Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov |
|
||||||||||
|
Biri, Musa’ya (A.S.) gelmiş. Ona şöyle söylemiş: — Hayvanların dilini, Tüm söylediklerini Öğrenmek istiyorum, Yardım etsen diyorum. N’olur ey peygamber sen, Bana bunu öğretsen! Ey cömert, ey lütufkâr Sana gelmez bir zarar. Musa demiş: “Yarabbi, Şeytan bunun sebebi... Ona fitne veriyor; Adam bunu bilmiyor. Öğretirsem kendine, Zarar verir dinine. Öğretmezsem bu sefer, Bana der mi peygamber?” Allah, nida ederek Resule bildirerek: “Ey resulüm öğret sen, Kulumun dileğinden. Söyle ne soruyorsa, Yapsın ne istiyorsa. Bilmediğini sormak, İstediğini yapmak, Kulluğun gereğidir. Görecek kaderidir.” Musa (A.S.), ona acımış. Nasihate başlamış: — Ey adem, bu hevesten İsterim ki vazgeç sen. Bu sana göre değil. Sonu kötü bunu bil... Haydi geç bu sevdadan, Sonra olursun pişman. Yol yakınken dön geri. O demiş: — Etme bari... Köpekle, tavukların Sade bu hayvanların; Dilini öğreneyim. Ne söylerler bileyim... İkna edemeyince, Demiş ki: — Bak sadece, Kümes hayvanlarının; Köpekle, tavukların Dilini bileceksin. Sonunu göreceksin... Adam, erkenden kalkmış. Kapı önüne çıkmış. Oturmuş sandalyeye, Başlamış beklemeye. Sofra bezi elinde Hizmetçi geldiğinde, Kedi, köpek, tavuklar... Başına toplanmışlar. Bir parça bayat ekmek Düşünce “pat” diyerek, Hizmetçinin elinden; Horoz önce köpekten Kapıp yerken ekmeği, Köpek ona demiş ki: — Sen taneyi de yerdin. Şimdi bana zulmettin! Kısmetimdi o benim, Söyle ben ne yiyeyim? Horoz demiş: — Gamlanma, Dövünüp boşa yanma. Güven Yüce Allah’a, At ölecek sabaha. Doyasıya et yersin, Ekmekten çok seversin... Adam bu söyleşiyi, İşitince her şeyi, Pazara çekmiş atı, Az dememiş fiyatı. Satıp dönmüş evine. Demiş: “Kurtuldum yine! Bir zararı defettim. Bu işi iyi ettim...” Öbür sabah yerine Kapının eşiğine, Oturmuş dinlemeye. Koyulmuş beklemeye. Kapı açılmış birden, Hizmetçi içeriden; Çıkıp, çırpmış sofrayı. Horoz yine kıl payı Düşen ekmeği hemen, Önce kapmış köpekten. Aldığında ağzına, Köpek seslenmiş ona: — Seni düzenci, hain! Yalan çıktı haberin... “At ölecek” dediydin, Kısmetimi yediydin. Ne at var, ne geberik. Söyle hele histerik! Şimdi ne edeceksin, Bir sebep diyeceksin... Horoz demiş: — Gerçekti! İnan ki ölecekti... Sahibimiz apardı, Bir zararı kurtardı... At öldü başka yerde. Ama yarın bu evde, Bir katır var ölecek. Köpekler sevinecek. Yarın büyük şölen var, Bekle sabaha kadar... Adam, bu konuşmayı İşitince olayı; Götürmüş katırı da, Satıp gelmiş pazarda. Ertesi gün aynı yer, Köpek demiş bu sefer: — Söyle yalanı yine, Buldun mu bir bahane? Davullu, dümbelekli; Kirli tüylü, telekli! Demiştim “kördür gözün,” Yine çıkmadı sözün... Horoz demiş: — Şaştım ben! N’olur sitem etme sen... Katırı sahibimiz, Götürürken hepimiz, Görmüştük etme inkâr. Bu adam bir sahtekâr! Onu da satıp geldi, Bu işi nasıl bildi? Kederlenme arkadaş, Boş yere etme telâş. Kölesi var ya evin, Ölecek sabahleyin. Öldüğünde köleler, Bir ziyafet verirler. Bekle yarına kadar, Hepimize bayram var... Adam, bu konuşmayı İşitince olayı, Köleyi satıp gelmiş. Gururlanmış, sevinmiş. El açarak Mevla’ya, Başlamış bir duaya: “Binlerce şükür sana, Bu dili verdin bana. İşin kolayın buldum, Çok zarardan kurtuldum. Ölecek ne var daha? Hele yarın sabaha, Bakalım ne söylerler, Horozlar ve köpekler?” Sabah erkenden yine, Çıkmış evin önüne. Gelince hizmetçisi, Karışmış hayvan sesi. Köpek horoza demiş ki: — Bu kaç oldu seninki? Saçma sapan konuşan, Ne bulursun yalandan? Ah zavallı insanlar! Sizlere inanırlar. Vakitsiz ötersiniz, Hep yalan söylersiniz... Horoz kanat çırparak, Köpeğe yanaşarak: — Köpek kardeş hâşâ biz, Yalan nedir bilmeyiz. Bizden vakitsiz öten, Kesilir kellesinden. Bize lütfûdur Hakk’ın Namaz vaktine yakın, Gelir görevli melek. Uyandırır, der tek tek: “Emri vardır Allah’ın, Haydi, horozlar kalkın. Uyarın insanları, Kılsınlar namazları...” Bu nedenle horozlar, Doğrudan ayrılmazlar. Olacağı bilmiştim, Ben doğru söylemiştim. Adam satıp malını, Kurtardı zararını (?) Bilmedi nankör insan, Karar vermiş Yaradan. Mala gelecek ziyan, Sadakaydı canından. Yarın kendi ölecek! Mirası bölünecek. Boz öküz kesilecek, Bir yemek verilecek. Dağıtılacak herkese, Bize de vardır hisse. Kendisini satamaz, Ölümden kurtulamaz... Satmasaydı birini, Canına perde idi... Adam bu konuşmayı, Anlayınca olayı; O Hakk Peygamberine, Koşup gitmiş evine. Yaşlar dolmuş gözüne. Bağrına ve dizine, Yumruklarını çarpmış. Ağlayarak yalvarmış: — Yandım ey Musa yandım! Kurtar beni, et yardım. Ölüm kapıma gelmiş, Ömrüm tükenip bitmiş! Dünya malına kandım, Gerçekten çok yanıldım... Musa (A.S.) demiş adama: Şimdi bana yalvarma. Uyardım önce seni, Dinlememiştin beni. Ne buldun sen lisandan? Kurtulsana belâdan... Sezdirdim sana bunu. Akıllı kişi, sonu Aklıyla görür önce; Ahmaklar, iş bitince... Adam çok çok üzülmüş, Musa’ya (A.S.) şöyle demiş: — Ben eyledim bir kusur, Yüzüme vurma n’olur. Rabbim’e yalvar hele, Bir çare bul ölüme! Ben naçar ve aciz kul, Versene bana akıl... Musa (A.S.) demiş: — Çare yok, Yayından fırlamış ok. Çıkan ok, dönmez yaya; Ölenler de dünyaya... Ancak imanını ben Kurtarmayı Rabbim’den; Niyaz eyleyeceğim, Bunu dileyeceğim. Hemen orada adam, Demiş: — Aman of kafam! Adamı aparmışlar, Yatağa yatırmışlar. Azrail (A.S.) yanındadır, Canı boğazındadır... Seher vaktinde Musa (A.S.), Bir dua etmiş kısa: — Yarabbi o yanıldı. Bir denize atladı. Değildi ki su kuşu, Ondandır boğuluşu. Gözünü hırs bürüdü, Hep dikine yürüdü. Haddini aştı ama Bağışla hatırıma. Ey kulunu gözeten, Ey dileklerini veren… Ey dirilten, ey Rahîm Şudur senden dileğim: Settar, etme imansız. Sen Tevvap’sın gümânsız... Hakk Celle nida etmiş. Resule şöyle demiş: “Yeraltında ölünün, İstiyorsan tümünün, Canını da veririm. Hepsini diriltirim... Diliyorsan ruhunu, Hemen bedene onu Derhal çevireceğim; Canını vereceğim. İmanını korudum, Adına bağışladım.” Musa (A.S.) demiş: — Ey Rahman, Bu ölümlü dünyadan Herkes bir gün gidecek. Sen dirisin yalnız, tek. Gerçek asıl orası, Yokluk yurdu burası… Şu yalancı dünyanın, Yok olacak varlığın, Değilim ki seveni. Azîm, orda bizleri Azat et cehennemden, Dileğim budur senden... Ahmet KARAASLAN 01/06/1998 - KAYSERİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet KARAASLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |