..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Başkaldırı > Salih Kurt




10 Eylül 2002
Ölen Ağaç  
Salih Kurt
Sonra sinirleniyor bana hayat. Kin kusmaya başlıyor birden. Yeşil yaprakları kuruyup dökülüyor, dallarını insanın ulaşabileceğinden daha yaşlı otlar bürüyor ve çelik gibi sertleşiyor girintili gövdesi. Kaçmamam için sıkmaya başlıyor beni. Kuru dallarından


:BJDD:
Hayat sarmaşık gibi sarıyor dallarıyla beni. Biliyor benim kararsızlığımı. Hatta hayat beni benden daha iyi tanıyor. O yüzden sormaya gerek bile duymuyor ?Çemberin içinde mi yoksa dışında mı olmak istersin?? diye. Yumuşak ve yapışkan kollarıyla alıyor beni içeriye. Arada sırada gevşetiyor kollarını nefes alabilmem için. Bir an için gevşetince kollarını, kaçmaya çalışıyorum hemen nedenini bilmeden. Ya bilinçaltım yeterince güvenmiyor ona yada çılgına dönüyorum beni bu kadar bağlayan bir şeyin varlığından. Ama nedenini bilmiyorum... Hiç bilmiyorum...
     
Sonra sinirleniyor bana hayat. Kin kusmaya başlıyor birden. Yeşil yaprakları kuruyup dökülüyor, dallarını insanın ulaşabileceğinden daha yaşlı otlar bürüyor ve çelik gibi sertleşiyor girintili gövdesi. Kaçmamam için sıkmaya başlıyor beni. Kuru dallarından çiğler okuyor yüzüme. Ağlıyor mu yoksa?
     
Çılgınca bağırıyorum ama nefesim kesilmek üzere. Kurtulmak için ağacın gövdesine geçiriyorum dallarıyla bağlı parmaklarımı ve tırnaklarımı. Ağaç bırakıyor beni birden... Açtığım yaralara bakıyor sadece vakur bir ifadeyle. Gövdesinin ortasında enlemesine çatırtılar ve buğulu görüntülerle bir yüz beliriyor yavaş yavaş. Böcekler ve solucanlar dolduruyor gözlerini oluşturan kovuklarını. Gerçek yüzüyle karşılaştığım için çok memnun oluyorum. Ama aynı zamanda itilme içinde bir tiksinti ve korku bağlıyor içimden ateşlenip beynimde kristalleşen ve sisiyle barışık parıldayan düşünceleri. Üzerindeki izlere bakıyor ve ?Muhteşem...?, ?Mükemmel...?, ?Kusursuz...? diyor ve suratıma sırıtıyor haince. Neler olduğunu anlayamıyorum ve yanına yaklaşıyorum ürkek adımlarla.
     
Tartışmalar... Tartışmalar...
     
     Birden ağzından kaçırıyor sırrını. O tırmalamaların sanatın ve edebiyatın ta kendisi olduğunu söylüyor ağaç. Her kopan parçadan yüzlerce dalın çıktığını ve bunun ona yeni insanları tutsak etme aracı sağladığını söylüyor bana. ?Kimler tırmalamadı ki bu ağacı?? diyor ağlamaklı bir sesle ve alay ediyor benimle. ?Üst dallara ulaşıp benden faydalanmaya çalışanlar, benim içimdeki gizleri anlamaya çalışanlar, senden güçlüler, senden güçsüzler...? diye ekliyor ağaç. ?Ama silahlarının hep benden kaynaklandığından ve her darbenin beni daha güçlendirdiğinden habersizdi insanlar? diyor ağaç derinden yüzeye, yankılı, kaba ve rüzgar tizliğindeki sesiyle. Dehşete düşüyorum ve dönmeye başlıyor başım. Artık kucaklamak istemiyor beni hayat ve ?Defol!? diyor bana...

     Şimdiyse o ağaç çok uzak bana. Perspektifi hızla uzaklaşıyor ama aynı zamanda hızla kök salmasından olsa gerek düşünce kozmosumun boşluğunu sürekli irileşerek dolduruyor hayat. Şimdi daha net görebiliyorum üzerindeki insanları. ?Durun!? diyorum ama duyuramıyorum sesimi. Bir an sonra Her yer karanlık ve kör siyahı denilen bir görüş açısı...
     
     Yalnızlık ve çıldırma noktasının simsiyah bir evrende ağlamaklı kahkahaları ve gülen ağlamaları... Sadece... Tek...

     Ve bir...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tuval
Eski Bir Anı
Kış Aylarında Gözler
Saklanmak Sonsuzluğa
Saklanmak Sonsuzluğa

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Fırtına Ve Balıkçı [Şiir]
Senin adın neydi? [Şiir]
Düşler Kentinde Bir Kız [Şiir]
Üç Çizgi [Şiir]
Bir Dünyanın Damarları [Şiir]


Salih Kurt kimdir?

Delidir biraz

Etkilendiği Yazarlar:
Umberto Eco, H.P.Lovecraft, E.A.Poe, William Gibson


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Salih Kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.