Sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmektir. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Uşun Koca adında, Yiğit bir er yaşarmış, İki de oğlu varmış. Büyüğün adı Egrek, O tam bir cesur yürek. Bayındır ve Kazan Han O, dilerse her zaman, Alırmış huzuruna, Oturup yanlarına, Sohbete katılırmış, Hatırı sayılırmış. Bir gün sohbete gelmiş, Tüm beyleri çiğnemiş. Ters Uzamış, çok kızmış; Ona dönüp bağırmış: — Bu oturan tüm beyler, Ünlü, şanlı yiğitler. Bre sen baş mı kestin! Kime ekmek yedirdin? Hiç yoksul kuşattın mı, Kan döküp ün aldın mı!.. Egrek yerinden kalkmış, Demiş ki: — Ters Uzamış! Kan dökmek ve yedirmek Hüner midir giydirmek! Ters Uzamış’ın sözü Gece etmiş gündüzü. Kazan Han’a yönelmiş, Ondan akın dilemiş. Egrek demiş ki: — Han’ım, İzin verin Hakanım. Ben de akın yapayım, Ünlenip, şanlanayım... Akın izni verilmiş, Yiğitleri derilmiş. Üç yüz erle mızraklı, Yola çıkmışlar atlı. Birçok yer yağmalamış, Bolca ganimet almış. Kara Tekür meğerse Tuzak kurup kümese, Uçanlardan tavuk, kaz Tavşanla geyik biraz Beslermiş bir koruda, Oğuzların yolunda. Egrek’le yiğitleri, Kaz, tavşan, geyikleri Avlanarak yemişler, Tam uykuya geçmişler. Uyurlarmış kaygusuz, Sere serpe korkusuz. Yalnız Tekür’e mahsus, Görmüş bunu bir casus. Haber götürüp vermiş, Olanları söylemiş: — Bre ne durursunuz! Üç yüz Oğuz korkusuz, Gelip koruya girdi, Ördek, kaz, geyik yedi. Şimdi hepsi koruda, Yatıyorlar uykuda... Altı yüz atlı kâfir, Silah kuşanıp bir bir Koruya baskın yapmış, Egrek’i yakalamış. Kaleye götürmüşler, Alay edip gülmüşler. Zincirle bağlamışlar, Zindana kapatmışlar. Haber aşmış dağlardan, Azgın akan çaylardan Uşun’un otağında, Evinde, ocağında, Kopmuş feryat, figanlar Kara giymiş hep kızlar... “Her kemikli gelişir, Her kaburgalı büyür.” Uşun’un küçük oğlu, Bahadır, deli, dolu Serpilip yiğit olmuş. Bundan haberi yokmuş. Onun adı Segrek’miş Ağasından yiğitmiş. Bir gün düğüne gitmiş, Kımızla şarap içmiş. Görmüş ki iki oğlan, Kavga eder durmadan. İkisini de dövmüş, Meğer biri öksüzmüş... “Eski dutların biti, Öksüz oğlanın dili Acı olurmuş” meğer. Öksüz döner şöyle der: — Bre ben bir öksüzüm, Arkam yoktur, güçsüzüm! Sen bir yiğitsen eğer, Ağanı kurtarıver... Kâfirlerin elinde, Alınca Kalesi’nde. Zincirle bağlamışlar, Zindana kapatmışlar. Segrek demiş: — Vay başım! Demek varmış gardaşım... Artık hiç kaygılanmam, Ama burda duramam! Han’dan izin istemiş, Herkesle helâlleşmiş. Ana evine gitmiş, Ona şöyle söylemiş: — Ana bir düğündeydim, Yemek ve sohbetteydim. Boz atlı biri geldi, Bize haber getirdi. Meğer bir yiğit varmış, Esirmiş, zindandaymış. Allah yardımcı olmuş, Bir yol bulup kurtulmuş. Egrek’miş onun adı. Büyük-küçük kalmadı, Karşı gitti tüm Oğuz. Ne yapayım buyrunuz? Ana gitsem mi ben de? Çabuk bana bir şey de... Anası demiş: — Canım, Koçum, yiğit evladım. O dilini seveyim, Ağzın için öleyim. Yıkılmıştı dağların, Çekilmişti çayların, Dalların kurumuştu, Şimdi cana kavuştu... Kavuşunca kucakla, Ellerini öp, kokla. Kardeş de, sarıl ona Haydi, oğul koşsana... Oğul, durma sen de git. Senin ağan o yiğit. Segrek demiş ki: — Ana! Niçin demezdin bana? Ana kurusun ağzın! Neden benden saklardın? Benim kardeşim varmış, Kâfir ilde tutsakmış... Allah’tan korkmasaydım, Seni hiç saymasaydım, Kılıncımı çekeydim, Güzel başın keseydim. Hay ana zalim ana, Yapılır mı bu bana! Babası demiş: — Segrek, O haber değil gerçek! Oğul yanlış haberdir, O, kardeşin değildir. Aksakallı babanı, Şu ihtiyarcık ananı, Gel eyleme, ağlatma Yalan söze inanma... Segrek demiş ki: — Baba, Boşa gösterme çaba! Alplar ava çıksalar, Kavgaya tutuşsalar. Kardeşi olan Alplar, Gayretle vuruşurlar. Kardeşsize tos değse, Sırtından yumruk yese, Ağlar, dört yana bakar, Elâ gözden yaş akar... Baba burda duramam, Ağamdan ayrılamam. Öldü mü, esende mi? Köle midir, bende mi? Diri mi bilmeyince, Yüzünü görmeyince, Kanını almayınca, Onu kurtarmayınca, Oğuz iline gelmem, Israr etme dönemem... Ana-baba ağlamış, Kazan’a haber salmış: “Oğlan kardeşi andı, Gidecek hazırlandı. Han’ım yardım eylesen, Bize bir öğüt versen.” Haber salmış Kazan Han: “Oğlanı ayağından, At kösteğiyle bağla, Çıkarma sakın yola...” Duyunca Uşun Koca Kurban kestirip bolca, Hemen düğün başlatmış; Ona engel çıkarmış. Segrek’i evermişler, Gelini getirmişler. Gerdek gecesi oğlan, Ayrı yatarmış kızdan. Kılıç koymuş araya, Kız başlar yalvarmaya: — Yiğit kılıcı kaldır, Murat ver, murat aldır. Sarılalım, yatalım, Canı cana katalım... Oğlan der: — Kavat kızı! Yüreğimde bu sızı, Varken ben sarılamam, Gerdek merdek anlamam! Ağamı görmeyince, Diri mi? bilmeyince, Onu kurtarmayınca, Kanını almayınca, “Okuma saplanayım,” Kılıçla doğranayım, Bir tek oğlum doğmasın, Doğarsa yaşamasın... Üç yıl bekle beni sen. Haber gelmezse benden, Öldüğümü bilesin, Yemeğimi veresin. Kimi tutarsa gözün, Kimi severse gönlün, Var git onunla evlen, Otağında gölgelen... Kız burada söylemiş, Görelim neler demiş: — Üç, dört, beş, altı... Yiğit İster daha fazla git... Gelmesen bekleyeyim, Yola çadır dikeyim. Senden haber verene, Müjdeler getirene, Elbiseler vereyim, Kaftanlar giydireyim. Şer haber getireni, Vurayım kellesini. Erkek sineği bile, Kondurmam üzerime. Murat ver de öyle git, Sen de murat al yiğit... Oğlan geri dönmemiş, Kız şöyle fikreylemiş: “Ayağı uğursuz gelin, Düğünü kutsuz gelin... Bana söylemesinler, Varsın şöyle bilsinler: Bu bir hayâsız gelin, Hem de saygısız gelin... Kaynatama diyeyim, Anama söyleyeyim...” Kız burada söylemiş, Görelim neler demiş: — Anamdan daha tatlı, Babamdan da kıymatlı, Develerin, koç aygırın, Ürktü gider koyunların... Ona bir şey kâr etmez, Çobanlar döndüremez. Segrek, kardeşi andı Gider oldu, atlandı. Kâr etmez gelin sözü, Kimseyi görmez gözü. Demedi demeyiniz, Benden bellemeyiniz...” Kimseyi dinlememiş, Seğrek attan inmemiş. Gece-gündüz dememiş, Üç gün boyu yol gitmiş. Yolda bir koru görmüş, Atını ora sürmüş. Her yer tuzak doluymuş, Onlarla korunurmuş. Birçok kısrak çobanı, Otlatırmış hayvanı. Onlara hücum etmiş, Beş tane tepelemiş. Kısrakları ürkütmüş, Ağıla doğru sürmüş. Yere inmiş atından, Yuları da kolundan Aygırına bağlamış. Hemen uykuya yatmış. Segrek yatınca yere, Bir casusla Tekür’e Haber gidip ulaşmış. Tekür asker yollamış. Tamamı gürbüz canlı, Gelmiş altmış silahlı. Aygır oğlanı çekmiş, Sıçrayarak çömelmiş. Görmüş bir alay atlı, Hepsi silah, pusatlı… O zaman Muhammed’e Yaradan’a himmete, Sığınıp kılıç vurmuş. Geri kaleye sokmuş. Yine koruya gelmiş Uykuyu yenememiş. Bu sefer üç yüz atlı, Eller kılıç, pusatlı. Ol vakit Muhammed’e Yaradan’a himmete, Sığınıp kılıç vurmuş. Geri kaleye sokmuş. Gene koruya gelmiş Uykuyu yenememiş. Tekür’e üçüncü kez, Haber gitmiş yine tez. Tekür binmiş küplere. Demiş ki askerlere: — Beş yüz atlı gidiniz, Bağlayıp getiriniz... Demişler: — Varamayız! Tek kılıç vuramayız. Keser o hepimizi, Sağ koymaz tekimizi! Tekür der: — Esir var ya! Götürünüz kavgaya. Giydirin, kuşandırın, Silahla, atlandırın... Demişler: — Yiğit Egrek, Tekür himmet ederek, Seni serbest bıraktı. Yola bir deli çıktı. Gelen-geçeni soyar, Kervanları yağmalar. Deliyi öldürürsen, Sonra azat oldun sen. Üç yüz kâfirle Egrek, Koruya at sürerek, Dörtnala yetişmişler. Ağılı çevirmişler. Bakmışlar Segrek uyur. Kâfirler demiş: — Buyur, Buyruk sana Tekür’den. Yardım bekleme bizden... Egrek demiş: — Habersiz Uyuyor hareketsiz... Hep birlikte varalım, Kelleyi koparalım. Demişler ki: — Uyumaz, Alttan bakıyor kurnaz! Egrek demiş: — Varayım, Kolunu bağlayayım... Atını sürüp gitmiş, Varınca yere inmiş. Elâ gözlü bir çocuk, Boynunda varmış boncuk. Belinde boyu kadar, Asılı kopuzu var... Egrek kopuzu almış, Teline vurup çalmış: — Kara cins ata binen, Yiğit doğrul yerinden. Arku Bel, Ala Dağ’dan Deli deli çaylardan, Aşıp gurbete geldin. Bir uykuya yenildin. Oğuz’dan gelen koçak, Ak elin bağlanacak. Seni dama atarlar! Babanla anan ağlar, Haydi, kalk gafil olma, Yeter artık uyuma. Her yanı kâfir sardı, Ölü olsa kalkardı!.. Seyrek hemen uyanmış. Kılıcına yapışmış. Demiş : — Bre imansız! Siz beni ne sandınız? Seni iki parçaya, Ayırırdım hadi ya, Elinde kopuz vardı, Bundan kılıç kalkmadı... Ak, boz ata binerken, Kardeşim için erken, Kalktım buraya geldim, Çok kâfir tepeledim. Esir var mı kalede, Kâfir, bana çabuk de?.. Egrek demiş: — Ey koçak, Bana söyle çabucak. Ağzın için öleyim, O dilini seveyim. Neresi doğum yerin, Karanlıkta ümidin, Söyle ki yiğit nedir? Han baban kimlerdendir? Deveme çoban mısın? Anama oğlan mısın?.. Çabucak söyle bana, Başım kurbandır sana... Segrek demiş ki: — Oğlan, Ümidimdir Yaradan. Bayındır Sancak tutan. Alpımız Salur Kazan. Uşun Koca’dır babam, Esirmiş Egrek Ağam. Adımı sordun Segrek. Bunlar sana ne gerek? Egrek demiş: — Vay canım! Koçum benim, aslanım... Tatlı dilin seveyim, Ağzın için öleyim. Gurbet ele ırağa, Kardeşi aramağa, Alp kardeş sen mi geldin? Ah nasıl sevindirdin! Kardeşler kucaklaşmış, Kâfirler güreş sanmış. Atlamış cins atlara, Kılıçla düşmanlara, Vurarak öldürmüşler. Atları götürmüşler. Erişmiş Oğuz ele, Uşun Koca müjdeyle, Haber almış, sevinmiş. Oğuzlar karşı gitmiş. Kurban kesilip yenmiş, Toy düğünler edilmiş. Atam Korkut gelince, Duâ etmiş kendince: — Geldi tutsak gardaşın Sonu ölüm uzun yaşın. Ölüm vakti gelince, Allah affetsin önce. İmandan ayırmasın. Rahman bizi kurtarsın. Yalvaralım Mevla’ya, Muhammet Mustafa’ya Bizleri bağışlasın, Esirgesin, saklasın. Ahmet KARAASLAN 26/05/2002 – Talas
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet KARAASLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |