Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
O an anlam kaybolmuştu aralarında, onca yüklenen oysa. Daima erken giderdi küçük yürekli kadın; duyguya erken giderdi ve elleri bomboş dönerdi. Sanki pazar sabahı iki yumurta bir ekmek almak umuduyla gidilen bakkalın henüz açılmadığını gördüğünde, bakkala mı kendi zamansızlığına mı kızacağını bilememek gibiydi şimdi de hissettiği. “Boş ver, detaylarında kaybolma resmin bu defa” dedi kendine. Hareket, kabiliyetini yitirdi soğuk akşamın birbirine uzanmayan iki çift elinde. Sustu zamirler. Yemyeşildi adam. Soluğundan yakalasaydı, bırakmasaydı belki değişirdi tabiatın doğası, yerçekimi falan karşı konulabilir kavramlar olurdu sonra. Kendini bildiği andan itibaren beklediği mucizeye baktı, burada mıydı? Bilinmezliğin gizi tam kuruyacakken suya değmiş yara gibi iltihaplandı, içinin tam ortasında ilan etti bağımsızlığını. Yine erken gelmişti belliydi erken dönecekti, neye yorulduğunu bilmeden yorgundu. Belki yormuştu da. Sadece bir an için sıcak bir rüzgar esti, kokusunu duydu adamın, uzak ülkelerden göç eden mızıkacılar gibiydi, az sonra cümbüşü can yakan melodiler uçuşacaktı etraflarında. Çok sonra yalnız kaldığında bu anı hatırlayacaktı küçük yürekli kadın ve soluğundan tutmadığı adamı bir an için de olsa sevmiş olduğunu varsayacaktı. Sonra kuruyacaktı cümleler, yine de o ana bir virgül attı. Yağmur başlamıştı inceden, deniz desen gücüne sağlık adamdan daha hoyrat. “Her yanım aidiyetken, bu koku, bu ten… Değme, duyma gitsin bitsin bu ait olma savaşı” dedi kendine kadın. “Ya hisler? Değmemek, duymamak, mümkün müydü hissetmemek?” Gemiye binmişlerdi çoktan. “Az sonra bitecekti bu serüven, birbirlerine sicimlenen iki elektronken daha mı kolaydı işler, ses ve suret olumsuzlamış mıydı şimdiyi?” Gemi sallandı, adamın ceplerinden şuur döküldü. Eli boşlukta kaldı kadının, bulamadı adamın elini. Adam gerçekleşti, gerçekçileşmişti belki de. Gölgesinde kaldı, izi gitti, cebinde bir tutam kokuyla. Soluğuna sahip çıkmak istedi adam “Nefesim nefes olmayınca gecenin canına, gecede ersin gündüze, yansın tutuşsun yarım yanım” diye geçirdi içinden. Olasılığın bir perdesi kapanmıştı, sessizliğe duyulan özlemi ağır basmıştı. Söndü ateş, yabancı oldu küçük yürekli kadın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © funda kipural, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |