İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil |
|
||||||||||
|
Diyorlar ki Oğuzlar: Dört türlüdür karılar, Birisi SOLDURAN SOP, Öteki DOLDURAN TOP Sonra EVİN DAYAĞI, Dördüncüsü BAYAĞI. SOLDURAN SOP Doymak bilmez oburdur, Bu tür Solduran Soptur. Yatağından kalkınca, Yemek ister çabukça. Ev işlerine bakmaz, El ve yüzün yıkamaz. Bir külek yoğurt bekler, Dokuz bazlama ister. Yer de doyana kadar, Elin böğrüne koyar, Çenesi dır dır eder, Kimi görse şöyle der: “Ah n’olaydı n’olaydı, Şu ev harap olaydı! Varalı bu kocaya, Yemedim doyuncaya. Pabuç bilmez ayağım, Daha doymadı karnım. Başım yaşmak görmedi, Yüzüm de hiç gülmedi. Ah ölse de şu kocam, Başka birine varsam! Kurtulsam şu heriften, Yoksulluk, fakirlikten...” Böyle birini Han’ım, Vermesin sana Tanrım. Ocağına düşmesin, Çocuğu yetişmesin. Solduran Soptan Han’ım, Seni korusun Rab’bım. DOLDURAN TOP Dürtüklemezsen kalkmaz; Eve, ocağa bakmaz. Kalksa evde duramaz, Sabah yüzün yıkamaz. Güvenir çenesine, Düşer oba içine... Dedikoduyu sever, Hep de kendini över. Obanın bir ucundan, Geçip her bir kapıdan, Çekiştirerek söyler, Her kapıyı da dinler. Öğleye kadar gezer, Sonra evine döner. Eve girmiş bir köpek, Her şeye bakmış tek tek... Yanında ala dana, Yatarlarken yan yana; Kümesine tavuklar, Ahırına sığırlar... Görür ki hepsi dönmüş. Dolduran Top köpürmüş: —Gız Ayna, Ürüveyde, Kutlu Melek, Zübeyde! Ölmeye gitmemiştim, Kaybolup yitmemiştim. Ben yine gelecektim, İşimi görecektim. Yerim, yurdum buraydı, Az baksanız n’olaydı! Girmiş köpekle, dana Dağıtmışlar her yana... Gız Çan Paşa, gız Melek Kimin bu hırsız köpek? Tanrı hakkı yok mudur? Gız komşuluk bu mudur? Böylesi gibisinin, Bebeği yetişmesin. Allah sana vermesin, Han’ımı esirgesin. NE KADAR DERSEN BAYAĞIDIR O ki çok bayağıdır, Hem de rezil kadındır! Uzaklardan, yabandan Ya da yakın obadan, Bir misafir gelirse, Eve buyur edilse, Kocası şöyle dese: “Getir yiyelim ekmek, Misafir rahmet demek” Ekmek yalnız olmaz, Bayağı hiç aldırmaz. Erine der: — Neyleyim? Yıkılası şu evim! Olmaz olsun bu kadar! Ne elek, ne de un var. Ben deveye binemem, Değirmene gidemem. Konuk, kalçama gelsin, Neyi bulursa yesin... El vurur kalçasına, Sırt döner kocasına. Koca sözüne uymaz, Ne söylense aldırmaz. Ah o başı torbalı! Nuh eşeğinden aslı1... Böyleleri gelmesin, Sizi Hakk esirgesin. EVİN DAYAĞI Eve kırdan, yabandan Ya da elden, obadan Bir misafir gelirse, Koca evde değilse; “O yedirir, içirir, Ağırlar ve gönderir.” Ayşe, Fatma soyundan... Böylesi ocağından Han’ım eksik olmasın, Soyu sopu yaşasın. Bebekleri yetişsin, Allah sana da versin. Ahmet KARAASLAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet KARAASLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |