Tokyo
Vatan aşkıyla doğan Tokyoda dahi doğsa daha ümitli, daha gerçekçi ve daha bilgiliyse kimdir daha çok vatansever? Bu yüzden Ne Mutlu Türküm Diyene, Diyebilene
"“Edebiyat, kelimelerle yapılan en uzun mizah oyunudur; okunmazsa espri kaçırırsınız.” – Umberto Eco"
"“Edebiyat, kelimelerle yapılan en uzun mizah oyunudur; okunmazsa espri kaçırırsınız.” – Umberto Eco"
Vatan aşkıyla doğan Tokyoda dahi doğsa daha ümitli, daha gerçekçi ve daha bilgiliyse kimdir daha çok vatansever? Bu yüzden Ne Mutlu Türküm Diyene, Diyebilene
Bakkallar yavaş yavaş hayatımızdan çıkıyorlar. Ekonomik gelişmeye kurban gittiler, kapitalizmin çarkları onları da öğüttü... Oysa ne güzeldi seksenli doksanlı yıllarda ve hatta daha öncesi yetmişli yıllarda, mahalle bakkalları... Erken açılırdı bakkallar. Saat altı altı buçuk dedi mi, bakkallar faaliyete geçerdi. Şimdiki büyük marketler gibi saat dokuzu, onu beklemezlerdi...
Kuş gribi, domuz gribi, mers, sars, covit 19... Uluslararası salgın... Zararlarını tıpçılar yeteri kadar belirttiler. Ben de kronolojik süreç gözetmeden Corona'nın ulusal düzeyde kültürel deforması üzerinde durmak istiyorum.
AKP toplum gözünde itibar yitirdikçe muhalefet harekete geçiyor ve son derece akıllıca saçmalayacak AKP'ye destek oluyor. Sanırım halkın "Danışıklı dövüş" dediği tam da bu.
Geçenlerde yengeç burcuna giren ay kardeş, bir başka günde de ikizler burcuna giriyormuş. Bak sen şu aya bir türlü yerinde duramıyor. Girme yahu zırt pırt bir burca, otur oturduğun yerde... O girdiğin burçlarda bir gün senin başını yer diyeyim sana Ay Kardeş... Hem bir burca girmeden önce o
Gelişmiş, uygar ülkelerde seyahat ederken kitap okuyan birçok kişiye rastlayabilirsiniz, orada bu görüntü normaldir ama bizde böyle bir kişi görenler ona tuhaf tuhaf bakmaktan kendilerini alamazlar; çünkü bizde bu görüntü alışıldık bir şey değildir.
Ayran dedim de aklıma geldi: Vakti zamanında Gıyaseddin adında aksi mi aksi, huysuz mu huysuz, lafı anında tokattan beter insanın yüzüne vuran, nezaketten nasibini almamış, çok bilmiş bir bucak müdürü varmış.
Dört kez evlenip boşanan müdürümüz, ilk eşini çorabı kaçık diye, ikinci eşini çorba pişiremiyor diye,
Sayın Yetkili,Basılı ve basılı olmayan eserlerimden dilediğinizi basmak istemeniz durumunda telif ücreti talep etmeden kabul edebilirim. Sadece 15-20 kitap verirseniz sevinirim.Benim ve eserlerim hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz bunu internet üzerinden yapabilirsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinde iki şeyi ben anlayamıyorum; biri merkezi sınavlarda öğretmen görevlendirilmesi, diğeri de seçim sandıklarında öğretmen görevlendirilmesi.
Mensubiyetini taşıdığımız İslâm âleminde ve yaşadığımız coğrafyada adeta çöl ortasında bir vaha idi bizim fikir dünyamız
Talip Güvel, Karacaoğlan şiirleri okur ve o tarzda şiirler de yazardı. Tabii o zamanlar tam olarak şiiri bilmediğim için pek anlamazdım. Ölçülü, kafiyeli, sanatlı şiirler yazardı. Babamda da şairlik vardı. O da kendi çapında şiirler döktürürdü. Bazen bu ikili evde otururlar, birbirlerine yazdıkları şiirleri okur ve saatlerce şiir
Sosyo toplumsa nedenle elbette bu da tam böyle değildi. Ama "suyun rengini kabın rengi olduğunu" unutan şiirin temasına göre kişisi yetkin olmazlık (suyun rengi) ile el kaldırmayı özdeşleşen bu sav çok güçlü ve bu sav öyle göz ardı edilir gibi değildi.