Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Hayvanlar kralıdır. Ormandaki hayvanlar, Kraldan çok korkarlar. Bir yerde toplanmışlar. Uzunca tartışmışlar. Varmışlar bir karara. Bu kararı aslana Duyurmaya elçiler, Yanına göndermişler. Aslanın sarayına Girenler huzuruna, Saygıyla selâmlarlar. Hatırını sorarlar. Demişler: — Kralımız, Sana kurban canımız. Sen yorulma boşuna. Bizden biri karşına Gelecektir sırayla, Seçeceğiz kurayla. Biz olalım korkusuz, Kalmayalım aç, susuz... Aslan demiş: — Hileyse, Ne yaparım herkese! Çok oyunlar gördüm ben! Demiş ki hepsi birden: — Biz doğru söylüyoruz, Sana söz veriyoruz... Antlaşma yapılınca, Dönmüşler korkusuzca. Her gün biri kurayla, Gönderilmiş sırayla. Uzun bir süre geçmiş, Sıra tavşana gelmiş. Tavşan sanki çıldırmış! Zıplamış ve bağırmış: — Akılsızlar, sizin ki! Zulüm değil de ne ki? N’olur beni dinleyin, Birazcık süre verin. İyi düşüneyim de, Kurtulalım birlikte... Hayvanlar bir ağızdan: — Sen haddini aşmadan Haydi git kralımıza. Bizim antlaşmamıza, Uymalısın azizim. Bir kızarsa tüm bizim Kafamızı koparır. O güçlü ve kraldır! Hem sen kim oluyorsun, Aslandan korkmuyorsun? Tavşan demiş: — Dostlarım, Ben her şeyden korkarım. Düşüncede de sizden, Güçlüyüm hepinizden. Alın size bir örnek. Nasıl yapılır ipek? Küçük ipekböceği, Nasıl yapar ipeği! Getirin koca fili, Bir kozanın tekini, Yapabilir mi deyin? Haydi, bana söyleyin... Demişler ki tavşana: — Karşı koymak aslana! Neyine güveniyorsun, Neden söylemiyorsun? De ki sırrını hele, Belki kabul edile... Tavşan demiş: — Söylemem. Birinize güvenmem! Arkadaşlar, yağma yok. “Çift”dersiniz çıkar tek... Her sır söylenmez aman! Duymadın mı atandan? Hele şu üç konuda: Mezhep, yol ve parada, Kimselere anlatma. Ağzını kıpırdatma... Aman düşman duyar da, Pusu kurar sonunda. Hasmı çok bu üçünün, Arkadaşlar düşünün... İkna etmiş hepsini, Dememiş hilesini. Yola biraz geç çıkmış, Üstelik oyalanmış. Avı geciken aslan, Pençesiyle topraktan; Eşeleyip dururmuş, Öfkeden kudururmuş: “Hey alçaklar ben size, Demiştim hepinize. Sezersem hilenizi, Keserim kellenizi! Şimdi siz hak ettiniz. Kesilecek kelleniz!” Böyle söylerken aslan Bir çalının ardından, Tavşanın kulakları; Sallamış yaprakları. Çalımlı, ağır ağır Yine de oyalanır. Bir adım ileriye, Sanki iki geriye... Bu ne cüret, küstahlık Tavşanınki ahmaklık! Korkusu yok gibidir, Sanki kral kendidir (?) Gelince karşısına, Aslan kükremiş ona: — Bre seni edepsiz! Nerde kaldın nesepsiz? Bir tavşan ne oluyor, Beni kâle almıyor? Tavşan başını eğmiş. Aslana şöyle demiş: — Bağışlarsa efendim, Sebebini söylerim. Çok çok özür dilerim, Ellerinden öperim... Tekrar kükremiş aslan: — Kabul etmem ahmaktan! Ahmağın özrü çünkü: Kabul edilemez ki... Geçti yemek saatim, Sabrım tükendi benim. Seni parçalamalı, Başını koparmalı! Tavşan büzülmüş biraz, Aklı hilede kurnaz: — Bağışlamak, inâyet, Büyüktendir nihayet. Geliyordum efendim, Yalnız bile değildim. Yanımda iri, semiz Biri vardı bilseniz... Tam ayrılmıştık yoldan, Biri geldi karşıdan. Yolumuzu bağladı, Arkadaşım ağladı. İri-yarı aslandı, Sanki kalbi taştandı. Orada ikimizi Yemek istedi bizi. Bizleri bırakınız, Bekliyor kralımız. Deyince hiddetlendi, Size hakaret etti: “Git, söyle kralına Getirmesin yanına! Başını koparırım, Gövdeden ayırırım. Ben ki tüm ormanların, Şu gördüğün dağların; Sahibi tek hâkimi… Senin kralın kim ki? Anma onun adını! Seni ve kralını Parça parça ederim. Haydi, gelsin görelim!” Çevirip yolda bize, Bunları dedi size. Arkadaşı bağladı, Beni size yolladı. Göndermez tek hayvanı, Alıkoyar avını. Tüketti umudunu, Böyle bilesin bunu. Yeter çok üzdüm seni, Helâl olsun ye beni... Aslan demiş: — Bismillah! Şaşırdım Allah Allah! Kimmiş bu kabadayı? O yemiş mi kafayı!.. Sıktı benim canımı! Nasıl olur avımı, Tutuklar ve el koyar? Bu değil mi bana ar! Düş önüme bakalım, Yol keseni bulalım. O, bizden ne istermiş, Sen de gör kral kimmiş? Yürümüş önde tavşan, Biraz geride aslan… Kuyunun civarına Gelince arkasına, Tavşan dönüp demiş ki: — Kralım inanın ki Titrer ayağım, elim. Bakın sarardı rengim! Ben gidemem korkudan, Şu kuyuda o aslan. Bu kalede oturur, Çok da iyi korunur. Kucağına alırsan, Ona karşı korursan, Ancak öyle bakarım. Yoksa billâh korkarım! Kucağa almış aslan. Şöyle söylemiş tavşan: — Bakın işte içinde, Arkadaşım göğsünde... Eğilince kuyuya, Resmi de düşmüş suya. Suda kocaman aslan, Kucağında bir tavşan... Tavşanı kucağından, Bırakıp yukarıdan, Atlayınca içine; Gömülmüş ta dibine... O, hoplaya zıplaya Hemen gitmiş koruya. Onlara müjde vermiş, Bağırıp şöyle demiş: — Müjde ey arkadaşlar! Bitti artık acılar. Aman bilmez aslanı, Ben o zalim düşmanı, Bir kuyunun içine Ta enderin yerine; Gömdüm artık korkmayın. Gülün, koşun, oynayın! O yol kesen, can alan Kurtuldunuz aslandan... Hayvanlar toplanmışlar. Tavşanı kutlamışlar. Demişler ki: — Ey melek, Bir kahramansın gerçek! Korkak bilirdik sizi, Şaşırttın hepimizi. Koca aslanı yendin! Anlat, nasıl becerdin? Demiş ki: — Arkadaşlar, Üstümüzde Allah var. Ben ki aciz bir tavşan, Yardım etti Yaradan. Kendime güvenmiştim, Size de söylemiştim. Tavşan dediğin ne ki, Kime zarar verir ki? Hakk yardım etti bana, Galip geldim aslana... Ummadığın küçük taş, Atılınca yarar baş. Ahmet KARAASLAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet KARAASLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |