Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
Kadir gecesinin gizemi ve ihtişamıyla donandı hastane odası, oruçlu girmişti kadın doğuma, tam da ikindi namazında yakalamıştı onu ilk kıvrak sancılar. Ve ilk karşılaşma! Sarmaladı yüreğiyle sımsıkıca kuzusunu, evladım, maralım..diye inledi anacık. Allah’ımın emaneti, hediyelerin en güzeli, gururun ise en ziyadesi diye mutlandı. Yeliz’im sevdiceğim, bahtın açık, nasibin bol olsun, adın gibi bakî izler bırakasın bu fani dünyada..deyip adını fısıldayıverdi bebeğinin kulağına sessizce. Emek verdi, kahır çekti, uykusuz gecelere yoldaşlık etti, evlatçığım sağlıcakla olsun diye. Hem o küçücük bedeni, hem sevgisini büyüttü içinde katmer katmer. Gücendi yıllara, sitemle kızdı; - Durun, biraz yavaşın, hani şarkıdaki gibi, sükûta yatın, yatın ki yavrucağım koynumda biraz daha oyalansın; Âheste çek kürekleri mehtap uyanmasın, maziye aklım takılır gönlümün cevheri benden ıramasın. Lakin yıllar hiç söz dinlemiyor, arz ve talebe geçit vermiyor, senin beklentilerine adeta gülüp geçiyor sinsice. Ve nihayet rüzgarın kızı büyüdü, tam tabiatındaki gibi bazen hırçın, bazen dalgın çoğu zaman da, mutedil bir kimliğe büründü. Zifirî karası uzun saçları beline dolanırken, buğday benizli tenine mahcûbiyetin perçemi döküldü. Her ana gibi o da emek verdi evladına, inanmışlığın değişmez ilkelerini nasihat etti, sevgiyi öğretti, maneviyâtı söyletti. Dürüstlük rehberin olsun kınalı kuzum, kibir senden uzak olsun, Yarâdan’ına âşık, Vatanına sadık, Can yoldaşına refîk, Acizlere şefîk, Anana babana, kadîm olasın..düstûruyla terbiye etti. Hiç yanıltmadı anasını Yeliz, hiç şaşırtmadı. Hüsnüniyetle verilene ihanet etmedi, inkâr etmedi, çağın vebalarına karşı aşılıydı çünkü. İyiliğe minnet, yüceliğe hürmet etti yüreğinin en derûnundan. Kıskançlığa hiçbir zaman yer vermedi kalbinde, lekesiz sadakâti besledi beyninde. Tavizsiz prensiplerin insanı olmayı hedefledi, çünkü insanlar olarak bizler gelecekte ne yaşayacağımızı bilmeden, önce ilkeleri öğrenip, sonra da öğretmekten mesûl yegâne bir toplumun bireyleri değil miyiz? Başarı asla sadece kendisi için olmamalıydı, bu toplumda onun başarılarından istifade etmeliydi. Sorumluluk bilinci anca böyle gelişebilir, toplumlar ancak bu zihniyetle kalkınabilir ve yücelebilirdi. İyilik ve inayet, sevgi ve muhabbet adeta bir çağlayan gibi yukarıdan aşağıya doğru akmaktadır, dolayısıyla bu erdemler önce anne ve babadan evladına, sonra da evlattan toplumlara aktarılmalıdır. Yeliz’im güzel gözlüm, yarının umutlu, geleceğin aydınlık olsun… Bir annenin evladına hissiyâtı..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nezahat bekleyiciler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |