"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Kazan Han çok zenginmiş, Üstelik de cömertmiş. Oğuzları çağırır, Evini yağmalatır, Verince mallarından, Mutlu olurmuş bundan. Bir gün çıkmış evinden, Dış Oğuzlar gelmeden, İç Oğuz yağmalamış; Kazan Han alkışlamış. Boz Oklar işitmişler, Sözbirliği etmişler. Küserek Kazan Han’a Gelmemişler divana. Kazan Han’ın bir eri Kılbaş adında biri, Gelmiş bir gün divana, Kazan demiş ki ona: — Bre Kılbaş söyle sen Dış Oğuz bana neden, Buğuz eder kin besler; Kimmiş bu asi beyler? Kılbaş demiş: — Ey Kazan Habersiz Dış Oğuz’dan Malları yağmalattın, Sen dayını kızdırdın. Han’ım ben bir gideyim, Aslını öğreneyim. Kazan demiş: — Git Kılbaş, Yanına al arkadaş... Kılbaş ağıla dalmış, Binmeye bir at almış. Çağırmış birkaç adam, Ha babam de babam... Bir hayli yol yürümüş, Dış Oğuzlar görünmüş. Aruz Koca’ya gitmiş, Ona şöyle söylemiş: — Ey Kazan’ın dayısı, Dayandığı arkası. Kazan’ın selâmı var. Dedi: “Dayıma kadar, Haber ver de gelsinler. Şu hâlimi görsünler...” Bugün çok darda kaldı, Ona düşman saldırdı. Gelinini inletti, Atlarını kişnetti. Develerini bağırttı, Kızlarını ağlattı. Ne durursun ey Aruz, Yeğenindir o Oğuz… Aruz demiş ki: — Kılbaş, Surat asma, çatma kaş. Daha da beter olsun. Kazan’ı ne korursun! Var mıydı bir suçumuz? Hani biz de Oğuz’uz! Bizi hiç düşünmedi, İç Oğuz’a mal verdi. Kılbaş demiş ki: — Kavat! Bre kafadan sakat! Düşman yoktur ortada, Kazan Han Aladağ’da. Beyler ile toplandı, Alplar hep seni andı. Ben çıkıp sana geldim, Dostluğunu denedim. Anladım ki düşmansın, Sen kafadan sakatsın! Aruz haber yollamış, Dış Oğuz’u toplamış. Deve, aygır, koç kesmiş, Büyük ziyafet vermiş. Demiş: — Beyler, dinleyin! Ben sizi sabahleyin, Şunun için topladım? Yeni bir haber aldım. Kazan çok darda kalmış, Bize Kılbaş’ı salmış. Bana düşman saldırdı, Mallarım yağmalandı. Gelinlerim dul kaldı, Karabaşım bunaldı. Söyleyin gelsin dayım, Bugün ona muhtacım... Demişler: — Sen ne dedin, Nasıl bir cevap verdin? Aruz demiş: — Beylerim, Dedim ki yiğitlerim: Ne söylersin sen kavat! Yardım istersin fakat Kazan çok yanlış yaptı. Bu iş baştan sakattı! Bildirmeden Aruz’a, Malını İç Oğuz’a Vererek yağmalattı, Neden bizi dışladı? Git söyle Kazan Han’a, Biz düşman olduk ona! Ne yapalım, deyiniz Nedir sizin fikriniz? Beyler demişler: — Aruz, Dostuna dost oluruz. Sen düşmansan Kazan’a, Gitmeyiz yardımına… Aruz Kur'ân getirmiş Beylere ant içirmiş. Hediyeler vererek, Demiş: — Bakınız Beyrek Bizden bir kız almıştır, Onu nikâhlamıştır. Olmuştur güveyimiz. Biliriz ki hepimiz, Beyrek, Kazan’a bağlı! Onu da ayırmalı... “Kazan’la barıştırsın, Düşmanlığı kaldırsın...” Diye haber salalım, Beyrek’i çağıralım. İtaatkâr olursa, Bizlere katılırsa, Ne güzeldir, ne âlâ İnat ederse hâlâ, Boynunu koparalım, Aradan kaldıralım... Bir adam yollamışlar, Beyrek’i çağırmışlar. Kırk yiğidiyle gelmiş. Aruz’a selâm vermiş. Aruz demiş ki: — Beyrek, Hepimiz ant içerek, Asi olduk Kazan’a. Sen de uyarsan bana, Bir Kur'ân getireyim, Sana ant içireyim... Beyrek demiş ki: — Aruz, İşte burda durunuz... Kazan’ın, ekmeğini Çok yedim nimetini. Kımızını içmişim, Koç atına binmişim, Kaftanını giymişim, Ben onu Han bilmişim. Tabutum olsun meğer İnkâr edersem eğer. Kazan’a asî olmam, Ben bu işte bulunmam… Aruz kızmış, bağırmış Beyrek’i yakalamış. Beyler vursun istemiş, Kimse kılıç çekmemiş. Geriye çekilerek, Şöyle söylemiş Beyrek — Aruz bunu bileydim, Cins atıma binerdim. Mızrağımı alırdım, Kılıcımı takardım. Miğferimi giyerdim, Ben böyle gelir miydim? Bunu yapmaz er kişi, Senin ki karı işi!.. Aruz demiş: — Sus bre! İnat etme boş yere. Bize uy, asi olma Gel kanına susama... Beyrek demiş ki: — Vallah, Kazan uğruna billâh, Ben başımı koymuşum, Ona tâbi olmuşum. Parça parça etseniz, Dilim dilim kesseniz, Asi olmam Kazan’a Boşa söylersin bana! Aruz bakmış ki beyler, Geriye çekilirler. Beyrek’e kıymamışlar, Sözünde durmamışlar. Kılıcını kavramış, Sağ oyluğun koparmış. Beyrek’in başı dönmüş, Ela gözü süzülmüş. Bir ata bindirmişler, Otağa göndermişler. Beyrek burda söylemiş, Görelim neler demiş: — Yiğitlerim kalkınız, Arku Bel’i aşınız. Kazan Han’a gidiniz, Hâlimi söyleyiniz. Deyin namert dayından, Haber gelmiş akşamdan. Kazan ile Aruz’u, Velhasıl Dış Oğuz’u Sulh etsin, barıştırsın Düşmanlığı kaldırsın... Meğer bunlar yalanmış, Düzen ile plânmış... Kur’ân getirmiş Aruz, Ant içmiş tüm Dış Oğuz. Demişler Beyrek sen de, Bize katıl ant iç de... Beyrek bunu reddetmiş, Dayın da öfkelenmiş. Beyrek’i kılıçlamış, Oyluğunu koparmış. Koç atım, develerim Altunum, akçelerim, Gelinlerim, kızlarım, Sürüyle koyunlarım, Aruz oğlu Basat’a Kalmadan Kazan bana, Söyleyin tez yetişsin. Ben ölüyorum bilsin... Yerde kalırsa kanım, Bilsin ki Kazan Han’ım Yakasında ellerim, Kanıma kan isterim! Beyrek der ki: Kazan Han, Öcümü alsın ondan... Evinde, eşiğinde Bebeğin beşiğinde Feryat figanlar kopmuş. Tüm obada duyulmuş. Kızlar kara bağlamış, Ana-baba ağlamış. Yiğitler atlanarak, Arku Beli aşarak Kazana Han’a gitmişler, Her şeyi söylemişler. Kazan Han çok ağlamış, Odasına kapanmış. Aradan on gün geçmiş, Beyler divana gelmiş. Demiş ki Kara Göne: — Kılbaş haydi git gene, Söyle ağama gelsin, Ne yaparız söylesin. Kılbaş demiş: — İkimiz, Beraberce gideriz. İçeriye girmişler, Kazan Han’a demişler: — Başın sağ olsun Han’ım. Uğruna feda canım. Bir yiğit aramızdan, Uçmağa dünyamızdan Yolunda öldü, gitti, Sana vasiyet etti. Ağlamak neyi çözer? Yukarıya geliver. Beylerin bekler seni, Çık da söyle emrini... Kazan demiş: — Haklısın, Kanı yerde kalmasın. Boru, davul çalınsın, Yiğitler hazırlansın... Aruz da haber almış, Dış Oğuz’u toplamış. Alaylar teşkil etmiş, Herkes hasım gözetmiş. Aruz Koca seslenmiş, Kazan’a şöyle demiş: — Bre kavat gel beri, Hasmımsın, kaçma geri! Kazan demiş: — Ey namert! Kavgadan kaçar mı mert! Er kişi hile yapmaz, Seni gidi utanmaz... Aruz bir hamle kılmış, Tutmamış ıskalamış… Sıra Kazan’a gelmiş. Mızrakla hedeflemiş. Atı sürmüş üstüne, Mızrağını göğsüne, Şimşek gibi saplamış. Aruz yere yıkılmış. Kara Göne’ye demiş: — Kes başını, bitsin iş! Dış Oğuz’un beyleri, Savaşan askerleri, Atlarından inmişler, Kazan Han’a gitmişler. Ellerini öperek, Ondan af dileyerek, Ayağına kapanmış, Kazan da bağışlamış. Aruz’un mallarını, Koyun ve atlarını... Talan etmiş hepsini, Bırakmamış tekini. Çadır dikmiş çimene, Oturmuş gölgesine... Korkut Atamız gelmiş, Kopuz çalarak demiş: — Hani övülen beyler, Dünya benim diyenler! Yer örttü, ecel aldı. Fani acun kime kaldı... Gelen gidimli dünya, Sonu ölümlü dünya… Ölüm vakti has imân, Nasip etsin Yaradan. Gelen gider, konan göçer. Kim ne eker, onu biçer. Muhtaç etme nâmerde. Duçar eyleme derde. Amin amin diyenler, Hakk yüzünü göreler. Günahımız derlensin, Defterlerden silinsin. Yalvaralım Mevla’ya, Muhammet Mustafa’ya Bizleri bağışlasın, Esirgesin, saklasın. Ahmet KARAASLAN 30/05/2003 - TALAS
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet KARAASLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |