..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Kesinlikle Karşıyım! > Hacer Aktaş




9 Haziran 2011
Kültürümüzle Barışmak  
Kültürümüzü bilmek vce tanımak adına bir yazı...Bir doğu ve batı kıyaslaması

Hacer Aktaş


Araştırmanın, sorgulamanın ve haksızlıklara karşı çıkarak sesimizi duyurmanın önemini kavradığımız ve bunun bilinciyle bu ülkeyi daha iyi yerlere getirdiğimiz bir gelecek duası ve ümidiyle…


:AIIA:
Yaşadığımız hayatı sorgulamadığımız müddetçe kazanan değil kaybeden taraf olmaya mahkum olacağız.İşte bu düşünceden hareketle bu yazıda sizleri batı dünyası bizlere medeniyet dersi verirken ödevini yapmayan öğrenci gibi susup kalmamızı (ve hatta onlara alkış tutmamızı) sorgulamaya davet ediyorum.Türkleri soykırım yapan barbarlar olarak tanıyan ve tanıtan batı,geçmişinin -ve aslında bugününün-kanlı yüzüne taktığı insan hakları savunucusu maskesiyle bir tiyatro oyunu sergilerken sesimizi çıkarmamamızın nedenlerini sorgulamayı unutmaksa korkarım ki büyük bir hata olur..
Oysa onların tarihini incelerseniz;özellikle 18.yüzyılda Fransa'nın Nantes, Rochele ,Bordeaux İngiltere'nin Liverpol ve Bristol;Hollanda'nın Amsterdam ve Portekiz'in Lizbon limanlarından kalkan incik-boncuk ve kömür yüklü büyük gemiler Afrika'ya giderek kabile reislerini bu mallarla kandırıp karşı kabileden yakalana esirleri çıplak ve ayakları bağlı şekilde gemilere yükleyip dönerlerdi.siyahiler Amerika’ya ayak basar basmaz pazarda satılan hayvanların uğradığı muameleye uğrarlardı.kime ait oldukları bilinsin diye kızgın demirlerle dağlanırlardı.Yük hayvanları gibi çalıştırılır,Gemilerde kürek çektirilir,bir işe yaramayacak hale gelenlerse öldürülürdü.her türlü eziyeti gören,aşağılanan kölelerden kaçmaya kalkanların cezasıysa bir bacaklarını kesilmesiydi.görüldüğü gibi bizleri kaba ve barbar olarak nitelendirenlerin tarihi kabalık ve barbarlık kelimelerinin bile anlatmakta yetersiz kaldığı insanlık dışı faaliyetlerle doludur.eğer tarihin tozlu sayfalarına değil de yakın geçmişimize bakacak olursak durumun değişmediği ortadadır.hâla kelimenin tam anlamıyla Irak,Filistin..vahşeti yaşamakta...ve Avrupa'nın en büyük yardımlaşma örgütleri yardım adı altında Afrika'da ,Endonezya'da misyonerlik yapmakta...ülkemize gelen Rumların Sümela manastırında yasalarımızı çiğneyerek dini tören düzenlemeye kalkmaları da onların ne kadar medeni olduklarının bir göstergesi olsa gerek...( Bu yazı Sümela Manastırı’nda dini tören yapmanın yasak olduğu zamanda kaleme alınmıştır.Mesele dini tören yapılmaya kalkışılması değil, bunun için yasal olmayan yollara başvurulmasıdır.)
Örnekleri çoğaltmak mümkün, fakat gereksiz,tarihin kanlı sayfalarına sömürgeci,soykırımcı olarak adları kazınan da onlar,bizim ülkemizde bizim yasalarımızı çiğnemeye kalkanda onlar...bizleri soykırımla barbarlıkla suçlayıp insanlık dersi vermeye kalkanda onlar.Peki biz bu konuda üstümüze düşeni layıkıyla yerine getiriyor muyuz?Elbette,cevap vermek için fazla düşünmeye gerek yok.Aldığımız ürünlerin % de kaçı Türk malı?Elbette Dünya klasiklerini de okuyacağız ama kendi edebiyatımızı ne kadar biliyoruz?Yabancı müzik dinleyip Türk müziğini dinlemediğini söylemeyi, ayrıcalık bilen bir gençlik,dilini İngilizce kelimelere boğarak konuşmayı ayrıcalık sayan dini değerlerden habersiz bir gençlik olarak ve bu gençliği yetiştirenler olarak üstümüze düşeni ne kadar yerine getiriyoruz?Az veya...hiç, değil mi?Oysa bilmeliyiz ki bir ülkeyi bölmenin,yıkmanın,zayıf düşürmenin en kolay yolu onun kültürünü ve inancını ele geçirmektir.İnancı yönetilen insan efendisinin her emrini yerine getirmekle yükümlü bir köleden farksızdır.Özgürlüğümüzü kaybetmek istemiyorsak ,içi boş reklamların etkisinde kalmamalı kültürel değerlerimizi benimsemeli ve onları korumalıyız.
Tüm bunları hatırladıktan sonra(öğrendikten sonra demiyorum çünkü:hepimiz bunları zaten biliyoruz.Ama sadece bilmekle kalıyor uygulamıyoruz) sizce de artık kendi dilimize,dinimize,kültürümüze sahip çıkmamız,daha çok okumamız ve araştırmamız gerekmiyor mu?
Araştırmanın, sorgulamanın ve haksızlıklara karşı çıkarak sesimizi duyurmanın önemini kavradığımız ve bunun bilinciyle bu ülkeyi daha iyi yerlere getirdiğimiz bir gelecek duası ve ümidiyle…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekürler...
Gönderen: Hacer Aktaş / , Türkiye
25 Haziran 2011
Merhaba Taner Bey; Öncelikle bu detaylı ve anlamlı yorumunuz için teşekkür ederim.Sorularınıza gelince elbette bizlerin de her şeyi mükemmel yapması söz konusu değil ama elimizden geldiğince cümledeki "nesne" değil "özne" olmaya çalışmalıyız.Paylaştığınız sözü söyleyene ben de hak veriyorum.Nitekim eğitim sistemimizde büyük hatalar var.Ama bizler yani bir şeyleri - olumlu anlamda - değiştirmeyi hedefleyenler KENDİ KÜLTÜRÜMÜZE DEĞER VEREREK,ONA SAHİP ÇIKARAK,ONU TANITARAK ülkemizin geleceğine katkı sağlayabilir daha sağlıklı nesillerin tyetişmesine yardımcı olabiliriz... Saygılar...

:: Aynı ümitleri taşıyorum.
Gönderen: Taner SARGIN / , Türkiye
12 Haziran 2011
Peki ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Bizler burada veya başka İnternet sayfalarında bir birimizin yazılarını okuyup yorum yaparken ezici bir çoğunluk iki satır yazı okumaktan aciz bir biçimde zaman öldürüyor. Ya imkanı olmayanlar? imkanı olup da hazlarının esaretinde uyuşmuş olanlar? biz insanlara ulaşamıyoruz. kitle iletişim araçlarındaki kirlilik hat safhada ve ne yazık ki eğitim sistemimiz felç olmuş durumda. Değinmeden geçemeyeceğim, çok değerli eğitimciler olsa da ezici çoğunlukta boş insanlar çocuklarımızı eğitiyor. bir sohbet esnasında biri şöyle demişti:'' memleketin bu gün geldiği durumun sorumlusu birinci olarak öğretmenler ikinci olarak müteahhitlerdir.'' çok değerli eğitimcilerimizi tenzih ederim. Ama bu sözü söyleyen kişinin haklılık payı da var.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yokluğum Sen [Şiir]
Gece,hiç Bitmeyen Gece (Tek Gerçeğim Olur Musun) [Öykü]
Mavi Gül Dalı ve Uçuruma Atılan Taşlar - 3 [Öykü]
Yağmurdan Sonra [Öykü]
Yıldız Kaydı: Hadi Bir Dilek Tut! [Öykü]
Uçuruma Atılan Taşlar [Öykü]
Uçuruma Atılan Taşlar - 2 [Öykü]
Bir Mavi Kelebek [Öykü]
Uçuruma Atılan Taşlar [Öykü]
Mutlu Prens [Deneme]


Hacer Aktaş kimdir?

Hayata umuduyla,hayalleriyle ve kalemiyle sarılan biri. . . Bazen ateşte denizlerde ilerleyen mumdan bir gemi. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Nazan BEKİROĞLU,Cemil MERİÇ,İskender PALA,Elif ŞAFAK,Oscar Wilde,Kemal SAYAR,Sezai KARAKOÇ


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hacer Aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.