Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
Biliyorum, kalacak ruhum geride, seninle. El sallarken sana ve sevdiklerime içi parçalanarak gideceğim. Bu anların korkusunda zihnim, geç gelmesini dilediğim zamanlar içinde. Yaşanmamışlıkların özlemini biraz daha hissederken, yaklaşan o günün hüznü var içimi kaplayan. Geçmişin tüm güzelliklerini paylaşıyorum geçen her zaman aralığında… Daha tazecik günlerden başlayan aşkım, genç bedenlerimizin yanıp tutuşan tutkusu saran bedenlerimizi. Kadınım, yaşanacak günlere doyamadan gidişim acıtacak içini, biliyorum. Kaplayacak büyük pişmanlık dört yanımı, sana yaşatamadığım tüm güzelliklerin hasreti ile. Daha oturamadan bir Fransız cafesinde, baş başa içemediğimiz iki kadeh şarabı, ağdalı müziğin eşliğinde kulaklarımıza gelen tadını duyumsayamadan, kopup gideceğiz yokluk içinde, doyamadan, birbirine yanan kalplerimizle. Bir dağ esintisinde el ele çıkamadan zirvelere, beyaz örtüsüne basamadan ayaklarımızın altındaki, yaşayamadan tüm dünyaya tepeden bakmayı, o esen esintiler alıp götürecek seni bir yana, beni bir yana. Maviliğinde o büyük enginliğin rüzgârı dolduramadan yelkenlerimizi, güneşin yakan yüzünde, birbirimizin gözlerine bakarken, yaşayamadan kaybolacak belki de ruhlarımız. Sana hasret, bana esaret düşecek dönüp duran dünyada. Ben bir çınara yaslayacağım sırtımı, düşüneceğim seni, o çınarın altında kapattığım gözlerimin ardında. Memleketimin o toprak kokusunu çekeceğim ciğerlerime, senin teninin kokusuyla karışmış. Hiç durmadan akan nehrin sularının tınısındaki huzuru arayacağım sesine eş. Uçan bir arının kanat seslerine saklanmış anları kovalayacağım, sen ürkek bedenini bana sardığında. Ruhum bu diyarlardan gittikten sonra belki bir gün, uğur böceği gibi konacağım avucunun tam ortasına, dileklerini alıp yerine getirmek için uzaklara. Yeni dilekler yükleyeceksin doğanın kucağına tekrar bırakmak için beni. Ama inan ki sadece dileklerini ulaştırıp tekrar döneceğim sana eğer bu ömrümde yeterse. Sen papatya fallarına bakarken her düşen yaprakla döneceğim bir kere daha sana. Her bahar başında kafanı göklere kaldırdığında uçan göçmen kuşlar gibi geleceğim sana. Başının üstünde uçan bir kırlangıç olacağım belki. Evimizin duvarına, çamurdan yaptığım yuvamda saçak altına sığınmış minik bir bedenin gözlerinden seyredeceğim seni özlemle. Çığlıklar atacağım kanatlarımı çırparken, seni ne kadar sevdiğimi söylediğim şarkılarımda. Bir tüy düşecek kanatlarımdan ellerine, işte o zaman bil ki hep yanı başındayım ilk gün ki sevgimle, sana hasret, sana susamış. Eline düşen bir tüyle an beni, minik kanadından kopup sana gelen bir kuşun. Caner TEK
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © CANER TEK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |