Seçim Sürecinde "Demokratik" Yalanlar Yarışı Başlayacaktır!..
Türkiye, seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Halkı aldatmak için, halkı kandırma yarışı başlayacaktır.
Türkiye, seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Halkı aldatmak için, halkı kandırma yarışı başlayacaktır.
Bu gece TRT’nin ikinci kanalında, I. Ordu Komutanlığı ile Avusturya Başkonsolosluğu’nun düzenlediği bir konser vardı.
''İleride, bizlere de tatmin olmak kısmet olur inşallah''
düşüncesi ile, bir proje geliştirdim.
Üstelik bu, öyle ÇILGIN PROJE falan değil. Çok çok
akıllı bir proje...
Günümüz teknolojisi, bizim gençliğimizde olduğu gibi binlerce kitap devirmekten uzaklaştırdı bizi. Bilginin sahtesinin çokça üretildiği bir ortam yaratsa da iletişim kolaylığı ve çabuk ulaşılırlık getirdi. Yeter ki, şu büyüğümüz, şu beyfendü ya da hamfendü şöyle buyurdu, medyada şunlar bunlar anlatıldı kolaycılığına düşmeyelim. Binbir yüzlü canavarın bizden çok daha
Halk için, halk adına Ucuzluk istiyorum. Bu mümkün mü? Bal gibi mümkün. Mümkünlüde herşey mümkün.
Hayatınızın bir saniyesi sonrasını ve o bir saniye sonrasında neler olup biteceğini asla garanti edemezsiniz. Çünkü insanoğlu’nun hayatı garanti değildir. Nerede, ne zaman başına ne geleceğini bilemez. Geçirilen bir kaza, doğuştan veya sonradan yakalanılan bir hastalık sonucu organlarınızdan birinin kaybedilmesi veya organlarınızın fonksiyonunu yitirmesi engelli olma nedenlerindendir.
En lüks binaları ameleler yapar; ama o binalarda zenginler oturur. Benim de işim, harç yoğurmak, demir bağlamak. Gerçi yüksekte kargalar da yaşar; fakat hırsızlıktan kurtulamazlar. Çaldığınız hayatların bedeli, iki üç kuruştur. İnsanları esaret altına almak, sizin özgürlüğünüzün güvencesidir.
Şimdi ne gerek var bir Hitler, Stalin, Mussolini ya da Firavun gibi “insanlık düşmanı” kabul edilmeye. O gün yargılanmadan, bugün yargılayalım kendimizi vicdanımızda.
'Bir tren başka bir treni gizleyebilir.' Bu ek uyarı ile, görünen tren geçip gitse bile, ikincisinin henüz geçmekte olduğu konusunda sizi uyanık kılar ve ona göre hareket ederek, öbür trenin altında ezilmezsiniz.
Bir öykümü yazsam acaba, yazılacak insanda kalmadı ki, hepsi bir düzlemde aynı hayatta aynı yaşamı yaşamakta. İlginç birşeyler lazım yazmak için, şimdi sabah kalkmış, sütünü içip okuluna gitmiş çocuğun başına gelebilecek en ilginç şey nedir diye düşünesimde yok hani. Yoksa bu iyi bir fikirmi? Hani birkaç şekere kandırıp
Anayasa oylaması geride kalalı aylar oldu. 12 Eylül sabahı yeni bir Türkiyede uyanacaktık. Darbecilerden hesap sorulacaktı, herkes daha fazla özgür olacaktı, terör sorunu halledilecekti, ekonomik problemlerde bile iyileşmeler ortaya çıkacaktı.
Hükümetlerin ve işverenlerin işçi haklarını gasp edici uygulamalarına karşı, işçinin elindeki tek etkili tepki tavrı sendikal mücadelenin olmazsa olmazlarından olan grev ya da genel grevdir..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti davası milli bir davamızdır ve elbette Yavru Vatan’da yaşanan bütün özgürlük sorunları bizi de çok yakından ilgilendirir.
Şair Akgün AKGÜN'ü kaybettik
geçirdiği ammansız hastalığa yenik düşen şair...
Hapishane avlusunda hürriyete dair bir çiçek biter. Ayak seslerini dinler çiçek. İnletir başları ezilmiş taşları, elleri kelepçeyle küçülmüş mahkumlarının büyümüş ayakları. Hapishane çeşmesiyle nemlenir yaprakları. Dinler mahkumların birbirlerine yazdığı bahar şarkılarını. Bu yüzden yaprakları solmaz hapishane çiçeklerinin.
“Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk.” Söylemini kazıyacağım zalimlerin yüreğine.
Bilge Kral, namı değer Aliya. Silahsız bir ordunun, yok olmaya mahkûm edilmiş bir milletin, başı dimdik duran bir lideri. İnancıyla bütünleşmiş vatan AŞK’ını taşıyor benliğinde. Sessiz Boşnakların, daha doğrusu sessizliğe mahkûm edilmiş
Mahkûm arkadaşım ve koğuş arkadaşlarının bir umudu vardı. Kandilden gelen ve pişman olan teröristlerin tutuklanmaları halinde erken tahliye olacakları umuduydu. Basından gelen her yeni haber onların özgürlük hayallerine her gün bir şafağa az kaldı çentiklerini atmalarını sağlıyordu.
Ama nerdeee?..
Siz hangisi olduğunuzu düşünüyorsunuz?