre değil… cehennem yangınları kimselere göre değil… üşümesi olmasın yüreğimin… karlı günlerde herkesin paltosu olsun… bacalar sıcak sıcak tütsün evlerde… benim de olsun paltom, sarınıp paltoma çıkayım sokaklara… kar suyu dondurmasın parmaklarımı… dudaklarım mosmor morarmasın soğuktan… açlıktan kıvrım kıvrım kıvranıp da lanetler okumayayım hayata... uzamasın geceler, acının yoldaşı olmasın yıldızlar… ben bunları istedim… sabahları aç çıkmayayım evden, dedim ekmek kokusunu çok uzaklardan duymayayım, dedim paltom olsun dedim ayakkabılarımın altı delik olmasın dedim soğuktan parmaklarım donmasın da dedim beni vurun demedim… beni vurun demedim… erik çiçeklerini bilirsiniz, bembeyaz açar… bizim burada ilk önce erikler açar çiçeklerini… bahar gelmiştir artık… nemli soğuğun kemikleri sızlattığı sobasız, ateşsiz evlerde kendiliğinden oluşan sevinci yaşamayan bilmez… komşu evin bahçesindeki erik ağacının çiçek açtığını görünce biz de içten içe sevindik… bahar geldi dedik, artık güneş daha sıcak olacak, bir süre üşümeyeceğiz dedik… karnımızdaki gurultuyu duymayız artık dedik… sevindik… nasıl oldu bilmiyorum, kendiliğinden gibiydi her şey… sanki başka türlü şekillenemez gibiydi düşüncelerim… daha iyi yaşamamız gerektiğine inanıyordum… adaletsizlikleri görüyor, bunu onuruma yediremiyordum… dünya adil değildi hiç… okuduğum kitaplarda güzel dünyalardan söz ediliyordu… herkesin işinin olduğu, kimsenin aç kalmadığı; çocukların çocuk olduğu, çocukların erken büyümediği, soğuktan tir tir titremediği ülkelerden… delikanlı düşlerime yoldaş insanların olduğunu keşfetmem zor olmadı… el ele vererek böyle güzel bir dünya kurabilirdik… buna o kadar inanıyordum ki… buna o kadar inanıyorduk ki…düştü belki… ama güzeldi bu düş… düş gibi bir düştü işte… büyük bir serüvenin isimsiz serüvencileri arasına katıldım ben de düşlerimi gerçekleştireceğime inanarak… gençtim, bıçkındım, duyguluydum… dün ilk kez bir kızı öptüm… dün ilk kez bir kızı öptüm… bugün ona kır çiçekleri toplayacaktım… filmlerde görmüştüm… bahardı ve her yer reng^renk çiçeklerle doluydu… en güzel çiçek oydu… en güzel kokan o… ben yine de onun için kır çiçekleri toplayacaktım… belki bir daha öpecektim, belki biraz daha büyüyecektim… düşlerimden biri, en güzeli belki, gerçekleşmişti işte… dün ilk kez bir kızı öptüm…öteki düşlerim de gerçekleşebilirdi… geçtiğim bütün sokaklarda yanımdan geçen herkese gülümsüyordum… dudağımda kırmızı bir karanfil gibi açan devrim marşları, yüreğimde tomurcuk halinde bir aşkla mutluluktan uçmanın en somut haliydim… resmimi çizebilirdi abidin… “mutluluğun resmi” diye asabilirdi duvarına… onu bir kez daha öpecektim belki bu akşam… ona yazdığım mektubun arasına koyduğum gelincik aşkımın nişanesi olacaktı… vurulmaya hiç hazır değildim… erikler çiçek açmıştı… bahar kokuyordu her yer… her yer rengârenk çiçekti… vınlamasını duymadığım kimliği belirsiz faşist bir kurşun göğsüme saplandı…irkildim… diz üstü düştüm… 1979 baharıydı, erikler çiçekleri bembeyazdı, bahar gelinliğini giyinmişti… önce kuşlar kaçıştı çığlıklar atarak… sonra boylu boyunca yıkıldım kaldırıma… cebimde buldukları bir mektupla bir bildiri resmi tutanaklara geçti… beni vurun demedim ki… beni vurun demedim ki…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayhan Sönmez, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |