Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Düzce’ye ilk defa bir konferans vermek için gittim. Üniversiteden sınıf arkadaşım olan Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni arkadaşım Müzeyyen Bayrı Özcan beni davet etti. Müzeyyen Hoca büyük bir organize yapmıştı. Valiliğe çıkmış, projeyi anlatmış ve Valiliğin onayını almıştı. Tabii Osman Bölükbaşı Dara’nın yardımlarını da yadsıyamayız. Dolayısıyla başta Düzce Anadolu Öğretmen Lisesi olmak üzere Düzce’deki tüm lise okulları bu konferansa katıldı. Öyle ki Düzce Belediye Kültür Salonu’nda iki oturum yapmak zorunda kaldık. Basın, olaya geniş yer verdi. Davetliler oldukça fazlaydı. Salon tamamen doluydu. Öğrencilerle karşı karşıya geldiğimde öğretmenlik yıllarım aklıma geldi. Dile kolay tam 20 yıl öğretmenlik yapmıştım. Bu nedenle öğrencilerle iletişim kurmada hiç zorlanmadım. O günleri baştan yaşadım. Konferansı metinden okuyarak vermeyi düşünmüştüm. Bir de slâyt gösterisi hazırlamıştım. Fakat teknik azizliğe uğradık. Getirilen bilgisayar programı tanımadı. Görsellikten vazgeçmek zorunda kaldık. Sonra baktım, öğrenciler sıkılıyor, elimdeki metinleri de attım. Mikrofonu kaparak sahnenin en önlerine geldim. Onlarla daha içten, daha samimi olmak istedim. İyi de yapmışım. Çünkü böyle olunca ilgileri daha çok arttı. Sanatın öneminden, tiyatronun güzelliklerinden söz ettim. Öykücülükten ve tabii ki KKTC’nin genel yapısından konuştum. İlgiyle dinlediler… Öğrencilere Kıbrıs Türkü’nün tiyatroya olan sevgisini ve düşkünlüğünü dile getirdim. Gerçekten Kıbrıs Türkü tiyatroyu çok seviyordu. Çünkü tiyatro sayesinde en zor günlerini atlatmışlar, birlik ve beraberliklerini sağlamışlar ve moral güçlerini yükseltmişlerdi. Tiyatro, Kıbrıs Türkü için çok önemliydi. Kıbrıslı Türkler, 1908 yıllarında tiyatro ile tanışmıştı. Mağusa Limanında bir ambardan bozma salonda Vatan Şairi Namık Kemal’in yazdığı “Vatan Yahut Silistre” oyunuyla buluşmuşlardı. Lefkoşa’dan trenle seyirciler gelmişti Mağusa’ya. O gün Mağusa Limanı bir bayram havası yaşamıştı. Tiyatroyu izlemeye gelenler oyunun başlama saatinden çok önce salon önüne gelerek özgürlük sloganları ve naraları atmışlardı. O gün, gün boyu konuşmalar, toplantılar yapılmıştı. Oyun sonrası da aynı hava teneffüs edilmişti. Naralar gökyüzünü sarmış, nümayişler (gösteriş) yapılmıştı. İşte Kıbrıs Türklerinde tiyatro sevgisi o zamanlar başlamıştı. Burada bitmemiş ve arkası devam etmişti. Yeni kurulan dernekler, tiyatro temsilleri veriyor, toplanan paralarla da yoksullara yardımlar yapılıyordu. Öyle ki Kurtuluş Savaşı sırasında tiyatro önemli bir görev üstleniyordu: Kıbrıslı Türkler, tiyatrodan elde edilen tüm gelirlerini Kurtuluş Savaşı yararına kullanılmak üzere Mustafa Kemal Paşa’ya göndermişlerdi. Burada Düzceli öğrencilerin alkışlarını görmeğe her şey değerdi doğrusu. Onlara tam bu noktada Kıbrıs için özellikle Mağusa için iki Kemal’in önemli olduğunu söyledim. Bunlardan biri Mustafa Kemal, diğeri de Namık Kemal idi. Her ikisinin de ortak yönü, özgürlüğe, eşitliğe, adalete, Hak ve hukuka düşkün olmalarıydı. Kıbrıs Türkü, bu iki önemli şahsiyetlerin düşüncelerini kendilerine rehber edinmişti. Mustafa Kemal’den yılmaz bir özgürlük tutkusunu, Namık Kemal’den de bitmez bir vatan sevgisini almıştı. KKTC bu gün Akdeniz’in ortasında bir inci gibi parlak, kuşlar kadar özgür ise bunu bu iki önemli şahsiyete borçluydu. Öğrencilerin alkışları tüm salonu sarıyordu. Çünkü onlardaki özgürlük ve vatan sevgisi son derece harekete geçmişti. Öğrencilerden gelen sorulara cevap verdim. Daha ziyade KKTC ile ilgili sorular geldi: “Orada hayat nasıldı?”, “İnsanlar geçimlerini nasıl sağlıyorlardı?” Buna benzer sorular geldi. Dilim döndüğünce cevapladım. Son söz olarak şunları söyledim:“Doğru yolda, doğru gidenler mutlaka doğruya ulaşırlar. Doğruluktan ve dürüstlükten sakın ayrılmayın” Alkışlar, alkışlar… Çıkışta Düzce Valisi Sayın Vasip Şahin Bey’i makamlarında ziyaret ettim. Sayın Bakanımızın selamlarını ve hediyelerini ilettim. Vali Bey teşekkür ederek “Kıbrıs ile Türkiye’nin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini, her zaman KKTC’nin arkasında olacaklarını” belirtti. O gece de Düzce Belediye Tiyatrosu’nun sahnelediği oyuna davet edildim. Oyun sonrası sahneye çıkarak oyuncuları kutladım. İzleyenlere Kıbrıs Türkü’nün selamlarını söyledim. Salonda büyük bir alkış tufanı koptu. Daha sonra sahneye Düzce’nin yetiştirmiş olduğu ünlü tiyatro sanatçısı Mehtap Bayrı davet edildi. Çok duygusal anlar yaşadık. Mehtap Hanım gözyaşlarını tutamayınca hepimiz duygulandık. Gerçi bir tiyatro oyunundan sonra böyle konuşmalar yapılmaz. Ama o gece özel bir gece olmuştu. Düzce’de adeta bir KKTC gecesi yaşanıyordu. Her şey çok güzeldi… Bu kadar ilgi göreceğimi beklemiyordum doğrusu… Bu güzel anları bana yaşatan sevgili dostlarıma, en başta Müzeyyen Bayrı Özcan’a, Karadeniz Ereğlisi Gümrük Müdürü Osman Bölükbaşı Dara’ya, Sayın Mehtap Bayrı ve Zeyneti B. Ünal’a, çok teşekkür ediyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |