Perşembeleri Hiç Sevmezdi Çelimsiz Adam
Dinlemeniz şiddetle önerilir; https://www.youtube.com/watch?v=LzRPpnc4DL8
"Sanat, sadece gerçeği değil, gerçeğin hayal ürününü de yansıtır. — Oscar Wilde (kurgusal alıntı)"
"Sanat, sadece gerçeği değil, gerçeğin hayal ürününü de yansıtır. — Oscar Wilde (kurgusal alıntı)"
Dinlemeniz şiddetle önerilir; https://www.youtube.com/watch?v=LzRPpnc4DL8
Siyah, ah ile el ele verdi! İmdadıma yetişti zambak ellerin. Hayalimde elif suretinde parmakların, narinden narin… Uyku uğramadı bazı anlar semtime. Gönül yarama tuz ekti hasretin. Bilemedim nedir niyetin.
İnsan bencilliğinin bir boyutu tartışılmaktadır.
Som bir efsanesin yüreğimde. Gümüşî rengiyle köpük köpük sonsuzluğa akan, hep tazelenen ve iz bırkan coşkun, dupduru nehirsin. Bir iksir var ki özünde.gitsen bile yüreğimde kalırsın hep en güzel hâlinle.
İnsanın doğasındaki var olan asi direnişleri, onun en büyük korkusu ile yüzleşmesine engel olmaktadır. Sünger gibi yüreğinin bir başkası tarafından keşfedilip, kuşatılacağı ve ezileceğini düşünür. Bu nedenledir ki, kendiyle çelişkileri, korkularını ve aktif olmayan yapısının anlaşılacağı kaygıları ile içe kapanır.
Bugün, günlük güneşlik bir hava var. Mevsimlerden ilkbahar. Sen yoksun ya!İçimde sonbahardan kalma kırıntılar. Bu yüzden olsa gerek, günlük güneşlik şarkılar söyleyemiyorum.
İmdiii... Desem ki o Adli Tıp’takilere ve yargıçlara: “Siz zihinsel engelli oldunuz mu? Çocuklarınız var mı ? Kadın, ana oldunuz mu? Tecavüze uğradınız mı?” desem, yargıya hakaret ve müdahale etmiş olurum, demiyorum onun için.
Sürahi ile bardak gibiydik. Çift kaşarlı dost gibiydik, deniz kenarındaki bir masada. Bir örtüydün sen, ben ise üzerindeki çiçeklerdim. Sen yeşil bir gözdün, ben içindeki bir ışık... Sen gözdün mavi ya da siyah... Ben göz kapaklarında kirpiktim. Sen saçtın, ben rüzgar... Sen neşeydin, ben gülüş... Sen bahardın, ben
Bir gün sormuşlar alp erenlerden birine: -Sevginin sadece sözünü edenlerle onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? -Bakın göstereyim, demiş o yiğit adam.
Gençler edepsizce özgürleşmiş mi, yoksa, “Onu yapma, şunu içme, el ele tutuşma, elini sevgilinin omzuna atıp parkta oturma” diyenlere inat, yeni başkaldırı yöntemleri mi geliştirmiş, anlamadım. Metronun yürüyen merdiveninde, ayakta duran sevgilisinin beline bacaklarını, boynuna kollarını dolayıp yapışarak inen genç kızı görünce, benim yorumum yolunu şaşırdı, afalladım kaldım.