"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Vesselam ben ne Yusuf’um ne Züleyha … İsimsiz ve kimliksizim.Velhasıl ben en çok kendi karanlığında boğulan geceyim. Ama gecelerden bir gece, gece değil de gündüz gibiyken … Yusufuna kavuşmuş Züleyha gibiyken … Yani ki; başımı senin göğsüne dayamış nefessiz kalmışken, ellerin saçlarımda gezinirken ben ben’den çok Züleyhayım, sen sen’den çok Yusufsun. Ekranda bir Nuri Bilge Ceylan filmi; siyah – beyaz filmler … Biri bitiyor öbürünü açıyoruz. Koza, Uzak, Kasaba ... Ödüllü bir yönetmenin filmlerine dudak büküyoruz . Nedense sevemiyoruz filmleri.Ama ben senin sevdiğini sanıyorum sen de benim sevdiğimi sanıyorsun. Ben seninin için katlanıyorum sıkıcı bulduğum filmlere, sen benim için katlanıyorsun. Bunu itiraf edince kahkahalarla gülüyoruz halimize. Ekranda akıp duran görüntülere pek aldırdığımız da söylenemez aslında. Benim gözlerim sen de seninkiler ben de. Film bittiğinde İkimizin de aklında tek kalan Kasaba filmindeki köy okulunu anlatan sahne. Sınıfa koşa koşa gelip ıslak çoraplarını sobanın üstündeki demirlere asan çocuk, çoraplardan damlayan su damlalarının çıkardığı seslerin sınıftaki sessizlik içinde adeta yankılanması … Bir yandan gülümsüyor bir yandan da hüzünleniyoruz bu sahnelerle … Bir başka sahnede beslenme çantasından bozuk, kokmuş bir peynir dilimi çıkaran kız çocuğunu herkesin içinde uyarıp “ zehirleneceksin yavrum. Annene söyle biraz dikkat etsin bundan sonra ” diyen öğretmene kızıp çocuğun haline üzülürken ve çocukluğumdaki gibi ağlarken alt dudağımı sarkıtınca ben, gülümsüyorsun halime sen. Şımarıklık edip kızıyorum senin duyarsızlığına. Güya yumruklayacağım seni.Sımsıkı tutuyorsun bileklerimden. Bu sefer daha çok gülüyorsun halime. En sonunda sinirden gözlerim dolunca bırakıyorsun bileklerimi. Hala gülüyorsun. Bu kez ben de gülüyorum yaptığımız çocukluklara. Bazen beni “ küçük sevgilim” diye sevmen bundan olsa gerek. Ama senin de benden geri kalır yanın yok hani ! Çok gülüyorum ve iyice yoruluyorum.uykum geliyor, film de bitiyor zaten. Siyah – beyaz filmlerle tezat oluşturan bir halim var aslında Krem rengi bir pantolonun üstüne kırmızı bir bluz giymişim.Siyah tonların ağırlıkta olduğu bir makyajım var. Yanaklarımda sonradan oluşan pembeliği saymazsak siyah saçlarımla, makyajımla ve beyaz yüzümle filme uyum sağlıyor gibiyim. Niye filmle uygun bir renkte olup olmadığımı düşündüğümü bilmiyorum ve bunu düşünmenin gerekliliğini sorgulayamayacak kadar da uykum var. Uykuyla uyanıklılık arasında gidip geliyor bilincim. Hala senin göğsüne yaslı duruyor başım. Neden bilmiyorum sarhoş gibiyim. Gecenin bitmeyen tekinsizliğine rağmen ben emniyetteyim. Kokunu içime çekerken, avuçlarım avuçlarında terlerken , bitmeyen gecenin sonuna gelirken … Yani ki geceyi bitirirken … Sessiz öpücükler konduruyorsun bileklerime ve ensemde gül kokusunun izini sürüyor dudakların. Yusufçuk şeklindeki taşlı ışıl ışıl kolyem boynumdan kopup hızla ahşap zemine düşerken tok bir ses çıkarıyor, bu küçücük ses beni soluksuz bırakan kalp atışlarına karışarak kulaklarımı sağır edercesine yankılanıyor kafamda. Keskin parfüm kokuları, hızlı kalp atışları ve Nuri Bilge Ceylan filmleriyle bitiyor gece … Dudaklarımda bir iki hece “ seni seviyorum ” Cevap alnıma kondurduğun minik bir öpücükle geliyor “ ben de seni … ” “ Kötü bir rüya gördüm ” bahanesiyle anne – babasının koynuna girmiş arsız çocuklar gibiyim. Kocaman kollarınla beni sardığın için emniyetteyim … Adeta cennetteyim. Yani ki; Adem ile Havva’nın gözleriyle seviştiği yerdeyim , seninin kollarının arasında cennetteyim … Belki sahte bir gülüşte, belki anlatınca büyüsü bozulacak bir hayalde, bir kez dinlenince unutulacak bir şarkı sözünde, kime ithaf edildiği bilinmeyen bir romanın okunmaya değer bulunmayan son sözünde, şairi çoktan unutulmuş bir şiirin son dizesinde ya da uyanınca unutulacak bir düşte, belki de sahte bir cennetteyim. Ama lütfen tek gerçeğim olur musun? Unutulmuş şarkılarımın bestekarı Okunmayan romanlarımın baş kahramanı İzlenmeyen filmlerimin başrol oyuncusu Sevilmeyen şiirlerimin şairi Verilip de tutulmayan sözlerimin şahidi Kalbimin tek sahibi olur musun? Benimle / Benim olur musun? HİÇ BİTMEYEN GECEM , DOĞMAYAN ve hep doğması beklenen GÜNEŞİM olur musun? Ama lütfen her şeyden önce, benim; TEK GERÇEĞİM olur musun?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hacer Aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |