Ondan Sonra - 7
Tüvan’a giden var mı?
Yok mu?
Orası, Harika bir dünyadır!
Yaşayabilmek için herkesin kötü olmasının zorunlu olduğu bir dünya…
"Okumak, bilmediğin birinin beyninde paten kaymaktır. Ama çoğu zaman buz tutmayan bir gölette." - Terry Pratchett"
"Okumak, bilmediğin birinin beyninde paten kaymaktır. Ama çoğu zaman buz tutmayan bir gölette." - Terry Pratchett"
Tüvan’a giden var mı?
Yok mu?
Orası, Harika bir dünyadır!
Yaşayabilmek için herkesin kötü olmasının zorunlu olduğu bir dünya…
Bakiyorum cevremdeki yasantilara uzaktan. Hep aldatilan kadinlarin hikayesi var. Hep erkeklerin nasil sevmesi gerektigini, asklari icin kadinlarin neleri feda ettiklerini ve hep erkeklerin zalimlikleri karsisinda nasil sevip te kaybettiklerinden bahsediyorlar. Bu yazilip cizilenlere inanmiyorum.
Ve dostun sarf ettiği her söz, yüreğinize ve ruhunuza merhem kabilindendir.
Yerine göre dostun attığı gülün taş, taşın gül mesabesinde olması da dostluğun bir cilvesidir demek lazım gelir.
Sorumluluğunu bilmeden iş yapanların boynu devrilsin.
Vatandaşı savsaklayarak devletin sırtında -hak etmediği- parayı alanların boynu devrilsin.
Tarım Gıda ve Hayvancılık Malatya İl Müdürlüğünde, üreticiyi mağdur eden, gereken kolaylığı tanımayan çalışanların boynu devrilsin.
Uç veren hasret filizlerini bile vefasızlığınla kurutuyorsun. Hasret sözcüğünü anlamını alt üst ediyorsun. Vefa, sözlüklerdeki anlamını yitiriyor. Güneş, zamanı eritiyor. Sen git gide kayıtsızlaşıyorsun. Denizlerde sular yükseliyor. Kepezler, aynı minval üzere açıyor bağrını dalgalara. Balıkçılar, umutlarını sinelerine sarıp, bir dahaki sefere diye hanelerine dönüyor. Sen, bana umutlanmayı bile
Taraf gazetesi eski yazarı Sevan Nişanyan’na sesleniyorum; “Eceli gelen it cami duvarına terslermiş…”
Nişanyan’a bu dünyada tek bir duam(!) var…
Umarım akıbeti; Ariel Şaron gibi olsun…
Ne tam ölsün, ne de yaşasın.
Fişle nabızları attırılsın ama ölmesin…
Gönül ister ki, her bayramımızı, miili veya dinî diye ayırmadan, bir görev anlayışı ile değil; gönülden yürekten kutlayalım. Ziyaret edemezsek bile, telefon açıp kendi sesimizle, yüreğimizin titreşimleri ile birbirimizin bayramlarını kutlayalım.
Kendi içimde tekrara düşmüş olabilir miyim ?
Nasıl bir adalet istiyoruz o halde göze göz dişe diş mi ? Varolan adalet sisteminde uygulayıcılar, herkes gibi zaafları olan insanlar, nasıl egolardan arınmalı, nasıl bir psikolojik deha olmalı ki içinde bulunmadığı olaylar örgüsünü, kendini kurtarmak isteyen insanların yalanlarına ve gözlerini bir daha asla dünyaya açamayacak, kendini savunamayan
Burcu Karakaş’ın kendisiyle röportaj yaptığı Şanlıurfalı mevsimlik işçi Şahin amcanın tabiriyle:
“Lanet olsun kaysıya!”
Lanet olsun…
Çünkü mevsimlik işçilerin alın teriyle kirletilmiş/kirletilen o kayısılar; zekâtla temizlenmediği sürece, kayısı, Şahin amcanın bedduasıyla hep “lanetli” kalacaktır ve üreticinin beklediği fiyatla satılmayacaktır…
Uzun uzun calan telefonuma cevap veren android bir sesti. O yine uzaklardaydi, anlamistim. Yeniden tek basina ciktigi o yolculuklardan birindeydi ruhu....
Senin, beyaz zambaklar ülkesini andıran, her dürülüp açılışında yüreğimi bir hoş eden ellerin; şimdi çok uzaklarda. Ama şunu bil ki hâlâ hayalhanemin en mutena yerinde, öylesine muhkem,öylesine alımlı durmakta. Ben her nefes alışta, kalbimin her atışında ellerinin hâyâliyle avunmaktayım.