Omega
Omega; ne en güçlü bi alfaya boyun eğer, ne de en güçsüz alfacığa katılıp kendini güvende hissetmeyi tercih eder.
"Yazmak, aslında herkesin okuduğunu, fakat kimsenin anlamadığını iddia etmektir." – Umberto Eco (kurgusal)"
"Yazmak, aslında herkesin okuduğunu, fakat kimsenin anlamadığını iddia etmektir." – Umberto Eco (kurgusal)"
Omega; ne en güçlü bi alfaya boyun eğer, ne de en güçsüz alfacığa katılıp kendini güvende hissetmeyi tercih eder.
Bazen bakarsınız başlığa, hemen dalarsınız yazıya, ancak içeriği size bir anlam ifade etmez. Zerre fikir beyan etmek aklınızın köşesinden geçmez. Sizin duygu ve düşünceleriniz ile örtüşmeyen bir yazıdır. Hemen atlar yorum yazarlar. Anlamsız bir yazıya laf olsun torba dolsun diye yorum yazılmaması gerekirken, durur durur yazarlar. Yazanda havalardan
Yıllar önce bir yangın ile kül olan Devlet Tiyatrolarının salonu 20 yılı aşkın bir süre olduğu halde hala yapılamadı. Hala Devlet tiyatroları sağlıklı olarak seyircisi ile kavuşturulamamıştır. Devlet Tiyatroları, 20 yıldan fazla sürede göçmen kuşları gibi oradan oraya sürüklenmiştir. Oyuncular, nerede bir salon bulmuşlarsa orada oyun sergilemişlerdir.
Dahası okyanus ötesinde gelen, kendisi gibi emperyalistlerin koalisyon desteği ile Ortadoğu da meşruiyet siz olarak bulunan ABD ile ortak harekât merkezi oluşturmak demek; "meşruiyet izliği meşru etmek" deme olmaktan başka, bu oluşumda en ufak bir ülke yararı dahi yoktur.
AKP toplum gözünde itibar yitirdikçe muhalefet harekete geçiyor ve son derece akıllıca saçmalayacak AKP'ye destek oluyor. Sanırım halkın "Danışıklı dövüş" dediği tam da bu.
Vatandaş gariban, vatandaş perişan, derdine dert katıyor,
Zenginler, zenginliğini ona katlıyor, elense yapıp öylesine yatıyor.
Fakir, fukara ekmek derdinde, işsiz, aşsız yetim kalıyor.
Bilmiyorum artık milletin bu vebalini kimler alıyor?
İlden ile telefon sohbetleri de öyle, aynı şekil de sürüp gidiyor. Adam bir yakınını arıyor cep telefonundan ya da sabit telefondan. O anlatıyor öbürü anlatıyor. Dedemgil nasıl? İyi işte ne olsun? Sen nasılsın, hanım nasıl? O da iyi yanımda selam eder sana ve yengeye... Tamam, sohbet gayet güzel
Türkiye Cumhuriyeti devletinde iki şeyi ben anlayamıyorum; biri merkezi sınavlarda öğretmen görevlendirilmesi, diğeri de seçim sandıklarında öğretmen görevlendirilmesi.
Muhalif-muvafık, yerli-yabancı her seviye ve kademeden, konuya ilişen herkesin müşterek düşünce, tespit ve kanaatine göre, Türkiyede; Ekonomi, eğitim ve adalet ağır bir buhran veya kriz içindedir. Bütün alametlerini hepimizin gördüğü, bu kriz artık milli çap ve seviyeye gelmiştir. Bu durumu görmeyenlere ne sözümüz olabilir? Ya da görmek istemeyen
Oldum olası hatıra türündeki kitapları sever, büyük bir keyifle ve iştahla okurum. Çünkü onlar roman ve hikâye gibi kurgu değiller. Hayatın ta kendisidirler. Perihan Akçay Hanımefendi tarafından kaleme alınan "Bir Nihan Heybe" de bunlardan birisi.
Memet Amcam nasıl mı diyon? Eh işte, orta şekerli. Biletlerine amorti bile vurmadı Memet Amca’nın. “Fukara gece hırsızlığa çıkacakmış, Ay akşamdan doğmuş.” hesabı, şans mı var bizde? Belki çıkar diye umutla bekliyodu, ordan da havasını aldı. “Aman, boşver! İyi ki çıkmamış para. Milli piyango harammış, günahmış; zaten senin
Mensubiyetini taşıdığımız İslâm âleminde ve yaşadığımız coğrafyada adeta çöl ortasında bir vaha idi bizim fikir dünyamız