Kim Korkar Kınanmaktan?
Cahil toplumdan aldıkları karşı tavır alma, manevi baskı ve kınama şeklinde ortaya çıkan tepkiler karşısında müminler, dinlerinden en ufak bir ödün vermezler.
"“Yazarlık, tuhaf bir meslektir; okuyucularınızın dedikodusu olmadan ne yapacağınızı bilemezsiniz.” – Dorothy Parker"
"“Yazarlık, tuhaf bir meslektir; okuyucularınızın dedikodusu olmadan ne yapacağınızı bilemezsiniz.” – Dorothy Parker"
Cahil toplumdan aldıkları karşı tavır alma, manevi baskı ve kınama şeklinde ortaya çıkan tepkiler karşısında müminler, dinlerinden en ufak bir ödün vermezler.
İlahi kitaplarda Allah’ın insanlara ısrarla beyan ettiği en önemli iki unsurdan biri; barışçıl bir hayat yaşamak, diğeri ise olabildiğince iyi davranışlar sergilemektir. Zira insanın çevresindeki her şeye ve herkese iyi davranması onun kesinlikle en asli görevlerinden biridir.
Medeniyetler ancak merhametle yaşanabilir hale gelebilir. Toplumun bireyleri kendi nefislerinde bu şuurla yaşamalıdırlar ki toplum huzur bulsun. Merhamet olmadığında yaşanacak olan zulümdür; kargaşa, kan ve gözyaşıdır. Bugün güvenini ve yaşama sevincini yitirmiş insanların baskı ve zulüm altında yaşam sürmeleri de hep bu merhametsizlik nedeniyledir.
Allah’ı yeterince sevmeyen ve O’ndan gereği gibi korkmayan bir toplumda yaygın olarak görülen bazı davranışlar vardır. Zina, hırsızlık, dedikodu, yalan, riya, yolsuzluk… gibi. Bu davranışların Allah tarafından kesin olarak yasaklandığı bilindiği halde, insanların çoğu gereken titizliği göstermezler. Bu durum kişilerin inancının gerçekliği ve gücü ile alakalıdır. Gerçek anlamda
Büyük bir kesimde yaygın olan çarpık anlayışa göre dini, yalnızca yaşlılar, belli günlerde mevlût okuyan hocalar, köşesinde oturup tesbih çeken ya da Yasin Suresi’ni okuyan nine ve dedeler yaşar. Gençler öncelikle dünya zevklerinden yararlanmalıdırlar; ileride isterlerse ibadetlerini yapabilirler.
Bugün yeryüzünde yaşanan savaşların nedeni olarak ‘din’ gösterilmeye çalışılsa da, Yaratılışın ve Evrim Teorisi’nin temelleri göz önüne alındığında tüm çatışmaların nedeni açıkça görülmektedir.
Bununla beraber İslami kesimin demokrasi idealini ne kadar içselleştirdiği ya da böyle bir kaygusunun olup olmadığı da tartışmaya açıktır. Çoğulcu bir demokratik yapının koşullarının gerektirdiği adımların atılması yolunda ayak sürüyen siyasal hareketlerden birisi de İslamcılıktır. Seçimlerle oluşan siyasal yapıyı çoğunluğun azınlığa tahakkümü biçiminde algılayan ve asgari ortak paydada
Bayramın olmazsa olmazları arasında yer alan bayram şekerini de borca alarak durumu idare etmeye çalıştım.
“Borç almak” da tarihe karışıyor yavaş yavaş.
Borç vermenin sadaka olduğunu bile bile borç verme ve alma kültürümüzü de kaybediyoruz.
Geriye kaldı kredi kartlarla alış-veriş…
Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Hep yarısında bitti coşkularım. Ve ben dua ederken bile dilime şarkılar takıldı. Tanrı beni affetsin bu yüzden. Çünkü ben şarkılarla Tanrı'ya yalvardım.
Namaz! diyor Alemlerin Efendisi: Gözümün nuru, bana dünyanızdan sevdirilen üç şeyden biri ve mü’minin miracı. İnsanların ahrette sorguya çekilecekleri ilk şey ve devam ediyor Sevgili: eğer ki kişinin namazı tam çıkarsa ne alâ eğer namazı eksik çıkarsa o zaman onun hesabı zordur.
Bu yazımda, şu popüler fantastik kahramanlardan birisinden bahsedeceğimi sanıyorsanız, şimdiden söyleyeyim, “yanılıyorsunuz.” Daha otantik, daha gerçekçi bir kahramana çıkacak yollarınız yazıyı okuduğunuzda
Zamanın hızla ilerlediğini farkedebilmek için şöyle geriye dönüp bakalım. Uzun yıllar geçmesine rağmen herşey sanki dün yaşanmış gibi gelir insana. Çocukluk yılları, okul heyecanı, evlilik ya da hayatımızın dönüm noktası olan diğer olaylar.. Hepsinin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen herşey yeni gibidir hafızamızda..
İzedebiyat’ta yazıları yayımlanan bir yazarımız, son yazısında namaz ibadeti, İslam dini ve mezhepler tarihi hakkında bazı temelsiz iddialarda bulunmuştu. Yazarımızın, İslami kavramlar üzerine tek taraflı ön-yargılamalarda bulunduğunu düşünmekteyiz.
Onun kisvesine bürünememenin kasveti çöktü gönlüme; omuzlarım biraz daha eğildi. Fakat o da ne? "La Tahzen!" dedi gönlüm ve gözyaşlarım ona eşlik etti. Kısa(!) bir müddet sussa da yüreğim, artık dirilmişti...
Yüreğim bir yamaç mor menekşelerle dolup taşan. Bir neyzenin sesi kulaklarımda yankılanmakta. Hafiften bir deniz kokusu yüzümü okşamakta. Bir an ölüm gelmekte aklıma beyaz kefenlerde bedenim. Hiç kusur yok dudaklarımda. Sonsuz bir uykuya kapanmışçasına. Ne dost peşindeyim artık ne de sevgili arayışında.
Allah’ın en belirgin ve en nadide sıfatlarından biri olan Er-Rab isminin kelime manası; terbiye eden, törpüleyen, sivrilikleri kazıyan ya da göstererek ve yaşatarak öğreten gibi anlamlara gelmektedir.
Reji̇m Ve Toplum Ne Olusa Olsun İnsanlarin Temel İnanç Taşi Olan Di̇nleri̇ Hayatlarinin Bi̇r Parçasidir Ayirmaza Ve Koparamazsin O Yüzden Ancak O Tplumun Bi̇reysel Haklarina Reji̇mi̇n Ve Devleti̇n Devami İçi̇nn Çok Di̇kkat Etmeli̇ Ve İncecei̇k Çi̇zgi̇yi̇ Aşmamlisin:)
Toplum olarak kendimizi hep iyiler zümresi içinde görürüz. Kimse kendini kötü görmez. Peki, iyiliğin ölçüsü nedir? Bazılarına göre namaz kılmak, bazılarına göre yardımsever olmak, bazılarına göre de temiz kalpli olmak(ölçüsü nasıl hesaplanıyorsa!... ) Bizim inancımızda iyiliğin ve üstünlüğün ölçüsü Allah’a yakın olmak, yani takvadır.