Bir insan bir kaplaný öldürmek istediðinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediðinde buna vahþet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu Ýzmir Devlet Tiyatrosu Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesinde oynayan "Romeo ve Juliet" oyununa gittim ama nereye gittiðimi pek anlayamadým? Kral Lear desem deðil, Macbeth desem o da deðil. Kral Lear'ýn gök gürültüleri, Macbeth'in “üç cadý” sahnesinden ödünç alýnmýþ gibi duran gereksiz bir duman bulutu. Oyun boyunca hiç nefes aldýrmadan, sürekli salona pompalanýyor. Evet, “Romeo ve Juliet” gibi oyunlar sayýsýz kez sahneye konduklarý için onlarý sahneye koymak çok risklidir. Oyunu ele alan her yönetmen, “farklýlýk yaratmak” ister. Bu çok doðal. Ama burada yönetmen “farklýlýk yaratacaðým” derken, “Romeo ve Juliet”'in gözünü çýkarmýþ. Her þeyi çorbaya çevirmiþ. Resmen iki saat boyunca helak oldum. Bir kere dumandan göz gözü görmüyor. Tam bir þey anlamaya çalýþýyorsunuz, bu sefer de gereksiz biçimde yüksek seste açýlmýþ bir müzik oyuncularýn sözlerinin duyulmasýný engelliyor. Oyuncular bir þeyler söylüyor ama müzikten dolayý duymak imkansýz. Üstelik ben en öndeydim. Biraz sonra Kral Lear sahneye çýkacakmýþ hissi veren gök gürültülerinden sonra bir saðanak yaðýþ bekliyorsunuz. Ya da sahnenin iki tarafýndan aralýksýz nefes aldýrmadan salona sürekli (her nedense?) püskürtülen dumanla mücadele ediyorsunuz. Dumanýn içinde bir þeyler olup bitiyor ama boðulmaktan, öksürmekten sahnede ne olup bittiðini anlayamýyorsunuz. Çünkü gözlerinize, genzinize kaçan dumanla mücadele etmekten oyunu tamamen kaçýrýyorsunuz. Bu arada çokça çalýþýlmýþ, büyük emek verilmiþ kýlýçla düello sahneleri var. Bu sahnelerin tam ortasýnda tabancalar çýkýp ateþleniyor. Bu tabancalara ne gerek vardý? O kadar anlamsýz olmuþ ki, bütün o sahnenin güzelliðini bozuyor. Mesela, oyunun en can alýcý noktalarýndan biri Mercutio’nun düelloda ölme sahnesidir. Gürol Tonbul muhteþem oyunculuðu ile harika bir Mercutio. Kýlýç darbesi ile ölmesi gerekiyor ama o da ne, pat diye Tybalt (Serkan Kunter) silahýný çýkarýp Mercutio’yu vurup öldürüyor. Normalde bu “iç gerilimi yüksek sahnede” bir an durur ve içimizi çekeriz. O hüznü hissederiz. Çünkü oyunun en gerilimli sahnelerinden biridir, oyunun dönüm noktasýdýr ve Mercutio’nun ölümü, izleyenleri üzer. Üzmesi gerekiyor. Ama burada öyle olmuyor, arka sýralarda oturanlar kahkahadan yerlere yatýyorlar gülmekten. Çünkü bu tamamen “insan psikolojisi” . Seyirci haklý. O mükemmel çalýþýlmýþ kýlýç sahnesinin sonunda, kýlýçla yenemediðin adamý pat diye silahý çýkarýp, vurup öldürürsen, seyirciler de kahkahalarla güler. Yani bu durumda, “Hamlet, oldu sana omlet” olayý. Bir çuval inciri berbat ediyorsunuz. Yönetmen bir karar vermek durumunda. Bu bir dram mý yoksa komedi mi? Hangisi? Bir gürültü, patýrtýdýr gidiyor. Dumanlar püskürüyor, silahlar patlýyor, o da yetmezmiþ gibi gök gürültüsü, derken oyun tamamen "kuru gürültüye" gidiyor. Seyirciyi oyundan koparýyor. Yani "Romeo ve Juliet" maalesef koþuþturmalý bir “sirk gösterisine” dönüþüyor. Halbuki oyuncular çok iyi. Onlarý kendi hallerine býraksan, efektleri kaldýrsan, dekor ve kostümden de vazgeçtim. Bir ýþýk koy yeter, razýyým. Seyirci aptal deðil. Anlar! Oyuncularý rahat býrak. Oynasýnlar! Biz de oyunun tadýný çýkaralým! Yönetmenin elinde gerçekten çok yetenekli oyuncular var ve bunlardan faydalanmasýný bilememiþ. Oyuna çok emek verilmiþ. Oyuncular çok çalýþmýþ. Ama yönetmen oyunu o kadar çok “gereksiz ayrýntýya” boðmuþ ki oyunun “özünü kaçýrmýþ”. Karman çorman gereksiz bir “sirk gösterisi” çýkmýþ ortaya. Bir sürü þey anlatacaðým derken, hiçbir þey anlatamamýþ. Her þeyi ayný anda anlatmak zorunda deðilsiniz. Biraz seyircinin “algýsýna” ve “zekasýna” güvenin. Seyirci “aptal deðil”! Oyunda en çok zevk aldýðým sahneler, birinci bölümde Mercutio (Gürol Tonbul), Romeo (Tamer Yýlmaz) ve Benvolio'nun (Mehmet Demiralp) bir arada olduðu sahne. Dumanýn olmadýðý, gök gürültüsü efektinin duyulmadýðý, müziðin sesinin açýlmadýðý “sessiz sakin bir beþ dakika”. Bu üç sanatçý “sadece oyunculuklarýyla”, beni alýp Romeo ve Juliet oyununa götürdüler. Kendimi, “gerçekten oyunun içinde hissettiðim”, sessiz sakin o beþ dakika, oyunun en güzel bölümüydü. Çünkü bu üç sanatçý o kadar güzel oynuyorlar ki, bu gereksiz ývýr zývýr detaylara ihtiyaç hissedilmiyor. Ýþte bunun adý “oyunculuk”. Ýþte bunun adý “tiyatro”. Bizi ve oyuncularý biraz serbest býraksalar da oyuncularýn o güzelim “oyunculuklarýnýn tadýný çýkarsak”. Oyun izlemenin zevkine varabilsek. Ýzmir Devlet Tiyatrosunun oyuncularýnýn hepsi çok yetenekli sanatçýlar. “Romeo ve Juliet” oyununda rol alan bütün sanatçýlar genel olarak çok iyi oynuyorlar. Ama gereksiz detaylar, baþta duman olmak üzere, insanýn sinirlerini bozan gök gürültüsü efekti (ne gerek varsa?) , patlayan acayip silahlar, gümbür gümbür bir müziðin içinde kaybolan replikler, duyulamayan sözcükler, bütün bunlar “oyunun önüne geçiyor”. Bütün bunlar, oyunculardan "sahne çalýyor". Yani, sonuçta ortaya "dumana boðulan" bir “Romeo ve Juliet” çýkýyor.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |